22 Eylül 2016 00:53

İhraçlar ve 111 sayılı sözleşme

İhraçlar ve 111 sayılı sözleşme

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Kamudan ihraçlar bütün hızıyla devam ediyor.

On binlerce kamu çalışanı, akademisyenler, öğretmenler ve diğerleri, yargısız infaza tabi tutuluyorlar. Öte yandan Hükümet yeni adımlar atmakta. Valilikler ve üniversiteler bünyesinde kurullar oluşturulmasına karar verildiği anlaşılıyor.

Hatırlayacaksınız, biz başından beri bu konuya dikkat çekmeye çalışıyorduk. Hafızasız bir toplum değiliz. Belgeler var. Mücadele tarihi var. Bu uygulamalar 12 Eylül askeri darbesi dönemini hatırlatıyor. Bazı özellikleri ile de daha kapsamlısı.

O nedenledir ki,  İHD 1402’likler Komisyonundan ve Sevgili Haldun Özen’in “Entelektüelin Dramı” kitabından söz ediyorduk. Orada ihraç uygulamasının insan haklarına aykırılığı, buna karşı nasıl mücadele edildiği ve edilmesi gerektiğine dair, bilgiye ve tecrübeye dayalı anlatımlar var. Herkese ve özellikle de demokratik kitle örgütlerine, sendika, oda ve derneklere bu deneyimden faydalanmalarını öneririm.

Çalışma yaşamında ayrımcılık konusunda da Mesut Gülmez Hoca’nın 740 sayfalık “İnsan Hakları Ve Avrupa Birliği Hukukunda Ayrımcılığın Kaldırılması Ve Türkiye” kitabını (Belediye İş Sendikası yayını) önermek isterim.

Sevgili okuyucular, İLO’nun 111 sayılı Sözleşmesi (1958) var.

Türkiye, bu  Sözleşme’nin tarafı (13.12.1966 tarihli 811 sayılı Kanun).

Sözleşmenin tam adı “111 no’lu Ayrımcılık (iş ve meslek) Sözleşmesi.”

Türkiye kamuoyu bu Sözleşme’den ilk olarak 1402’likler nedeniyle haberdar olmuştu.

Türkiye İLO’nun kara listesine girmişti. Tam sayı hiçbir zaman bilinemedi ama 8 bin 500 civarında kamu çalışanı, aralarında akademisyenler,öğretmenler mağdur olmuştu, sıkıyönetim komutanlıklarının tasarrufları nedeniyle.

12 Eylül 1980 askeri darbesinin üzerinden 6 yıl geçecek, İHD kurulacak ve İHD tüzel kişilik kazanmasının ve tüzüğünün onaylanmasının ardından 1988 yılında “1402’likler Komisyonu”nu kuracaktı. Komisyon büyük bir kurultay düzenleyecek, Türk İş çalışanlarının haklarına sahip çıkacak ve İHD’nin hazırladığı rapor İLO Genel Kuruluna Türk-İş aracılığı ile sunulacaktı.Türk İş’i İLO’da temsil eden 2007 yılında kaybettiğimiz çok değerli hukukçu Önder Aker’in İLO’daki konuşmasından bir bölüm aktarmak isterim: “Eylül 1980’den sıkıyönetimin kaldırıldığı tarihe kadar, Türkiye’nin tüm bölgelerinde Sıkıyönetim Yasası uygulaması ile insanlar kamu hizmetinden çıkarılmışlardır.’sakıncalı görünme’ unsurunun arkasında Milli İstihbarat Teşkilatı ve polis raporları, güvenlik soruşturması gibi ‘güvenilmez’ bilgi kaynakları kullanılmış, iftiralara, muhbir beyanlarına göre hareket edilmiştir. Bu bilgiler dedikodulara, ön yargılı siyasal değerlendirmelere dayandırılmıştır. Üstelik ‘gizlilik” kaydı olduğundan ve ilgililer bilgilendirilmediğinden, durumun düzeltilmesine, açıklığa kavuşturulmasına imkan verecek araçlar da aranmamıştır. Bu kabul edilemez uygulamanın mağdurları arasında  95 üniversite öğretim üyesi, 2 bin 515 öğretmen, 1298 kamu görevlisi, 317 işçi vardır.Uygulamalarda 4 bin dolayında kişinin görevine son verilmiştir. 4 bin 509 kamu görevlisi nakle tabi tutulmuştur. Bunların bazıları yeniden işe alınmıştır ama büyük çoğunluk bu durumda değildir,işe alınmamıştır. (Entelektüelin Dramı, s.324).

İLO Aplikasyon Komitesi karar almıştır. Komite Türkiye’yi izleyecektir. Çalışanlarla ilgili mevzuatla ilgili olarak, devletin güvenliğini teminat altına alacak tedbirlerin, siyasal kanaate dayalı herhangi bir ayrımı içermemesi, tanımın bu açıklıkta yapılması gereği üzerinde durulmuştur. Ve güvenlik kavramının bu tanımla sınırlı  olması istenmiştir. Komite özel paragrafta, sözleşmenin uygulanmasında Türkiye’nin “derin sapmalar” gösterdiğini kaydetmektedir.

Şimdilerde 2000’li yıllardaki “Güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yönetmeliği” konuşuluyor.Bu yönetmelik 1994 tarihli 4045 sayılı Kanun’a dayanıyor. Güvenlik soruşturmasının ne olduğuna dair Funda Kara’nın “Güvenlik Soruşturması” başlıklı çalışmasında aydınlatıcı bilgiler var (politics.ankara.edu.tr/karahan/Seminer/2004-2005/guvenliksorusturmasi-fundakara.pdf.).

Gelişmelere bakacak olursak, anlaşılan hükümet istihbarat bilgilerine dayalı olarak tutum alacak ve yangın kamu görevlileri için yanmaya devam edecek.

İlgililer kurullara başvursun deniyor. İhraçlar neye göre gerçekleştirildi ve insanlar kendilerini neye göre savunacak ve başvuruda bulunacak? Hangi ölçütlere göre ihraç yapıldı?

Unutmayalım: Hukukun üstünlüğü ilkesi, idarenin bireyin hak ve özgürlüğüne müdahalesinin etkili hukuksal denetimi anlamına gelir. (AİHM, Silver ve diğerleri/İngiltere kararı).

Bugün itibariyle, Türkiye’de etkili hukuki yol, usul ve mekanizmalar var mı?

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...