'Himaye'de adli yıl açılışı ve yargı bağımsızlığı
Fotoğraf: Envato
15 Temmuz darbe girişiminden sonra, “Herkes gerekli dersleri çıkarmalı” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, bundan böyle “Anayasal yetkisi olmayan konulara müdahil olma” tutumundan vazgeçeceğine dair değerlendirmeler ve yorumlar boşa çıktı.
Darbe girişiminin yarattığı kaos ve kargaşadan yararlanarak CHP, MHP ve AKP’yi Saray’da toplayan Erdoğan, ”Terörle mücadele konseptine” “Yenikapı ruhu”nu ekleyerek, darbe girişiminin “lütfundan” sonuna kadar yararlanmıştı.
Öte yandan hükümet de, “yargıyı yeniden düzenleme” girişimi için ihtiyaç duyduğu “Anayasa değişikliği” için CHP ve MHP’yi de yanına aldı. Onları, “Sizin istemediğiniz bir madde tasarıda olmayacak” diyerek ikna etti.
Ancak Cumhurbaşkanı ve AKP hakkında “yargı bağımsızlığı” ile ilgili uyanan hayaller, geçtiğimiz günlerde “Adli Yıl Açılışı” ile ilgili toplantının Saray’da, Cumhurbaşkanının himayesinde yapılacağının ortaya çıkmasıyla yıkıldı! Daha doğrusu artık yıkılmış olmalı!
Özellikle de bu gelişme, 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında, Cumhurbaşkanı ve hükümetin her çağrısına en önde koşarak gitmeyi bir “memleket severlik” gibi sunan Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu için bir uyarı olmuşsa, yaşananların bir anlamı da olacaktır.
Biliniyor ama gelişmeleri bir kez de burada özetleyelim: 1 Eylül’de başlayacak Adli Yıl’ın açılış töreninin bir otelde yapılacağına dair davetiye hem Barolar Birliği’ne hem de diğer davetlilere gönderilmişti. 15 Temmuz sonrasında Saray’a gidip Cumhurbaşkanına “içten” ve tam “biat” ilan eden Barolar Birliği Başkanı’nın da toplantıda konuşacağı kendisine iletilmişti.
Ama Yargıtay Başkanı, bir süre sonra davetlilere, toplantının adresinin değiştiğini duyurdu: Toplantı Saray’daki “Kongre Salonu”nda yapılacaktı. Bu toplantıda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da konuşacağı gayri resmi olarak duyurulmuştu.
Bunun üzerine CHP ve Barolar Birliği Saray’da yapılacak “Adli Yıl açılış toplantısına gitmeyeceklerini”, çünkü Saray’da yapılacak bir toplantının yargı bağımsızlığına aykırı olduğunu, bu toplantıya giderek bu yaklaşıma destek vermeyeceklerini açıkladılar. MHP’nin ne diyeceğini belki yarın, Bahçeli’nin yapacağı duyurulan basın açıklaması sırasında öğreneceğiz. Ama Cumhurbaşkanının bu girişiminin AKP için bir mahsur teşkil etmeyeceğini, hatta “Zaten doğrusu da budur” deyip katılmayanları “Yenikapı ruhuna aykırı davrandıklarını” da söyleyecektir!
Böylece “Yenikapı ruhu”nun Saray’ın çağrısıyla harekete geçen bir “ruh” olduğunu bir kez daha gördük. Ama bundan çok daha önemlisi, Erdoğan-AKP yönetiminin demokrasi anlayışında “kuvvetler ayrılığı ilkesi”nin olmadığını, en fazla görünüşte bunu lafta savundukları da ortaya çıktı. Hele de “yargı bağımsızlığı” söz konusu olduğunda onlar, “kuvvetler ayrılığı ilkesini” istemediklerini, tersine bütün yetkilerin tek elde toplandığı bir “tek parti tek adam diktatörlüğü”nde ısrar ettiklerini bir kez daha gösterdiler.
15 Temmuz darbe girişimi öncesinde Cumhurbaşkanıyla “çay toplamaya” gitmenin yargı bağımsızlığına aykırı olmadığını öne süren Yargıtay ve Danıştay başkanlarının darbe girişiminden sonra Adli Yıl’ı Cumhurbaşkanının himayesinde açmayı yargı bağımsızlığına aykırı bulmaları zaten beklenemezdi.
Öyle ya, “Yenikapı ruhu”nun pratikteki karşılığı herkesin Cumhurbaşkanına biat etmesi, birlik-bütünlüğü “başkomutan” etrafında sağlaması anlamına gelmiyor muydu?
Öyleyse yargı neden bunun dışında kalsındı ki!
Şimdi Anayasada “yargı bağımsızlığını güçlendirmek” iddiasıyla bir değişiklik yapılacak. AKP, CHP, MHP “değişikliğin ne olacağı” konusunda anlaştıklarını da ilan ettiler. Ama “anlaştıklarının ne olduğu”nu henüz kamuoyuna açıklamadılar. Sadece hakimler ve savcıların “ayrı yüksek kurullara” bağlı olması konusunda anlaştıkları biliniyor. Ama yargı bağımsızlığının nasıl güvenceye alınacağına dair kamuoyuna açıklanmış bir şey yok.
Bu yüzden de, son günlerde yargının Cumhurbaşkanının dizinin dibine konuşlandırılmak istenmesi de dikkate alındığında yargı bağımsızlığı ile ilgili “Anayasa değişikliği”nin daha da dikkate alınmasının gerekeceği ortadadır.
Burada Barolar Birliği’ne, CHP ve HDP’ye olduğu kadar Türkiye’nin aydınlarına, demokratlarına, demokrasi güçlerine de önemli görevler düşmektedir, düşecektir.
- İsrail’in İran’a ‘meşru müdafaa’ saldırısını açıkça ilan etmesi ne anlama geliyor? 18 Nisan 2024 04:58
- Cumhur İttifakının enkazını kaldırmayı Erdoğan'a bırakan Bahçeli siyasete ayar verme peşinde! 15 Nisan 2024 06:35
- Ekmek, barış, özgürlük ve adalet için 1 Mayıs'ın kitlesel ve yaygın örgütlenmesi zamanı 12 Nisan 2024 05:00
- Halk iradesine yönelik girişimlere karşı ortak mücadele ihtiyacı 04 Nisan 2024 05:00
- Ülkenin siyasi haritasını değiştirecek önemde bir yerel seçim! 02 Nisan 2024 04:50
- Yalan, dezenformasyon, tehdit… Her yolun mübah olduğu bir seçim sürecinin sonuna gelirken 30 Mart 2024 05:00
- Özak Tekstil işçileri ve BİRTEK-SEN’in asıl suçu ne? 27 Mart 2024 05:05
- Seçime 1 hafta kala AKP ve Erdoğan emekçilerle karşı karşıya! 24 Mart 2024 05:20
- Yüz binler alanlardan seslendi: Barış istiyoruz ve biz buradayız! 21 Mart 2024 05:45
- Tek adam yönetimi ve Cumhur İttifakı’nda ‘seçimi götürmek’ için her yol mübahsa! 19 Mart 2024 12:00
- İçinde Gazze olan sorular bile yasaklanırken NATO’ya ve AB’ye selam ne anlama geliyor? 16 Mart 2024 05:05
- İşçi gazetesi, sınıflar mücadelesinin en ön cephesindedir 13 Mart 2024 05:15