16 Eylül 2016 01:00

Suriye ve Irak bölünür mü?

Suriye ve Irak bölünür mü?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Geçtiğimiz haftanın yoğun gündemi içinde CIA Başkanı Brennan’ın üzerinde çok durulmayan bir değerlendirmesi basına yansıdı. Brennan, bir dergiye verdiği röportajda “Irak ve Suriye’nin toprak bütünlüğünün tekrar sağlanabilmesinden kuşkulu olduğunu”  dolayısıyla “uzak olmayan bir tarihte bu iki ülkenin bölünebileceğini” söylüyor. Hatırlanırsa Şubat ayında ABD Dışişleri Bakanı Kerry de Suriye’de uzlaşma sağlanamazsa ‘B planı’nın bölünme olabileceğini söylemişti.
1916 yılında İngiliz ve Fransız emperyalistleri arasında yapılan Sykes-Picot paylaşım anlaşmasının yüzüncü yılında en çok gündeme gelen/getirilen konularından biri de Bölge’de (Ortadoğu) sınırların yeniden çizilmesi. Ancak emperyalistler ve Bölge gericilikleri, sınırların yeniden çizilmesini gündeme getirirken Bölge’de etnik-mezhepsel bir görünüm altında devam eden paylaşım savaşlarının sona erdirilmesinden; halkların (mesela Rojava’daki Kürtlerin) kendi kaderlerini belirledikleri bir çözümün ve kalıcı barışın koşullarının sağlanmasından söz etmiyorlar. Aksine bu güçler için sınırların yeniden çizilmesi, yeni paylaşım mücadelesi olarak anlam kazanıyor.
Burada şunu da belirtelim: ABD emperyalizminin çıkarları temelinde yapılmış bütün stratejik anlaşmaları uygulayan AKP-Erdoğan iktidarının arkasında saf tutup sonra da ABD’nin ülkemizi böleceği histerisini pompalayan Aydınlık’tan Akit’e kadarki bütün gerici güruhların sandığı gibi ABD’nin bütün derdi bizi ve Bölge ülkelerini bölmek değil. Mesela Irak’ta Kürdistan Federe Yönetimi Başkanı Barzani’nin ‘bağımsızlık referandumu’ girişimini defalarca durduran ABD’den başkası değil. Çünkü ABD için önemli olan Bölgesel çıkarlarının, egemenlik ilişkilerinin korunması ve bugün Irak’ın da, ABD’ye bağımlı ve NATO’nun ileri karakolu olan Türkiye’nin de bölünmesi bu çıkarlara hizmet etmiyor. Mesela bu çevreler ABD’nin bir yandan Cerablus’ta Türkiye ve ÖSO’yu desteklerken, öte yandan PYD/YPG’nin en güçlü bileşeni olduğu Suriye Demokratik Güçleri ile işbirliği yapmasını da anlamıyorlar. Meseleyi ABD’nin Türkiye’nin mi, Kürtlerin mi dostu olduğu sorusuna sıkıştırmaya çalışanlar, ABD’nin kendi çıkarlarının ‘dostu’ olduğunu ve bunun için hem Türkiye ve hem de Kürtlerle işbirliği yapmaktan geri durmayacağını göremiyorlar. Ve bu çevrelerin derdi gerçekten ABD emperyalizmine karşı çıkmak olsaydı yapmaları gereken ilk şey, Kürtlerin kendi geleceklerini belirleme hakkına saygı göstermek ve eşit-demokratik bir temelde birlikte yaşamayı savunarak emperyalistlerin var olan çelişkileri kullanma koşullarını ortadan kaldırmak olurdu. Oysa bugün bunun tam tersini yapıyorlar.
Bölünme mevzusuna dönersek, emperyalistlerin ve Bölge gericiliklerinin müdahale ettiği koşullarda Suriye ve Irak’ın bölünmesi, bu ülkelerde mezhepsel (Sünni-Şii) ve etnik (Arap-Kürt) çelişkileri derinleştirmekten başka bir sonuç doğurmaz. Böylesi koşullarda bölünme, bu ülkelerdeki Sünnilerin IŞİD benzeri Sünni radikal İslamcı akımların etkisine girmesini kolaylaştıracaktır-ki bu durum ABD için hem Bölge’deki varlığı ve hem de İsrail’in güvenliği için bir tehdit oluşturması nedeniyle istenir değildir. Bu bölünmenin bir diğer önemli sonucu da bu ülkelerdeki Alevi-Şiilerin tamamen Rusya-Çin-İran bloğunun etkisine girmesi; başka bir deyişle bu bloğun ABD-Batılı emperyalistler bloğu karşısında Bölge’deki dayanaklarının oldukça genişlemesi/güçlenmesi demektir. ABD’nin bunu da istemeyeceği açık. Musul’un IŞİD’den kurtarılması konusunda ABD’nin Federal Kürdistan Peşmerge Bakanlığı ile özel anlaşma yapması ve operasyona katılacak 50 bin peşmergenin maaşlarının ABD tarafından ödenmesi bile, ABD’nin önceliğinin bölünme değil; aksine Kürtleri Irak’ın bir paçası olarak tutma yönünde olduğunu gösteriyor.
Peki, ABD neden ikide bir bölünmeden söz ediyor?
Çünkü Rusya bloğunun gücünü giderek arttırması (mesela dün Suriye’de ilk koşul olarak öne sürülen Esad’ın gidişi artık tartışma konusu bile yapılmıyor/yapılamıyor) karşısında kendi pozisyonunu koruyacağı bir çözüm/uzlaşma için bu kozu bir tehdit olarak kullanmaya çalışıyor. Bu durum elbette mevcut şartlarda kendi çıkarlarını koruyabildiği bir çözümün mümkün olmaması halinde ABD’nin Bölge’deki dayanaklarını tamamen kaybetmemek için bölünmeyi istemeyeceği anlamına da gelmiyor.
Eskiler “zenginin malı, züğürdün çenesini yorar” demişler. Eğer bizler ABD’nin ve diğer emperyalistlerin ne isteyip istemediğinin ötesinde Türkü, Kürdü, Arabı, Farsıyla Bölge halklarının çıkarlarının nereden geçtiğini görmez ve bu temelde halkların demokratik barışçıl bir temelde yaşayacağı bir gelecek için ortak bir mücadele hattı oluşturmazsak, ne yaparsak yapalım yüz yıldır olduğu gibi kuralları emperyalistler tarafından belirlenen bir oyunun parçası olmanın ötesine geçemeyiz.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...