28 Ağustos 2016 00:32

Bin yıllık hesaplar meselesi

Bin yıllık hesaplar meselesi

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Kirvem,
Siftah bir, bereket Allah’tan deyip söze başlamam gerekirse; özüme göre memleket sathında şu ya da bu nedenlerle işler aksayıp terso gittiğinde, yani ülkenin her yanı bir bakıma harman yerine döndüğünde, hemen kolları sıvayıp evvelemirde “yeni” bir “düşman” ya da hainler “lobi”si yaratıp böylece meselelerimizi çözemediğimiz malumken, buna rağmen yine de huylu huyundan vazgeçmez, can çıkmadan huy çıkmaz misali aklımız sıra gerek Misakımilli sınırlarımız dahilinde, gerekse yaban ellerden ithal edip çeşitli adlar altında istiflediğimiz harici düşmanlarımıza lanet okuyup, yerine göre amiyane deyimiyle ona buna  “horoz”lanıp ya da özel ulak posta okuyarak biz bu “devlet çarkı”nı bu hot zotçu “zihniyet”le belki bir müddet daha zar zor da olsa döndürebilsek bile, naçizane kanaatim odur ki, yakında; yani yüzüp yüzüp kuyruğuna geldiğimiz anlı şanlı cumhuriyetimizin yüzüncü yılını kutlayacağımız “iki bin yirmi üç”, daha sonra da Orta Asya çöllerinden at sırtlarında Anadolu’ya ayak bastığımız “bin yetmiş bir”in bininci senesine denk gelen “iki bin yetmiş bir” yılını da inşallah yüce Rabbimizin inayetiyle idrak edebilsek de, yine de sıkça dillendirip ağzımızda sakıza dönüştürüp durduğumuz “dünya durdukça” tekerlemesiyle bu diyarlarda “ilelebet”, sonsuza dek kazık çakabilmemiz, hele hele  “bin yıllık” logaritmik  hesaplarla yatıp kalkmamız ne yazık ki maalesef hayal!
Okey! Tamam, şom ağızlık edip durduk yere şu kıytırık alemin bin yıl sonrasının yanı sıra, keza ilelebete varacak hesapların girdaplarında umutsuzca dolanıp, dolayısıyla daha şimdiden geleceğimizin teminatı olan gençlerimizin, yarınki “torba ve torunlar”ımızın istikbaliyle ilgili peşinen ileri geri laflar edip durmanın kimseye bir faydası yok; hatta bu bapta saçma sapan laflar edip bir bakıma “müneccim” kesilmek de hiç mi hiç doğru değil ama öte taraftan ecdadımızın bizlere miras bıraktıkları, imbiklerden zaman içinde süzdükleri  deyimleri, deneyimlerini bu arada acaba hangi Acem, Buhara, Bünyan, Kayseri ya da Hereke halısının altına süpüreceğiz ya da gerçekten de süpürebilecek miyiz?
“Görünen köy kılavuz istemez!..”
Evet! Bugün bu saat bilmem kaç yüz bin kilometrekarelik “cennet vatan toprağı”nda, keza Anadolu denen bu diyarlarda sözde aynı “çatı” altında yatıp, aynı “yağmur”da ıslanan bilmem kaç milyon nüfuslu insanlarımızın, hani bırakın ileriki yıllara dönük şu kadar bin yıllık hesaplarını, dünden bugüne, bugünden yarına sağlıkla, birlik ve dirlik içinde, yani daha da açıkçası bir ferdinin diğerine sırf etnisitesi, düşüncesi, dini inancı, cinsiyeti veya mezhebi nedeniyle “Kaşının altında gözün var!” diyerek illa da kendi “derebeyliğini” sürdürmeyi bir anlamda resmen görev, bunu da her fırsatta dayatmayı kendince hak belleyen bu bizim “böyük köy” de, gerçekleri görmek için illa da bir kılavuza, bir kargaya ihtiyaç var mı Kirvem?
Yok! Ancak “yok” demekle meseleler de anında buharlaşıp yok olmuyor ki Kirvem!
Nitekim sen de adın gibi ezbere biliyorsun; daha düne kadar canciğer kuzu sarması olduğumuz güney komşumuz Suriye’nin tahtında oturan zatı muhteremle sabah kahvaltısında aynı bakır sahanda birlikte çalakaşık midemize indirdiğimiz pastırmalı yumurtayı daha hazmetmeden aramıza giren “kara kedi”ler nedeniyle şu son yıllarda başımıza gelen belanın bini bir para!
Oysa atalarımızın buyurduğu “Komşu komşunun külüne muhtaçtır” sözünden yola çıkarak Suriye’de yaşayan insanlara sırf Allah ve peygamber aşkına yardım gayesiyle ülkemizde şu kadar yıldan beri süregelen, üstelik “rota”sını elhamdülillah güya hiç şaşırmayan “demokrasi” mizi örnek gösterip, dolayısıyla onların da tıpkı bizler gibi demokrasinin bu nimetlerinden yararlanması için din ve iman gücümüzle, “kardeş”lik duygumuzla yardımcı olmak istedik ama bizim evdeki hesaplarımız, Orta Doğu denen bu coğrafyada üç varil petrol uğruna yapılan tüm yanlış hesaplar gibi Bağdat’tan dönerken, bu arada işler öylesine zıvanadan çıktı ki, bundan kellim devamının hangi çıkmaz sokaklarda sürüp gideceği de henüz muamma!
Neyse... Şimdi tam da geride bıraktığımız şu günlerde, içimizdeki kimi “ soysuz” ların başlatıp sonra da çok şükür ağızlarına burunlarına bulaştırdıkları sözde “darbe girişimi”nin ardından şimdilik bir nebze de olsa rahat nefes alırken, bu arada “Allah, Boş Duranı Sevmez” hükmünce hemen bir gıdım toparlanır toparlanmaz yine Suriye’ye doğru “kırmızı çizgiler”le donattığımız rotamızı belirleyip, böylece her zamanki gibi “harici ve dahili” bilumum düşmanlarımıza da güçlü, kuvvetli bileklerimiz ve mangal gibi yüreklerimizle ders vermenin keyfini, bunun hazzını sürdürüyoruz çok şükür!
Sonra?
Sonra... Bu “ iman” ve bu “zihniyet” doğrultusunda önce bin yıllık, sonrasında da inşallah ilelebete varacak hesaplara doğru ver elini Kirvem!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...