10 Eylül 2016 00:52

Barzani’nin siyaseti

Barzani’nin siyaseti

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Kürdistan Bölgesel Yönetimi (KBY) Başkanı ve KDP Lideri Mesud Barzani’nin Paris ziyareti büyük bir kamu diplomasisi atağı eşliğinde gerçekleşti. KDP Yasa Kurulu Sorumlusu Bextiyar Heyder, BasNews’a yaptığı açıklamada “Başkan Barzani’nin Fransa ziyareti çok kritik bir süreçte gerçekleştiği için çok önemli. Fransa’nın resmi anlamda Başkan Barzani’yi davet etmesi de çok önemli. Fransa hiçbir zaman bir bölge başkanına böyle resmi davet göndermemiştir’’ diyor (BasNews, 08.09.2016). Bu ve benzer haberlerde Barzani’nin bağımsız bir devlet başkanı gibi karşılandığı vurgulanıyor. 

Geçen ay Başkan Barzani’nin Başbakan Binali Yıldırım’la görüşmesinde de Çankaya Köşkü’nde Kürdistan bayrağının bulundurulması haber olarak yer almıştı (Rudaw, 23.08.2016). Nitekim TSK Cerablus taaruzuna girişirken, Ankara’yı ziyaret eden Barzani tarihi gelişmelerin eşiğinde olduğumuzu ilan etmişti. Paris’te Fransa Cumhurbaşkanı Hollande’la görüşen lider bu sefer K24 adlı haber kuruluşuna şu açıklamayı yapmış: “Tüm Avrupa sorumluları ile görüşmemizin en önemli konusu bağımsızlık meselesidir... Eğer bağımsızlığın başarılacağına emin olmasam risk almam... Şimdiye kadar hiç bir devlet Kürdistan’ın bağımsızlığına karşı olmadı. İlan zamanı konusunda farklı fikirler olabilir fakat herhangi bir devletin karşı olduğu doğru değil” (K24, 09.09.2016). 

Son dönemde KDP’ye yakın kaynakların sıkça belirttiği gibi Kürdistan bağımsızlığa doğru mu ilerliyor? Peki bağımsızlık vaadi karşılığında Barzani’nin almış olduğundan bahsettiği riskler neler? Barzani bir yandan PKK, diğer yandan Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB) ve Gorran gibi ağırlığı olan siyasal hareketlerle uzlaşmadan Kürtlerin ulusal liderliğine ulaşabilir mi? Türkiye’de Kürt sorunu giderek bir şiddet sarmalına dönüşürken Barzani Ankara’yla olan diplomatik uzlaşmasını bir ulusal liderlik manevrası olarak lanse edebilir mi? Dahası iki seneyi aşkın bir zamandır başkanlığının süresi dolan ancak hâlâ seçimleri yenileyemeyen ve fiili gücü KBY’nin yarısına bile uzanamayan bir liderlik Kürtleri birleştirebilir mi? 

Bu sorulara kuşkusuz herkes kendi siyasal meşrebine göre cevaplar verecektir. Ancak nesnel veriler elde etmek açısından Musul operasyonu sürecini izlemekte fayda var. Hükümete yakın Daily Sabah gazetesi Barzani’nin Ankara ziyaretinde ele alınan konuları şöyle özetlemiş: IŞİD, PKK ve FETÖ’ye karşı iş birliği, Musul’un IŞİD’den geri alınması, Türkiye’nin Diyala askeri üssünde peşmerge güçlerine eğitim vermesi, lojistik destek sağlaması, özellikle Musul’un güney, doğu ve kuzey kesimlerindeki operasyonlarda yardımcı olması ve Türkiye sınırına doğru 1.5 milyona yakın insanın göç etme durumuna karşı alınacak önlemler (Daily Sabah, 23.08.2016). Bu başlıkların çoğu bilinmedik, tahmin edilmeyecek konular değil. Ancak 1.5 milyon insanın göç olasılığı kafa kurcalıyor? Bu insanlar kim ve kimden kaçacaklar? Musul’a yapılacak bir operasyonda bu kadar büyük bir insan kitlesi IŞİD’den mi kaçacak? Buna karşı nasıl bir önlem alınabilir? Böyle bir kitle nasıl idare edilebilir? Barzani’nin aldığı risklerden biri bu mudur? Daha ayrıntılı açıklama olmadığı için şimdilik soru sormakla yetiniyoruz. 

Başkan Barzani’nin son bir ayda Musul’la ilgili açıklamalarına yakından bakalım: K24’te yayımlanan bir haberde kendisinin Ninova eyaletinde Sünni aşiret liderleriyle yaptığı bir toplantıda peşmergenin Musul’a girmeyeceğini ilan ettiği söyleniyor. Buna göre peşmerge güçleri kentin kurtarılmasına yardım edecek ancak kente girmeyecekmiş. Peşmergenin Musul operasyonuna katılımı konusunda Bağdat ve KBY arasında görüş ayrılıklarına dikkat çekilen haberde Barzani’nin aşiret liderlerine Ninova’nın özel bir statüsü olduğu ve bu yüzden IŞİD sonrası Musul için operasyon başlamadan siyasi bir uzlaşma oluşması gerektiğini söylediği vurgulanıyor (K24, 31.07.2016). 

Bu haberden aşağı yukarı iki hafta sonra çıkan bir haberde ise ABD’nin IŞİD’e Karşı Koalisyonundan Sorumlu Temsilcisi Brett McGurk’le ve Irak Ulusal Güvenlik Danışmanı Falih el-Fayad’la Erbil’de toplanan Barzani’nin IŞİD sonrası Musul’un yeni bir düzene ihtiyacı olduğunu belirttiğinden bahsediliyor (Rudaw, 13.08.2016). McGurk’ün İran destekli Şii milislerinin operasyona katılımının Irak’ın iç işi olduğunu ve operasyon konusunda İran’la bir temas olmadığını açıklaması dikkat çekici detaylar. ABD resmen İran’la eş güdümü kabullenmiyor, ancak fiilen gerçekleşeceğini hissettiriyor. Bunlar Fırat Kalkanı ve Ankara ziyareti öncesinde basına yansıyan açıklamalar. Sonrasında ise farklı bir ton seziliyor.

İki gün önce Barzani’nin Musul’un Kürtler, Şiiler ve Sünniler arasında üçe bölünmesi teklifi basına yansıdı. Habere göre KBY Başbakanı Neçirvan Barzani son Bağdat ziyaretinde Irak Başkanı ve diğer Irak partilerine Kürdistan’ın Irak’tan ayrılmasının en uygun çözüm olduğunu söylemiş. Önemli bir detay ise peşmergenin Musul’da IŞİD’den kurtardığı bölgelerden çekilmeyeceğini açıklaması (Asharq al-Awsat, 07.09.2016). Şiiler, Sünniler ve Kürtlerin Musul’da karşı karşıya gelmesi ne ABD ne İran tarafından arzulanır. Peki Erbil ve Ankara burada bir mutabakata varmış olabilir mi?

Bu gelişmelere bakarak Barzani’nin aldığını söylediği risklerin Musul operasyonuyla ilgili olduğu, bu noktada kendisinin gerek İran ve İran destekli Bağdat yönetimini gerekse ABD’yi bir oldubittiye zorlamaya çalıştığı ileri sürülebilir. Bu manevrada Barzani’nin Ankara’yla beraber hareket edeceği öngörülebilir. Ancak bu senaryoda aksama olasılığı yüksek olan çok fazla değişken var.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...