23 Eylül 2016 00:01

Sığınmacılar zirvede!

Sığınmacılar zirvede!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Savaştan, yoksulluktan, açlıktan ötürü yerlerini-yurtlarını terk etmek zorunda bırakılan milyonlarca sığınmacı, dünya genelinde en önemli “sorun” olmaya devam ediyor.
Hafta boyunca New York’ta Birleşmiş Milletlerin çağrısıyla bir araya gelen 193 üye ülkenin gündeminde asıl olarak sığınmacılar vardı. Bu nedenle BM’nin bu yılki buluşmasında sığınmacılar üzerindeki tartışmalar zirvedeydi. 
BM zirvesine paralel ABD’nin çağrısı, Almanya ve İsveç’in desteğiyle ayrı bir “Sığınmacılar Zirvesi” yapıldı.
Yarın Viyana’da AB ülkelerinin katılımıyla yapılacak “Sığınmacılar Zirvesi” de göz önünde bulundurulduğunda bu hafta adeta “Dünya Sığınmacılar Haftası” oldu.
Başka bir değişle “sığınmacılar sorunu”, gelinen aşamada dünyanın en önemli sorunlarından biri haline getirilmiş ve bunun üzerinden egemen sınıflar ve emperyalist devletler iç ve dış politikalarını güncelliyorlar.
Hem BM hem de ABD’nin çağrısıyla yapılan zirvelerdeki konuşmalara bakıldığında, bir yıl içinde 60 milyondan 65 milyona ulaşan sığınmacı sayısı hatırlatılırken, bu kadar insanın neden kentlerini, ülkelerini terk etmek zorunda kaldığından çok, terk edenlere bundan sonra nasıl davranılacağı ağırlıklı olarak ele alındı. Bunu BM tarafından yapılan zirvenin ardından yayınlanan 25 sayfalık “New York Bildirgesi”nde daha net görmek mümkün.
BM Genel sekreteri Ban Ki moon, tartışmaların ardından yayınlanan bildirge dolayısıyla yaptığı açıklamada amaçlarını, “2018’e kadar sığınmacı akımını daha iyi organize etme, mağdurların haklarını güçlü şekilde koruma, eğitim ve çalışma hakkının sağlanmasıyla entegrasyonlarını daha iyi destekleme” (focus.de) olarak özetliyor.
Hal böyle olunca başından itibaren insanların ülke içinde ya da dışında sığınmacı durumuna düşmesine neden olan bataklığın kurutulmasına dikkat çekme yerine, sonradan oluşan tablonun düzeltilmesi öneriliyor. Sorunun kaynağına inip çözme yerine, yarattığı etkileri hafifletme adına yapılan önerilerin gerçek anlamda çözümler olmadığı açık.  Bu nedenle, BM yaraya parmak basmaktan çok, hafif bir pansumanla ağrıyı azaltmanın derdinde...
Bunun yarayı iyileştirmeyeceği ortada.
Bugün “sığınmacılar yarasına” asıl parmak basma, BM’in politikalarına yön veren başta beş Daimi Güvenlik Konseyi üyesi olmak üzere, emperyalist devletlerin dünya çapında kendi aralarında vermiş oldukları paylaşım mücadelesine karşı bir şeyler söylemekten geçiyor. Bu nedenle BM’nin kendi sahibine söz söylemeden “sığınmacılar sorunu”nu çözmeye kalkması hiçbir şekilde inandırıcı değildir.
Tek başına Suriye’de olup bitenlere bakıldığında bile vaziyet çarpıcı şekilde ortada. BM Güvenlik Konseyi daimi üyeleri ABD ve Rusya arasında Suriye üzerinde süren nüfuz mücadelesi milyonlarca insanı yerinden yurdundan ederken, binlercesini de Akdeniz ve Ege’nin sularına gömdü. Denizler mezarlığa döndü.  Denilebilir ki; BM, AB, ABD, NATO, G7... sığınmacılar sorununu çözmekten söz ettikçe sığınmacıların dramı daha da büyüdü.
Örneğin, AB tarafından Akdeniz’deki ölümleri azaltma adına almış olduğu polisiye ve askeri “önlemler” sığınmacı ölümünde yeni bir rekora neden oldu.
BM Sığınmacılar Yüksek Komiserliği tarafından verilen bilgiye göre, 2016’nın başından bu yana Akdeniz’de 3 bin 210 sığınmacı hayatını kaybetti. Bu rakam, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 15 daha fazla ve en üst seviyeyi ifade ediyor. Bir de daha yıl sonuna kadar ölecekler var...
Bu demektir ki, önlemlerden, yardımdan, entegrasyondan söz ettikçe, zirvelere taşındıkça sorun daha da büyüyor. En önemlisi de, Avrupa’dan ABD’ye kadar pek çok yerde sığınmacılara karşı yaklaşımın daha da sertleşeceği, sığınmacıların iç politikada sermaye partileri tarafından güçlü bir şekilde suistimal edileceği keskin bir virajın daha başındayız. Yılda 85 bin sığınmacı alan ABD’de seçimler öncesinde cadı kazanı şimdiden kaynatılıyor. Görece diğer liderlere göre sığınmacılar konusunda yumuşak bir üslup kullanan Almanya Başbakanı Angela Merkel bile Obama’nın kendisini övdüğü gün, “Elimden gelse sığınmacılar konusunda izlediğim politikada zamanı geriye çevirmek isterdim” (Süddeutsche Zeitung, 20.09.2016) dedi. Bu da, parti içinden ve sağdan gelen eleştirilere teslim olduğu ve bundan sonra daha sert bir yaklaşım içinde olacağı anlamına geliyor.
Sığınmacı sayısının, bugüne kadar insanlık tarihinin en kanlı savaşı olan İkinci Dünya Savaşı dönemi düzeyime ulaşması, aynı zamanda dünyanın “kanlı bir süreçten” geçtiğini gösteriyor.
Bu nedenle “sığınmacılar sorunu” “BM beşlisi” ve diğer emperyalist devletler ve onların desteklediği eli kanlı terör örgütlerinin eseri olduğu görülmedikçe, hiç bir zirvede belirlenen hedefler yerine gelmeyecek, sadece kağıt üzerindeki temenniler olarak kalmaya devam edecektir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...