28 Ağustos 2016 00:47

Del Piero, kediler ve insanlık

Del Piero, kediler ve insanlık

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Onu gördüğümde sakindi. Çevresine bakınıyordu. Çoğu tanımadığı insanlardan oluşan kalabalık sanki onu ürkütmemişti. Üniformalı ve silahlı kişiler bile. Sığınmacılarla ilgilenen Lighthouse gönüllüleri çoktan gelmişti. İçlerinden biri ona Fransızca seslenince yanıt verdi. Adının Del Piero olduğunu söyledi.
Del Piero Ege sularını bir botla aşan nice çocuktan biri. Altı yaşında. Bu zor yolculuğu tamamlayabilmiş olduğu, ya da sabaha karşı bir şeyler ters gitmediği ve babasından ayrı düşmediği için şanslı sayılabilir. Skala Skaminias limanına çıktığında yanında olan kişilerle ne kadar süredir birlikte olduğu, Türkiye’de neler yaşadığı, Afrika’dan Lesvos (Midilli) adasına dek nasıl geldiği gibi soruları ona sorma olanağı bulamadım. Ama öyküsü bende kaldı.
Yeniden baktığımda Del Piero’nun kucağında bir yavru kedi vardı. İkisi de çevrelerindeki kalabalık ve koşuşturmaca ile ilgilenmiyorlardı. Del Piero ve yavru kedi, sığınmacıların araçlara bindirilmesine dek birlikte kaldılar. O görüntüleri de bende kaldı...
Del Piero’nun öyküsünü bana Lighthouse gönüllülerinden, ana dili Fransızca dışında Türkçe dahil birkaç dil konuşabilen Marie anlattı. Adını ünlü futbolcu Alessandro Del Piero’ya hayran olan babası koymuştu. Kıyıdaki kalabalığı izlerken sorduğu ilk soru, neden herkesin beyaz olduğuydu.


***
Geçen yıl, Del Piero’nun bir yavru kediyle tanıştığı yerden birkaç dakika uzaklıkta, Dimitra bir yavru kedinin cansız bedeni başında ağlıyordu. Onu daha sabah sevdiğini, onun tatlı bir kedi olduğunu söylediğini birkaç kişi ancak duydu. Dimitra kedinin başında bekledi durdu.
Birkaç ay önce, bu kez Göztepe’de bir genç kadın yere çökmüş ağlıyordu. Yanındaki adam onu sakinleştirmeye çalışırken, mahalledeki hayvanlara gösterdiği ilgi ve sevgisiyle bilinen bir komşu söylenip duruyordu. Genç kadın bir kedinin başında yere çökmüştü. Gözyaşları onun içindi. Kendi kedisi değildi. Sokakta tanıdığı ve sevdiği bir kediydi. “Neden? Neden?” diye soruyordu. Söylenmekte olan komşu, kedinin bir araba tarafından ezildiğine emindi; onu arabasıyla ezen her kimse onda insanlık olmadığını söylüyordu.
Genç kadın biraz sakinleşip ayrıldığında, kedinin başında iki kişi kaldık. Komşu onu gömmek gerektiğini söyledi ve yakındaki bir inşaattan yardım istemeye gitti. Kediyi bir kartonun üzerine aldım. Sonra kediyi gömebilecek yer aramaya başladık. Her gün daha fazla betonlaştırılan Göztepe’de bahçe ve toprak bulmak kolay olmadı. Sonunda kediyi bizim apartmanın arka bahçesine gömmeye karar verdik. İnşaattan yardıma gelen Hasan bir çukur kazarken komşu bir yandan kediyle, bir yandan bizle konuşuyordu. O sahibi ölünce sokakta kalan bir kediydi. Tatlı bir kediydi. Onu incitenler insan olamazdı.
Hasan çukuru kazmayı bitirdiğinde komşu daha fazla duramadı, gözyaşlarıyla yanımızdan ayrıldı. Çukuru kapattığımızda Hasan, “Bir gün hepimiz böyle olacağız” dedi. Kafa salladım. “Tek farkımız, okunan bir dua olacak” dedi.
Ertesi gün uzun süredir Göztepe’de tüp dağıtan bir adam, Göztepe’nin inşaat kamyonlarından yaşanmaz bir hâle geldiğini, kamyonların altında kalan kedilerin sayısını bilmediğini anlatıyordu. Ölenler yalnız kediler de değildi. Aralarında yaşlı bir kadın olan üç kişi de “kentsel dönüşüm” kurbanı olmuştu.
Ölen kedilerin başında ağlayan insanları, kucağında bir yavru kedi ile oturan Del Piero’yu düşünürken, aklıma darbe girişimi sabahı öldürülmüş bir askerin başında, eliyle kurt kafası işareti yapan genç adam geldi. Belki de fotoğrafını görenler ona “kahraman” diyorlar. Bilmiyorlar ki, mesele kırmak, dökmek ve yok etmek değil. Mesele sevgi dolu, merhametli bir insan olabilmek.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...