27 Ağustos 2016 00:51

Sürüklenişin farkına varamıyoruz

Sürüklenişin farkına varamıyoruz

Fotoğraf: Envato

Paylaş

AKP iktidarı iki bakımdan diğer iktidarlardan farklıdır. Bu farklılığı ilk defa yaşadığımız ve deneyimsiz olduğumuz için, ne durumu net olarak algılayabiliyoruz, ne de ileriyi görebiliyoruz. İlginç olan böylesi şaşkınlık salt toplumu değil, bizzat tüm iktidar elemanlarını da sarmış bulunmaktadır. 

Günümüz iktidarının geçmiş iktidarlardan birinci önemli farkı, basit bir genelleme ile, özellikle yönetim kademesinde olan önemli bölümünün devlet geleneğinden değil, özel sektörden ya da yerel idareler gibi merkezi yönetime göre farklı kademelerden gelmiş olmalarıdır. Bu durum, kamusal yönetimde kısa dönemli özel çıkarı kamusal çıkarın önüne koyan yönetim biçiminin başat olmasına yol açmıştır. Bu özelliğin çok tipik örneğini, AKP’nin plan ve programsız kısa görüşlülüğü ile, 14 yıllık inanılamaz küresel fırsatın sonucunda, ülkeyi bir yandan inşaat sektörüne muhtaç, diğer yandan da kara para aklama cennetine çevirmesi oluşturur. Devlet yöneticiliği basiretinden uzak AKP siyaseti, deneyimli kamu kuruluşlarını da ciddiye almadan sürdürdüğü lider hakimiyeti ile dünyanın ve Ortadoğu’nun en fırtınalı döneminde anı kurtarma peşinde sürüklenmektedir. 

AKP iktidarının diğer bir özelliği de, yönetim kademesinin büyük bir inatla baştan beri izlediği politika ile toplumu bölerek, bir bölümü üzerinde diğer bölümün hakimiyetine dayanan bir yönetim biçimi oluşturmasıdır. Kendilerini iktidara taşıyan FETÖ geleneğinden devralınmış bu anlayış nedeniyledir ki, son aldatıcı tavırlar dışında, AKP iktidarı daimi olarak muhalefeti dışlamıştır. Bunun anlamı, antidemokratik seçim yasası nedeniyle zaten toplumun tüm kesimlerini layıkıyla temsil yeteneğine sahip olmayan parlamento bileşiminin de önemli bölümünün dışlanmış olmasıdır. Betonlaşmış parti yönetim anlayışı altında, AKP yönetiminin kendi aralarında da asgari demokrasi kurallarına uymadıklarını düşünmek fazla yanlış olmasa gerek. Böylece devlet yönetimi bir tür aşiret idaresine, hatta bir tür büyük aile yönetimine, her şeyin lidere sorulduğu, liderin emrettiği ya da işaret ettiği tüm isteklerin her kademede sorgusuz sualsiz yerine getirildiği bir yönetim biçimine evirilmiş oldu. Öyle ki, bir sorunun dava konusu olup olamayacağı, davanın seyrinin nasıl olacağı vb. gibi, mutlak olarak yargı erkinin yetkisindeki hemen her konunun karara bağlanması da lider işaretine göre şekillenme yoluna sokuldu. AKP iktidarının son uzlaşmacı tavırları da sıkışmışlığın zorladığı politik şovdan başka bir şey olmadığından, bu siyaseti fazla ciddiye almak, örneğin böyle bir zihniyetle “demokratik anayasa”(!) hazırlanmasına yanaşmak, AKP’nin geçmişteki davranışlarına prim vermek olduğu kadar, geleceğine de destek sağlamaktır. 

Günümüz iktidarının böylesi patolojik yapılanması çok kritik dünya konjonktüründe fevkalade büyük risk taşımaktadır. Dış işleri ya da adalet vb. gibi çok deneyimli bürokrat kadroyu bir kenara iterek her kararda üst düzey yöneticinin iradesinin mutlak hakim kılınması, uluslararası politikada politik dilin anlaşılamaması nedeniyle ciddi riskler ortaya çıkardığı gibi, ülkenin uluslararası arenada seviyesinin de gerilere düşmesine yol açmaktadır.

Siyasi iktidarın böylesi yönetim patolojisine sapması rastlantısal değildir. Hatta Türkiye’nin sanayileşememesi, bölgesel dengesizlik sorununu aşamaması ve bazı bölgelerdeki feodal yapıyı kıramaması da, gurupsal yönetim biçiminin demokratik yönetim biçimine yeğlemesinin sonucudur. Yetersiz gelir düzeyinde toplumun tüm fertlerini siyaseten makul şekilde ikna etmek yerine, büyük kümelerin (aşiret ya da tarikatlar gibi) liderlerini sisteme dahil edip, lider yönlendirmesiyle tabandan kütlevi oy almak daha kolay hatta kapitalizme daha uygundur. Bu uygulamada ağalık, beylik ve tarikat yapıları sökülemediği gibi, tam tersi, güçlenebilir. Türkiye’nin şeyhler ve dervişler ülkesi olamayacağı hükmünün fazileti, demokrasi dışı kolay yönetim biçimini seçip, aydınlanmasına katkı yapmadığı halkı geri düzeyde tutarak oy tabanı olarak gören AKP’nin idrakini aşar.

Değerli okuyuculardan iki haftalık dinlenme izni rica ederken, güzel günler, huzurlu bir Bayram diliyorum! 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...