16 Eylül 2016 01:00

Yeni konsept dedikleri

Yeni konsept dedikleri

Fotoğraf: Envato

Paylaş

“Artık savunma yok, taarruz var.” Kürt sorununa ilişkin “yeni politikayı” Başbakan Yıldırım böyle açıklıyor. İktidarın borazanı medyaya bakılırsa “şehirlerden sonra dağlarda da girilmedik yer kalmayacak”mış. Bütün bunlar “çözüm mözüm yok” politikasının unsurları olarak uygulama sokulmuş durumda. Şehirlerin yakılıp yıkılmasına zaten çok önce başlanmıştı. Dağlardaki savaş ise on yıllardır sürüyor. Arada bir “paket” açıklayıp karşılığı olmayan beklentiler yaratmak ise hep bu politikaların bir parçası ola geldi. Bugün bunda da bir değişiklik görülmüyor.
Ama açıkça görüldüğü gibi bu “taarruz” Kürt mücadelesiyle birlikte bütün demokrat ve ilerici muhalefeti, yeni ekonomik ve sosyal saldırıları ile tüm halkı hedef alıyor. Ülkenin yüzakı akademisyenlerin üniversitelerle bağı kesiliyor, onbinlerce kamu emekçisi açığa alınıyor, işten atılıyor, gazeteciler, suçları yorum yapmak olan liberal aydınlar içeri tıkılıyor, halkın seçtiği belediyelere kayyım atanıyor. Olağanüstü hal koşulları gerekçe gösterilerek çıkarılan her yeni KHK ülkenin üzerine bir kabus gibi çöküyor. Elbette bütün saldırılar sessizlikle karşılanmıyor, protestolar ve mücadeleler giderek daha fazla yaygınlaşıyor.
Kudurmuş ve rayından çıkmış, dengesizleşmiş bir siyasi gericilikle ülkeyi süt liman hale getirmek olanaklı mı? Gerek ülkenin tarihi, gerekse de benzer sorunları yaşamış ülkelerin tarihleri bunun olanaklı olmadığını açıkça ortaya koyuyor. Eğer aksi olsaydı zaten hep “mözüm” sunulan Kürt sorunu çoktan çözülmüş, şehirler barışa kavuşmuş, dağlar sessizliğe bürünmüş olur, bütün darbelerin, gerici yönetimlerin tırpanını yemiş ülkenin aydınlarının, ilericilerinin ve sosyalistlerinin sesi bir daha çıkmamak üzere kısılmış olurdu. Dahası büyük metal direnişinde görüldüğü gibi seçimde oylarının çoğunu iktidar partisine vermiş olan ülkenin işçi ve emekçileri böylesine direnişlere girmezlerdi.
Bu ülkenin işçi ve emekçileri ekonomik ve sosyal hakları için giderek daha fazla politikleşme eğilimi gösteren –kendi bağımsız politik çıkarları için- bir mücadelenin içerisinde hep oldular. İlericiler, aydınlar, demokratlar ve sosyalistler ülkenin demokrasi ve özgürlüğe kavuşması, daha ileriye gidecek mücadelelerin önlerinin açılması için hep mücadele içinde oldular. Kürt halkı özgürlük, demokrasi ve eşitlik için, kendi kaderini tayin için ağır bedeller ödediği bir mücadeleden hiç vazgeçmedi. Bütün bunlar 15 Temmuz öncesi içinde böyleydi, sonrasında da böyle olmaya devam etti. Bu mücadelelerin dalgalı bir seyir izlemesi, bazen atağa kalkması, bazen düşmesi, bazen büyük bir moralle saldırması, bazen moral kırıklığına uğraması bu mücadelelerin doğasında var.
Bugün hükümet, egemen güçler ve büyük sermaye püskürtülmüş, başarısız olmuş darbe girişiminin ardından, öncelikle halkın mücadeleci birikimini temsil eden ön saflarından başlamak üzere tüm halka karşı yeni bir ekonomik, siyasal saldırı başlatmış durumda ve bu saldırının hedefleri sürekli olarak genişliyor. İktidarın ve sermayenin halka verebilecekleri hiç bir şey bulunmamaktadır. Onlar iş isteyenlere köprü, ekmek isteyenlere tünel, özgürlük isteyenlere havaalanı vermektedirler. Ama bunlarla ne Kürtler mücadelelerinden vazgeçecekler, ne işçi ve emekçi halk acil taleplerini ileri sürmekten geri duracak, ne de halkın uyanmış ve aydınlanmış kesimleri  teslimiyet gösterecektir. Kimsenin kuşkusu olmasın, halkın ileri güçleri derlenip toparlandıkça bu mücadeleler daha da yaygınlaşacak, büyüyecek ve kararlı bir biçimde sürmeye devam edecektir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...