28 Ağustos 2016 00:12

Babası Troya’dan dönemeyince

Babası Troya’dan dönemeyince

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Yunanistanlı kent krallarından Odisseus, yirmi yıl önce katıldığı Troya savaşından daha dönememişti yurdu İtake adasına... 
Odisseus’un artık öldüğünü düşünen birtakım soylu egemenler de, sözde dul kalan karısı kraliçePenelopeya’yla evlenebilmek için gelip onun sarayına çöreklendiler: Hem sarayın, hem halkın birikimlerini habire yiyip içmeye başladılar... 

ONLARI TEK BAŞINA KOVAMIYORDU...
Odisseus’un yeniyetme oğlu Telemahos da; onları tek başına konaklarından kovamayacağını anlayınca; hiç tanımadığı babasını, bir gemiyle deniz ötelerinde aramaya çıktı. Gemide yoldaş olarak baba dostu sandığı insan kılığında tanrıça Atena ve gerektiğinde onunla savaşıma girişecek gönüllü yoldaşları vardı...
Telemahos; tanrıça Atenave yoldaşlarıyla birlikte, Troya’dan yeni dönen iyi yürekli kral Nestor’un ülkesine gitti ilkin. Ne var ki bu konuda kral Nestor da fazla birşey bilmiyordu!.. O yüzden iyi yürekli Nestor; Odisseus hakkında çok şeyler bilen Yunanistanlı kral Menelaos’un yanına karayoluyla gitmesini öğütledi Telemahos’a. Ona iki hızlı atın çektiği bir araba verdi ve oğlu Peysistratos’u da, yoldaş ve kılavuz olarak görevlendirdi... 
Kral Menelaos’un sarayına ulaştıklarında çok iyi karşılandı Telemahos’la yoldaşı. Menelaos; hiç tanımadığı konuklarına, Troya savaşlarından ve kral Odisseus’tan sözetti içinden geldiği gibi. 

ODİSSEUS’A ÇOK BENZİYORDU...
Onun anlattıklarını dinledikçe, Telemahos’un gözlerinden ince ince yaşlar sızmaya başladı. Kral Menelaos, bu delikanlının Telemahos olabileceğini düşündü birden. Çünkü ne kadar da çok benziyordu can dostu kral Odisseus’a! Acaba doğru mu diye soracak oldu... Ama daha karnını doyurup ağırlamadığı bir konuğa; Akdeniz halklarına özgü geleneklere göre, kim olduğunu sormak çok ayıp olurdu! 
Menelaos; bu yollu düşüncelere dalmışken, dillere destan karısı ve sözde Troya savaşının nedeni sayılan Baştanrı Zeus’un kızı, o güzel Helena çıkageldi... Hepsi de hemen ondan yana çevirdiler gözlerini. Ne de çok benziyordu altın örekeli tanrıça Artemis’e!.. Helena, konuk delikanlıları süzdü birsüre bakışlarıyla. 

HELENA DA ODİSSEUS’A BENZETTİ ONU...
Ama en çok Telemahos üzerinde odaklandı ilgisi...” Söylesene Menelaos,” diye söze girdi birden. “Kimmiş acaba bu genç konuklarımız? Bak, yüreğim ne diyor, biliyor musun?..”  Helena genç Telemahos’a bakaraktan; “Şu delikanlı olsa olsa Odisseus’un oğlu olur, diye düşünüyorum!..”
Birden tavanı altın, kehribar işlemeli salona bir sessizlik çöküverdi!..“Odisseus savaşa giderken onu memede bırakmıştı,” diye yeniden konuşmaya başladı güzel Helena. “Evet, benim yüzümden hem Troyalı, hem Yunanistanlı nice yiğitler kırıldı o savaş alanlarında!.. “Tam bu sözü söylerken kocası kral Menelaos; “Niye böyle hep kendini savaş suçlusu sayıyorsun, kadınım?”diye sözünü kesti. “Bu savaşın nedeni sen değilsin ki. Savaşın gerçek amacı; Troya’nın hazinelerini talanlamaya, güzel kadın köleler devşirip getirmeye dayanıyordu... Bizden sonraki kuşaklar, bu savaşın gerçek nedenini anlayacaklar! Hiç tasalanma!” Bunun üzerine Helena; “Evet,” diye yeniden başladı konuşmasına. “Şu sarışın delikanlı sahiden kral Odisseus’un oğlu olmasın?”
Bunun üzerine; “Ben de az önce Odisseus’a benzettim onu!”diye gürledi kocası Menelaos. “Yüzüne karşı söyleyemedim... İnce ince gözyaşları döküp yüzünü şu erguvan rengi harmanisiyle örttü garibim!..”

HERKESİN İÇİNDEN AĞLAMAK GELDİ...
Telemahos hemen yanıt verecek güç bulamadı kendinde. Ama yoldaşı Peysistratos; “Evet, ulu Menelaos, söylediğin doğru,”diye konuştu onun yerine. “Odisseus’un oğlu Telemahos’un ta kendisi o! Babam yaşlı kral Nestor gönderdi bizi buraya. Telemahos senden babası Odisseus konusunda birşeyler öğrenmek istiyor. Çünkü babasız kalınca, arsız egemenler çökmüş saraylarına! Habire hem babasının, hem halkın varını yoğunu yiyip içiyor, sömürüyorlarmış!...” 
Bu sözler üzerine Menelaos; “Demek can yoldaşımın oğlu gelmiş evime! Bu ne büyük mutluluk, ey Zeus Baba! “diye gürleyip bütün sarayı inletti. Hemen ellerini, kollarını sıktı sevgiyle Telemahos’un. Sonra da bir baba gibi sarılıp sarılıp öptü... “Bak ne söyleyeceğim,” diye zorlukla birşeyler söylemeye başladı. “Troya’dan sağsalim dönersek, baban Odiseus’u ülkemde ağırlayacağım, diyordum hep kendi kendime... Hem de geçici bir ağırlama olmayacaktı bu! Burada bir konak yaptıracaktım ona... Ayrıca bütün halkını da buraya yerleştirecektim. Onlar için büyük bir kent kurduracaktım... Böylece yakınımda olacaktı hep baban Odisseus; halklarımızla yan yana, iç içe olacaktık ... Birlikte ekip dikecektik topraklarımızı... Bizi kıskanan diğer Akdenizli halklar da, bizim gibi yapacaklardı. Artık bu güzelim Akdeniz topraklarında, kardeşlik ve bolluk içinde, gönlümüzce yaşayıp gidecektik!.. Ben, acı da olsa çok şeyler öğrendim Troya’da!..”
Burada aniden sustu kral Menelaos. Ama herkesin içinden, karşı konulamaz bir çağlayan gibi ağlama isteği gürledi birden. Baştanrı Zeus’un kızı güzel Helena başladı ilkin hıçkırmaya. Sonra Menelaos’la Telamahos... 
Nestor’un oğlu da tutamadı kendini... 
Ne var ki hiçbiri de neden ağladığını bilmiyordu...

(*) Mitolojiyle ilgilenen okurlarımıza aşağıdaki kitapları öneriyoruz:
- AKDENİZLİ TANRILAR (Yaşar ATAN - Evrensel Basım Yayın - 2. Baskı)
-  AKDENİZ MİTOLOGYASINDN EFSANELER (Yaşar ATAN – Evrensel Basın Yayın)
- İNSAN VE TRAGEDYA (ANDRE BONNARD (Çev. Yaşar ATAN - Evrensel Basım Yayın - 2. Baskı)

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...