07 Eylül 2016 01:00

Türkiye'nin Suriye harekatının anlamı: Güvenlik mi düşmanlık mı? 3

Türkiye'nin Suriye harekatının anlamı: Güvenlik mi düşmanlık mı? 3

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Türkiye’nin Suriye’deki “Fırat Kalkanı” harekatı genişleyerek sürüyor.
Harekat şu soruyu gündeme getirdi: Türkiye neden Irak Kürdistanı’na “evet” diyor da Suriye Kürtlerinin statüsüne tahammül edemiyor?
Yazının ilk iki bölümünde bu sorunun şu iki cevabının olduğunu vurgulamıştık.
Bir: Suriye’de Kürtlerin edineceği statünün içeriye yansıma ihtimalini ortadan kaldırmak.
İki: Irak’taki Kürt özerk bölgesini Akdeniz’e bağlayacak Kürt kuşağının oluşmasına engel olmak.
Irak Kürt Özerk Yönetimi ile aranın iyi olmasının sebebi ise enerji. Yani o bölge ile geliştirilecek enerji ticaretinin, Türkiye’nin petrol ve doğal gaz bağımlılığını azaltıp, enerji faturasını düşürecek olması.
Türkiye’nin Irak Kürdistan Bölgesi’nin Akdeniz’e bağlanmasına karşı çıkmasının sebebini ise şöyle özetlemiştik: Akdeniz’e inen bir Kürt kuşağı hem Türkiye’yi, Irak Kürdistanı için, batıya gaz satabileceği tek alternatif olmaktan çıkarır. Hem de karşılıklı bağımlılık azalacağı için Türkiye enerji anlaşmalarını lehinde belirleme avantajını kaybeder. Yani ucuz enerji ithalatı suya düşer”.
Dünkü yazıda ayrıca ‘barış süreci’ denilen çatışmasızlık döneminin başlatılmasında bile, hedefleri şöyle olan ekonomik bir alt yapının var olduğunu belirtmiştik:
- Kürt coğrafyasının Ortadoğu’nun yatırım üssü haline getirilmesi...
- İşsizliğin-yoksulluğun en fazla olduğu bölgenin ucuz emek cennetine çevrilebilmesi... -
- Türkiye’nin Ortadoğu’ya açılabilmesi...
Bunları sıraladıktan sonra barışta olduğu gibi savaşta da sermayenin hesaplarının hiç eksik olmayacağını vurgulamıştık.
Bugün buradan devam edeceğiz!

HERKESİN ELİ NİYE BÖLGEDE

Sermayenin dolaşımının, ticaretin küresel çapta oldukça hızlanması akaryakıt tüketimini de artırdı. Aynı zamanda otomobil, uçak, suni elyaf, plastik gibi petrolden elde edilen yan ürünlere dayalı endüstrileri de geliştirdi.
Böylesi bir çağda, zengin enerji kaynakları nedeniyle, Ortadoğu bütün güçlerin gözdesi haline geldi.
Dünya petrolünün yüzde 40’ı Ortadoğu’da üretiliyor. Alıcıları ABD, Çin, AB ülkeleri.
Ortadoğu’nun toplam gaz üretimi içindeki payı yüzde 16. Alıcısı yine Avrupa.
ABD ve AB’nin enerji güvenliği için de...
Çin’in enerji gereksiniminin karşılayabilmesi için de Ortadoğu’nun enerji kaynakları büyük önem taşıyor.
ABD hiç enerji ithalatına gerek duymayacak hale gelse bile elini o bölgeden çekemez. Dünyanın diğer bölgelerinde enerji fiyatlarının yükselmemesi, ABD’nin ticareti, ihracatı aksamaması için.
ABD, bölgedeki ‘güvenlik’ rolünden asla vazgeçemez (Siz onu hegemonyasından vazgeçmez diye okuyun).
Çin ve Rusya’nın da aynı amaçla bölgeden vazgeçmeyeceği de aşikar!

TÜRKİYE SERMAYESİ NE DÜŞÜNÜYOR

Tıpkı barışta olduğu gibi savaşta da sermayenin hesaplarının olduğunu vurgulamıştık. Bu tespitimiz haliyle, “Türkiye sermayesi şu anki operasyona destek veriyor mu?” sorusunu gündeme getiriyor.
Suriye’de dış müdahalelerle başlatılan savaşla birlikte, Suriye sınırındaki gümrük kapıları kapatıldı. Kapıların kapatılmasının ardından Türkiye’nin Suriye’ye ve Suriye üzerinden 11 Ortadoğu ülkesine yaptığı ihracat durma noktasına geldi.
Hükümetin hayaliyle bütünleşip bölgede at koşturacağını uman yerli sermaye ağır fatura ödedi. (Faturanın büyüğünü de savaşın yansımasını derinden yaşayan tarımdan ticarete, işçiden turizme emekçi halk kesimleri ödedi).
Üstelik savaş Türkiye sermayesinin tarihsel ve güçlü müttefiki Batı ile aranın açılmasına yol açtı.
Şimdi ABD’nin ve Rusya’nın bir biçimde (Uçak uçuramazken şimdi operasyonun gerçekleşebiliyor olmasından anlaşılacağı gibi) yol vermesiyle başlayan operasyon... Türkiye’nin uluslararası alanda yaşadığı yalnızlaşma çemberini biraz olsun kırarken sermayeye de derin bir nefes aldırdı.
Söz konusu rahatlama ülkenin işçi ve emekçileri başta olmak üzere vatandaşları için de rahatlama anlamına geliyor mu?
Ülke halkı da derin bir nefes aldı mı?
Yarın devam edeceğiz.


‘ENERJİ’ HAYALİ BATAKLIK MI?

Türkiye sermayesi ve  yönetenleri ‘enerji’, ‘bölge liderliği’, ‘bölgede oyun kurmak’ gibi hayallerle savaş içine dalarken...
Ülke emekçileri de aynı hayallere... ‘Ucuz enerji’ kullanacağı zannı, devletin bölge büyüğü olmasıyla kendisinin de büyüyeceği hülyası vb. sebeplerle gark oluyor.
Bölgede “ucuz enerji kaynağı” diye bir şey yok; siyasi risk, politik maliyetler gibi faturalar var.
Enerji artık politik savaşların bir silahı. Bunun kanıtı gözümüzün önünde yaşanan şu olaylar: Rusya’nın sürekli enerjide kendisine bağımlı ülkeleri vanaları kesmekle tehdit etmesi.
Petrol ve doğal gaz fiyatlarının düşük tutularak Rusya ekonomisinin zora sokulmak istenmesi vb..
Örneğin Katar gazını, Suudi Arabistan, Ürdün, Suriye ve Türkiye üzerinden geçerek Avrupa’ya ulaşacak boru hattı projesinin gündeme gelmesi Rusya’yı kızdırmamış mıydı,
Avrupa’nın Rusya ve İran kaynaklarına bağımlılığını azaltacağı için...
Rusya’nın Avrupa üzerindeki stratejik avantajını azaltacak bu proje hayata geçseydi Rusya izlemekle mi yetinirdi?
Rusların gazını Türkiye üzerinden Avrupa’ya taşıyacak Türk Akımı ya da İran gazını Avrupa’ya taşıyacak Pars Boru hattı benzeri projeleri hayata geçince ABD ve Avrupa ne tepki verecek?
Daha Rus uçağı düşmeden önce Ruslar ‘Türk Akımı’ projesinde işi yokuşa sürmeye başlamışlardı hatırlayınız. Rusların ayak sürmesi doğal gaz pazarlıkları, boru hattı tartışmaları gibi görünse de iş aslında Suriye meselesiydi.
Savaşın içine dalmak ucuz enerji getirmiyor aksine bölgenin cehennem ateşini ülke içine taşıyor.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...