25 Ağustos 2016 00:35

Tüm gücümüzle hemen barış!

Tüm gücümüzle hemen barış!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Antep’te geçen hafta 9 aylık bir bebeğe tecavüz edildi! İslahiye’ye Suriye’deki savaştan kaçarak gelen, mevsimlik işçilikle geçim sağlamaya çalışan ve bebeğini derme çatma bir çadırda uyutan Suriyeli ailenin 9 aylık bebeğine! Yetkililer “Aileye gereken yardım sağlanacak” diye açıklamalar yaptı. Aile Bakanı “Failin en ağır şekilde cezalandırılmasının takipçisi olacağız” dedi. Çocuk istismarcılarının ceza sürelerini torba yasalarla azaltan hükümetin bakanı dedi bunu. Sorumlulukları yoktu sanki. Yaşananları “Bir caninin hayasızlığına” bağladılar. Kendilerini akladılar. Bir de yayın yasağı getirmeyi ihmal etmediler...

Antep’te geçen hafta bir düğünde canlı bomba saldırısıyla 33’ü çocuk, 54 kişi hayatını kaybetti! Bombayı taşıyanın da 12-14 yaşlarında bir çocuk olduğu söyleniyor. Antep’te aylar önce “Çocuklarımız güvende değil, IŞİD Antep’i mesken tuttu, çocukları, gençleri etkisi altına alıyor, devlet seyirci kalıyor. Bu yapılanmaların üstüne gidilsin” demişti aileler. Dün o ailelerin gözünün içine baka baka  “O çocukları terörist olarak yetiştiriyorlar” diye bize IŞİD’i şikayet etti Cumhurbaşkanı...  Sorumlulukları yoktu sanki. Yaşananları “Bir terörist grubun caniliğine” bağladılar. Kendilerini akladılar. Bir de bölgede kendi çıkarlarının hesabını kitabını tutarak bütün bir bölge halkını yeni bir iç savaş dizaynına mahkum edecek Cerablus operasyonunu başlatmayı ihmal etmediler.

Çocuklar İçin Barış Girişimi Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bize IŞİD’i şikayet ettiği, Cerablus’a operasyonun başladığı saatlerde açıklıyordu:  “5 Haziran 2015 tarihinden bugüne yaşanan savaş ortamında, en az 50’si bombalı saldırılarda olmak üzere en az 136 çocuk yaşamını kaybetti. Çocukların yaşamlarını korumakla görevli ve sorumlu olanların lanetleme ve kınama mesajlarını, siyasi analizlerini dinledik. Karar alma noktasındaki yetişkinlerin mesaj vermek ve analiz yapmak  yerine geldiğimiz vahim noktanın farkına varıp, barış için hareket etmenin zamanı geçmek üzeredir. Hep birlikte insanlığın en kötü haline giriyoruz ve bu yolun geri dönüşü hepimiz için çok zor ve çok acılı olacak.”

İnsanlığın en kötü halinin sıradan bir örneği olan bir çocuk parkı hikayesi paylaşmak istiyorum sizinle. 1.5 yaşındaki oğlum onunla yaşıt iki Suriyeli çocukla ahbaplık kurdu parkta. Güle eğlene oynarlarken, Suriyeli çocukların annesi yaklaştı bana. Yüzünde mahçup bir ifade, bedeninde sıkılgan bir duruşla çocuklarını gösterip “Sakınca var? Çocuklar gitsin?” diye sordu. Sorusu karşısında ezim ezim ezildim. “Yok” dedim, “Ne sakıncası olabilir!” Sarıldım kadına. Yan yana oturup susarken, Suriyeli çocuklara yaklaştıkça çocuklarını kucaklayıp parkın başka bir yerine götüren kadınları, Suriyeli bir çocuğu parmağının ucuyla itekleyerek salıncaktan indirip, kendi çocuğunu bindiren babayı, parkın neredeyse bütün bankları boşken en ücra köşedeki banka yan yana sığmaya çalışan Suriyeli kadınları görüyorduk birlikte.

Savaşa dair çok büyük cümleler kurmaya gerek yok. Hayatımızı sürdürürken değişen reflekslerimize, bir acıyı ne kadar süre taşıyabildiğimize, sevecenliğimizi, insani değerlerimizi ne kadar koruyabildiğimize, kim için koruyabildiğimize bir bakalım. Hesap sorup sormadığımıza, gözümüzün içine baka baka yalan söyleyenlere karşı bizim ne söylediğimize bir bakalım.
Evet, insanlığın en kötü haline giriyoruz. Ve evet, savaş uzun zamandır uzak diyarların hikayesi değil. Burada, tam da bizim mahallemizde, sokağımızda, bizim, çocuklarımızın burnunun dibinde yaşanıyor. Ve bu savaş çocuk hayatlarını soldururken, hala soluk alıp veren çocukların da içine, ruhuna, bedenine kazınıyor. Ve o izleri silmek çok zor ve acılı olacak. Ve evet, eğer barış için hemen harekete geçmezsek, belki de mümkün olmayacak...

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...