27 Ağustos 2016 00:55

Silah, şiddet ve ‘üst akıl’ kıskacında siyaset!

Silah, şiddet ve ‘üst akıl’ kıskacında siyaset!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Önceki gün Artvin’de CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun konvoyuna yönelik bir saldırı düzenlendi. Saldırıyı PKK’nin düzenlediği belirtildi. Konvoyu korumakla yükümlü askerlerden birisi hayatını kaybetti iki asker de yaralandı.

Öncelikle Kılıçdaroğlu’ya, konvoyundaki herkese ve CHP’lilere geçmiş olsun diyor, hayatını kaybeden askerin ailesine ve yakınlarına başsağlığı dilerken, yaralılara da acil şifalar diliyoruz.

SİLAHLA YÜRÜTÜLEN SİYASET TÜM GÜNDEMİ ELE GEÇİRDİ 
Evet Türkiye’de siyaseti, sadece siyaseti değil, günlük yaşamın bütün alanlarını silahın, şiddetin, terörün, terörist saldırıların belirlediği bir dönemden geçiyoruz.

15 Temmuz darbe girişiminden beri Türkiye, sivil hedeflere de yönelik pek çok terörist saldırının yanı sıra TSK’nin tanklar ve özel kuvvetlerle sınırlı görünse de Suriye topraklarında operasyonlara girişen ve orada kalıcı olmayı da amaçlayan bir askeri harekatına da sahne oldu.

Nitekim son birkaç günde bile, Türkiye’nin gündemi, inanılmaz bir hızla değişiyor.

Antep’te IŞİD’in HDP’li bir ailenin sokak düğününe yaptığı ve çoğu çocuk 59 kişinin hayatını kaybettiği saldırısı tartışılırken, TSK’nin Suriye’ye girdiği, Cerablus’taki IŞİD ve Menbic’deki PYD-YPG’ye karşı bir askeri operasyon başlatması gündemin üst sırasına tırmandı. Daha bu harekatın amaçları ve ilk sonuçları tartışılırken CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun konvoyuna saldırı düzenlendiği haberleri geldi. Dün sabah ise Şırnak-Cizre’de Emniyet Müdürlüğünün yakınındaki bir polis yol kontrol noktasına bombalı bir araçla yapılan saldırıda 11 polis hayatını kaybetti 78 kişi de yaralandı.

Gündemin bu kadar hızla değişmesi ve silahın, terörün her tür tartışmanın üstünü örtecek biçimde öne çıkması; kuşkusuz insanların gerçeğin ne olduğu, bu saldırıların arkasındaki güçler, onların amaçları, niyetleri ve bağlantıları... konusunda sağlıklı sonuçlara varacak bir tartışma yapmasını önlemektedir. Siyaseti izlemeyi meslek edinmiş kişiler için bile olup bitenlere anlam vermek kolay olmamaktadır.

DUMANLI HAVAYI SEVEN KURTLAR ‘DUMANI’ ARTIRIYOR 
Bu “dumanlı” ortamdan yararlanarak, halkın zihnini bulandırarak kendi amaçlarına varmak isteyen siyasi güçler de; ellerindeki medya gücünü kullanarak, siyasi ortamdaki belirsizlikleri artırmak ve kaosu derinleştirmek üzere gerçekleri istedikleri gibi çarpıtmaktadırlar. 

Özellikle medya kuruluşları hem gelenekleri hem de bağlı oldukları siyasi ortamı çıkarları doğrultusunda olup biteni gerçekte olduğu gibi değil de halkın bundan anlamasını istekleri gibi anlaması için anlatmaktadır.

Bu alanda elbette AKP propagandası, siyaset erbabı ve yandaş medyadaki uzantıları, onların dümen suyuna girmiş sermaye medyasının önemli adları (*) ile, “terör uzmanı”, stratejist, siyaset bilimci akademisyen... denilen kişilerin katkısıyla terör eylemlerinin yarattığı dumanlı havayı daha da ağırlaştırmaktadır.

Olup biteni anlaşılmaz kılmak üzere yandaş basın sermaye medyası ve AKP başta olmak üzere çeşitli siyasi odaklar, sürüp giden terörist eylemleri, bağlı oldukları siyasetten ve amaçlardan bağımsız olarak, bir “terör” ve onu yöneten bir “üst akıl”da birleştirmiş bulunmaktadırlar.

HER ŞEYİ YÖNETEN BİR ‘ÜST AKIL’ MI VAR?
Bu ortak anlayış PKK, IŞİD, PYD, DHKP-C, ‘FETÖ’ ayrımı yapmaksızın, aynı merkezden yönetilen, aralarında koordine olarak Türkiye’ye saldırılar düzenleyen, “üst akıl” tarafından yönetilen örgütler olarak görmektedir. “Üst akıl”ın bu örgütleri, Türkiye’yi terörist saldırılarla dize getirmek, iç savaşa sürüklemek, bölmek için kullandıklarını iddia etmektedirler.

Yani ne PKK’nin sahneye çıkıp varlığını sürdürmesinin arkasında “Kürt sorunu”, “Kürtlerin talepleri”, ne IŞİD’in arkasında “İslami bir dünya düzeni” kurma amacı, ne de PYD’nin arkasında laik ve demokratik bir Suriye’de Kürtlerin statüsü mücadelesi vardır. Onlara göre, her şeyi “kimin”, hangi çıkarları savunduğu çok belirli olmayan ve sürekli değişebilen bir “üst akıl” yönetmektedir. Ve adı geçen örgütler diğer terörist gruplar, bu “üst akıl”ın oyuncağıdır!

Oluşturulan tablo, yığınların kafasını bulandırmak için pek çok argümana sahiptir. Ama bundan öte bu tablo; gerek Türkiye’nin gerekse bölgenin büyük sorularını yok sayarak, bu örgütlere karşı mücadelenin silah ve şiddetle yürütülmesi gereken bir mücadeleye indirgenmesine meşruiyet sağlamak için oluşturulmuştur. Böylece geniş yığınlar, egemenlerin ülkeyi baskı ve şiddetle yönetmesinin arkasına yedeklenebilmektedir.

Oysa gerçek çok daha basittir: Biz beğensek de beğenmesek de “terörist” diye bir ve aynı gibi gösterilen her bir örgütün kendi amaçları, kendi siyasetleri, kendi ideolojik dayanakları vardır. Dolayısıyla bütün bu örgütleri yöneten bir “üst akıl”dan da söz etmek, sadece olanları çarpıtan, gerçeği görmemizi zorlaştıran bir indirgemeciliktir.

BİZDE DE DIŞARIDA DA ÖRNEĞİ VAR
Bu aynı zamanda bu örgütlerle mücadeleyi de farklı ele almayı gerektirir. Örneğin ‘FETÖ’ ile ya da IŞİD’le mücadele tamamen ayrı araçlarla ve yöntemlerle olabilirdir. PKK ile ise daha farklı bir yaklaşım gerekir.

Burada aslolan bu örgütlerin üstünde yetişip geliştiği zemini ortadan kaldırmaktır.

Ama bunun için siyasetin silahın, şiddetin ve “üst akıl” dayatmalarının kıskacından kurtularak, halkların, işçi sınıfının inisiyatif aldığı bir hatta çekilmesi de gerekir. Ama bunun kendisi de bir mücadeleyi gerektirir.

Türkiye, bunun nasıl yapılacağının bir örneğini “çözüm süreci” denilen yıllar boyunca yaşadı, hiçbir terör eyleminin olmadığı iki buçuk yıl geçirmeyi başarmıştı.

Eğer bugün “PKK terörü”nden yakınılıyorsa yapılacak olan “Kürt sorunu” diye ifade edilen taleplerin “masa”ya konularak  konuşulmasıdır. En azından başlangıç noktası budur. 

Tartıştığımız konuyla yakından bağlantılı bir gelişme de şu günlerde Latin Amerika’da oldu.

Kolombiya’da hükümet, 52 yıl boyunca “terörist” ilan ettiği savaştığı FARC’la (Dün, gazetemizde Elif Görgü’nün haberi konuyu ayrıntılı biçimde ele almıştı) Havana’da epeyce bir zamandan beri süren görüşmeler tamamlanarak “barış anlaşması” imzaladı. Oysa yarım yüzyıl boyunca bu savaşta 220 bin Kolombiyalı hayatını kaybetmişti!

Demek ki, savaşlar bitebilir, terörist saldırılar barışçıl görüşmelerle sonlandırılabilir. 

Umalım ki Türkiye’de sorun, Kolombiya’da olduğu gibi “barış”a bağlanabilsin!

(*) Türkish Daily News Yayın Yönetmeni ve ciddi bir gazeteci olarak tanınan Murat Yetkin, dünkü yazısında, Kılıçdaroğlu’nun konvoyuna yönelik saldırıyı onun 15 Temmuz darbe girişimine karşı çıkması ve terörle mücadelede hükümete açık destek vermesine bağladı. Dahası PKK’nin Kılıçdaroğlu’nun doğum yeri olan Nazımiye saldırısını da Artvin’de CHP konvoyuna yapılan saldırıyla bağlantılı olarak gördüğünü yazdı. Düşülen gazetecilik çukurunun derinliğine bak!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa