06 Eylül 2016 00:55

Türkiye’nin Suriye harekatının anlamı güvenlik mi, düşmanlık mı? -2

Türkiye’nin Suriye harekatının anlamı güvenlik mi, düşmanlık mı? -2

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Türkiye’nin Suriye’deki “Fırat Kalkanı” harekatı genişleyerek sürüyor. 
Harekatın ismi, kalkanın Kürt’ün önüne konduğunu tartışmaya yer bırakmayacak bir şekilde ortaya koyuyor.
Bu durumda ister istemez şu soru gündeme geliyor: Türkiye neden Irak Kürdistanı’na “evet” diyor da Suriye Kürtlerinin statüsüne tahammül edemiyor?
Devlet diyor ki... “Kürt koridoruna müsaade etmeyiz”.
Yani devlet... “Irak sınırından Hatay’a kadar uzanan hatta bir Kürt kuşağı oluşmasına izin vermeyeceğiz” diyor. 
Irak’taki Kürt özerk bölgesini Akdeniz’e bağlayacak hatta engel olmak için Suriye parselinde harekat sürdürüyor. 
Irak Kürdistanı’nda kurulmuş olan federe yapılanmayla içli dışlıyken neden o yapının Akdeniz’le bağlantısına itiraz ediyor. 
‘Bu itirazın ardından yatan ekonomi politik nedir?’ sorusuna bugün yanıt arayacağız. 
Yazının dünkü bölümünde şu tespitleri yapmıştık: 
- Suriye’de Kürtlerin edineceği statüye tahammülsüzlük, o statünün içeriye yansıma ihtimalinden de kaynaklanıyor. 
- İçeride inşa edilen teklik (Tek parti, tek adam, tek millet) sürecinin, o statüyü (ki bu yönetimde ortaklık anlamına geliyor) içeride kabul etmesi beklenemez... 
- Bugün hükümetten (belediyelerin yetkilerine bile tahammül edemediği bir süreçte) iktidarı paylaşmasını beklemek ham hayal. 
- Ne var ki iş bununla sınırlı değil.

İŞİN SIRRI ENERJİDE
Türkiye enerjide dışa bağımlı bir ülke. 
2005 ile 2015 yılları arasında enerji ithalatına 465 milyar dolar harcandı.  
Türkiye yıllık ortalama 45 milyar dolarlık enerji ithal eden bir ülke. 
Hükümet bu bağımlılığı azaltacak adımlar peşinde.
Türkiye enerjide dışa bağımlı bir ülkeyken Kürt Özerk Bölgesi (Resmi dilde Kuzey Irak) de  zengin bir enerji yatağı.
Kürt Özerk Yönetimi ile geliştirilecek ticaret, hem Türkiye’nin petrol ve doğalgaz bağımlılığını azaltır... Hem de enerji faturasını düşürür.
İşte bu nedenle Irak Kürdistan Bölgesi Yönetimi ile enerji anlaşmaları imzaladı. Hem de Türkiye, Irak merkezi yönetimi ile arasında soğuk rüzgarlar estirme pahasına...
Kerkük-Yumurtalık Petrol Boru Hattı’na Kürt petrolünü taşıyacak boru hattı eklendi.
Kürt petrolünün dünya piyasalarına Ceyhan’dan pazarlanmasına başlandı. Kuzey Irak petrollerinin bedeli de Halkbank’a yatırılmaya... 
Irak Kürt Bölgesel Yönetimi Başbakanı Neçirvan Barzani, Türkiye ile enerji alanında 50 yıllık anlaşma imzaladıklarını, sürenin daha da uzatılabileceğini açıkladı. 
Hatta Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı’nın da (TPAO) içinde yer aldığı konsorsiyum Kürdistan Bölgesinde doğalgaz yatırımı için girişimlere başladı. 
Bir yandan petrolü-doğalgazı pazarlanan Kürtler kazanacak diğer yandan da enerjiyi ucuza alacak olan Türkiye.
Irak Kürdistan bölgesinde faaliyet gösteren Genel Enerji Şirketi’nin Yönetim Kurulu Başkanı Tony Hayward’in şu sözleri durumu özetliyor: “Doğalgaz rezervlerimizi Türkiye’ye mevcut fiyatların yüzde 50 ucuzuna satacağız.”
Bu anlaşmadan sadece Türkiye kazançlı değil. Türkiye zengin gaz rezervlerinin müşterisi olacağı için Irak Kürdistanı’nın da bu anlaşmadan ekonomik çıkarı var. 

KÜRT, AKDENİZ’DEN UZAK TUTULUYOR ÇÜNKÜ...
Karşılıklı çıkarlar söz konusuysa... Türkiye neden Irak Kürdistan Bölgesi’nin Akdeniz’e bağlanmasına karşı? 
İşte bu sorunun cevabı da karşılıklı çıkarları belirleyen ekonomi politikle aynı düzlem içinde. 
Karşılıklı çıkarları belirleyen ne ise... Akdeniz’e uzanan Kürt kuşağına karşı çıkışın da sebebi o.
Şöyle ki...
Rusya ile ilişkileri gerilen Avrupa, Rus gazına bağımlılığı azaltmak için çözüm arıyor. Bu durumda Kürtlerin doğalgazı Rus hattının alternatifi olabilir.  
Mevcut durumda Irak Kürdistanı’nın Batı’ya gaz satabileceği tek hat Türkiye. 
Lakin Akdeniz’e inen bir Kürt kuşağı olursa durum değişir ve iki sonuç ortaya çıkar.
Bir: Türkiye, Irak Kürdistanı için tek alternatif olmaktan çıkar. 
İki: Karşılıklı bağımlılık azalacağı için Türkiye enerji anlaşmalarını lehinde belirleme avantajını kaybeder. Yani ucuz enerji ithalatı suya düşer.
“Irak Kürtleri ile Suriye Kürtleri arasında ne fark var. Türkiye Suriye’deki Kürt oluşumuna neden mesafeli?” sorusunun cevabının bir ayağı da işte bu noktada duruyor. 


BARIŞ’TA BİLE KÂR-ZARAR HESABI 

HÜKÜMETİN ‘çözüm süreci’ adını verdiği… 
Hükümet ve Kürt silahlı siyasi güçlerinin karşılıklı adımlar attığı… 
Silahların sustuğu… 
Kürt sorununa ilişkin yeni bir dönemin startının verildiğinin düşünüldüğü...
O ölüm haberlerinin gelmediği umutlu günlerde bile çok fazla kâr zarar hesabı işitiyorduk.
Yatırımlar coşacak.
Bölge uçacak.
Kürt coğrafyası Ortadoğu’nun yatırım üssü haline getirilecek vs.
İki türlü bir hesap güdülüyordu.
Birincisi... Türkiye’nin Ortadoğu’ya açılma, Büyük Ortadoğu Projesi’nin eş başkanı olma hayaliyle ilgiliydi. Türkiye’nin en doğusunda savaş varken Ortadoğu’ya ekonomik olarak da siyasi olarak da açılmak imkansızdı.   
İkincisi ise... İşsizliğin-yoksulluğun en fazla olduğu bölgeyi ucuz emek cennetine çevirebilmek için silahların susması şarttı.
Zaten çatışmasızlık süreciyle bölgeyi patronlar için cennete çevirecek teşvik paketinin eş zamanlı olması tesadüf değildi. 
Büyük patronlar kulübü TÜSİAD bile bölgeye çıkarma yapıyordu. Yerle bir olan Cizre’de iş zirveleri gerçekleştiriliyordu.
Demek istediğimiz şudur: Barışta da savaşta da sermayenin hesapları hiç eksik olmaz. Sermayenin hesaplarından bağımsız, kapitalist sermaye birikiminin ihtiyaçlarından azade bir harekat da olmaz.
Türkiye’nin Suriye harekatının anlamını başka noktalardan tartışmayı yarın da sürdüreceğiz. 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...