02 Eylül 2016 00:56

Silah deposuna çevrilen dünyada barış mümkün mü?

Silah deposuna çevrilen dünyada barış mümkün mü?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Dün 1 Eylül Dünya Barış Günü’ydü.

Hitler faşizminin 1 Eylül 1939’da Polonya’ya saldırması, ardından İkinci Emperyalist Paylaşım Savaşı’nın başlaması, sadece savaşın sürdüğü coğrafyada değil bütün dünyada  yıkıma ve felakete yol açmış, 50 milyon insanın canına mal olmuş ve insanlığın ilerlemesine büyük bir darbe vurmuştu.

Bu büyük bedelden sonra her ne kadar emperyalist-kapitalist devletlerin temsilcileri insanlığın benzer bir felaketi bir daha yaşamaması çağrısında bulunsalar da, yaptıkları politikalar hep aksi yönde oldu. Çünkü ayakta tutmaya çalıştıkları düzen ve düzenin hizmet ettiği tekeller savaş ve silahlanmadan besleniyor.

Bunca acı ve katliam bilinmesine rağmen gelinen aşamada dünya adeta kan çanağına dönmüş, patlamaya hazır saatli bir bomba gibi...

En modern teknolojilerle donatılan silahlarla yapılan savaşların bedelinin önceki savaşlardan daha ağır olacağı bugünden görünüyor.

Birinci Paylaşım Savaşı ile İkinci Paylaşım Savaşı arasındaki bedel farkı, aynı savaş araç ve yöntemlerinin daha fazla gelişmesinden kaynaklanıyordu.  

Bu nedenle dünyadaki savaş ve çatışmaların seyrinin nereye doğru gittiğini en iyi egemenlik mücadelesi yürüten emperyalist devletlerin silahlanmaya ayırdıkları bütçelere, silah satışlarına, silah tekellerinin yaptıkları kârlara bakarak anlamak mümkün.

Stockholm Barış Araştırmaları Enstitüsü (SIPRI) tarafından bu yılın nisan ayında açıklanan raporda dünya genelinde silah endüstrisinde “patlama”nın yaşandığına işaret ediliyordu.

Rapora göre dünya genelinde silahlanmaya ayrılan bütçe miktarı 2011-2015 arasında 2006-2010 yıllarına oranla yüzde 14 artmış. Başka bir değişle 2011-2015 arasında toplam 1.7 trilyon dolar askeri giderlere harcanmış.

Askeri harcamalara en fazla bütçe ayıran ülkenin, 595 milyar dolarla ABD olduğu biliniyor. Onu Çin, Suudi Arabistan ve Rusya takip ediyor.

En fazla silah satın alan ülkelerin başında Hindistan, Çin, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Avustralya geliyor.

Silah satarak en çok kazanan ülkelerin başında ise ABD, Rusya, Çin ve Almanya geliyor.

Çin, her üç kategoride yer alan ülke olarak hemen dikkat çekiyor.

Bu somut veriler dünyanın patlamaya hazır iki önemli bölgesinin Ortadoğu ve Pasifik olduğunu ortaya koyuyor. Dünyanın büyük bir felakete doğru emperyalist devletler ve silah tekelleri tarafından koşar adımlarla götürüldüğünü gösteriyor. 

SSCB’nin dağılmasıyla birlikte dünyanın artık silahlanmaya gerek duymayacağını ve silahlanmanın hızla azalacağını savunanlar ise gelinen aşamada fena halde yanılmış durumdalar

Gerçek şu ki, “iki kutuplu” dünyada silahlanma bu kadar fazla değildi. Özellikle 1990’lı, 80’li yıllarla kıyaslandığında bugünün “felaket” olduğu daha net olarak görülecektir.

Peter Wührt’ün 23 Haziran 2000’de, “Die Woche” gazetesinde yayımladığı haber-analizde geçmişteki silahlanma konusunda verdiği rakamlarla bugünkü rakamlar arasında bir karşılaştırma yapıldığında durum kendiliğinden ortaya çıkıyor (www.friedenskooperative.de)

Würth’ün yazdığına göre 1980’lerden 1999’a gelindiğinde Batı Avrupa ülkelerinde askeri harcamalar yüzde 40 azalmış. Toplam askeri harcamalar ise 1999’da bir önceki yıla göre yüzde 2.1 artmış. Almanya’nın askeri harcamalar için ayırdığı bütçe 1990’da 53 milyar marktan 45 milyar marka (23 milyar avro) düşmüş. Bugün ise bu miktar 36 milyar avro. Bu verilerden hareket eden SIPRI’nin O Zamanki Başkanı Adam Daniel Rotfeld, “Eğilim istikrarlı şekilde askeri harcamaların azalacağı yönünde. Rusya gibi çok az ülke silahlanmaya fazla bütçe ayırıyor” diyor.

Gerçekten de 1990’lı yıllarda sürekli askeri harcamalarını artıran ülke olarak Rusya dikkat çekiyordu. Zira, SSCB’nin dağılmasından sonra geriye kalan Rusya Federasyonu, bunu başlıca politika haline getirmiş.

Dünyanın pek çok ülkesinde silahlanmaya ayrılan bütçe 1990’ların sonundan itibaren hızla artarken, eğitim, sağlık ve diğer sosyal alanlardan ise kısıtlamalara gidildi.

Gelişmeler, emperyalist-kapitalist devletlerin gelecekte başta Türkiye’nin de içinde olduğu Ortadoğu olmak üzere dünyayı daha fazla silah deposuna çevireceği, daha fazla silah satmak için yeni çatışmalar ve gerilimler yaratacağını gösteriyor. Silah tekellerinin daha fazla kâr etmesine neden olan her savaş ve gerilimin faturasının asıl olarak halklara, emekçilere, yoksullara kesildiğini Suriye’deki gelişmeler açık olarak gösteriyor.

Jean-Paule Sartre’nin dediği gibi; “Savaşı zenginler çıkarır, yoksullar ölür.” Bütün bunlardan ötürü, savaşa karşı barış mücadelesini somut olarak silahlanma, silah satışları ve askeri harcamalarla bağlantılı ele almak, sosyal sorunlarla birleştirmek giderek bütün ülkelerde büyük bir önem kazanıyor. 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...