22 Ağustos 2016 01:00

Suriye'de rejim-Kürt savaşı mı?

Suriye'de rejim-Kürt savaşı mı?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Suriye’nin Haseke kentinde rejim güçleri ve YPG asayiş güçleri arasında yaşanan şiddetli çatışmalar, “rejim ile Kürtler arasında savaş mı başladı?” sorusunu akıllara getiriyor. Öncelikle şunu belirtelim. Suriye’de rejim güçleri ve Kürtler ilk kez çatışmıyor. Daha önce Haseke dışında Qamişlo’da ve Halep’in bazı mahallelerinde rejim güçleri (rejime bağlı milisler) ve Kürtler arasında zaman zaman çatışmalar yaşandı. Ancak bu çatışmalar genellikle yerel güçler arasındaki kimi gerilimlerin sonucu ortaya çıkan ve PYD ile rejimin araya girmesiyle kısa sürede bitirilen çatışmalardı. Fakat son çatışmada rejimin Kürtlere karşı ilk kez uçak kullanması ve yaptığı açıklamalarda kullandığı dil, bugüne kadar Haseke dahil çeşitli alanlarda IŞİD ve diğer çetelere karşı işbirliği yapan ve birbirleriyle çatışmama noktasında duran bu iki güç arasındaki ilişkilerin seyrinin değişebileceğini gösteriyor.
Mart ayında PYD-Kürtlerin, Kuzey Suriye’deki diğer güçlerle birlikte Rojava’nın Rimelan kentinde Rojava-Kuzey Suriye Demokratik Federasyonu’nu ilan etmesinin Suriye rejimini rahatsız ettiği yapılan açıklamalardan biliniyor. Rahatsız olan sadece Esad rejimi de değildi. Türkiye ve İran yönetimleri de bu ilanı “kabul edilemez” olarak değerlendirdiler. Bu ‘rahatsızlığın’ bir sonucu olarak İran’ın girişimiyle Cezayir’de Türk ve Suriye gizli servisleri arasında görüşmeler yapılmıştı.
Haseke’deki çatışmaların da Bölge’de dikkat çekici gelişmelerin yaşandığı bir dönemde yaşandığının altını çizmek gerekiyor.
Öncelikle Türkiye’nin Rusya ve İran’la ilişkilerinin değişmesine/gelişmesine bağlı olarak Suriye’deki tutumunu değiştirebileceğine dair açıklamaları hatırlatmak gerekiyor. Geçtiğimiz hafta İran Dışişleri Zarif’in ve Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun karşılıklı ziyaretlerinin ardından “Türkiye ve İran’ın Suriye konusunda ana ilkelerde anlaştığı” açıklaması yapıldı. Başbakan Yıldırım’ın “Suriye’nin bölünmesine izin verilmeyeceği” ve “Esad’lı geçişi kabul edebilecekleri” açıklaması, anlaşılan ana ilkelerin ne olduğu konusunda fikir vericidir.
Haseke’deki çatışmaların Kürtlerin öncülüğünü yaptığı Demokratik Suriye Güçlerinin (QSD) stratejik öneme sahip Minbîç’i IŞİD’in elinden kurtararak Kuzey Suriye’de ilerleyişini sürdürdüğü ve öte taraftan da Halep’in Rusya destekli rejim güçleri tarafından kuşatıldığı bir dönemde yaşanması, başka bir deyişle giderek sahada sadece bu iki gücün kaldığı/kalacağı bir sürece doğru ilerlerken yaşanması da dikkat çekicidir. Şam yönetiminden bir kaynağın Fransız haber ajansı AFP’ye Haseke’nin bombalanmasının “Kürtlere bir mesaj olduğu” açıklaması ve bu açıklamada dün rejimin “ulusal kuvvetler” içinde saydığı PYD/YPG için “PKK’nin silahlı kolu” ifadesini kullanması, rejimin Kürtlerin güç ve etkisini arttırmasından rahatsızlığını açıkça ortaya koyuyor.
Burada başka bir yazı-tartışmanın konusu olmakla birlikte Antep’teki IŞİD vahşetinin Minbîç’in IŞİD’den temizlenmesi ve Yıldırım’ın “Esad’lı geçişi kabul etme” açıklamasına denk gelmesinin rastlantı olmadığını;  bu saldırının IŞİD’in sürecin dışına itilmesine karşı barbarca bir tepki olduğunu  belirtmek gerekiyor. Ve tabii bu saldırı, defalarca vurguladığımız gibi Suriye’de bu barbar çetelerle işbirliği yapmanın ülkemiz/halklarımız için yarattığı tehlikenin boyutunu bir kez daha çok acı bir şekilde gösterdi/gösteriyor…
Haseke’ye dönersek, yaşanan çatışmalarla ilgili bir diğer önemli gelişme de ABD’nin Kürt güçlerine destek için uçaklarını Haseke’ye göndermesi oldu.
Bu gelişmelerin toplamı üzerinden genel sonuçlar çıkarmak gerekirse şunlar söylenebilir:
Birinci olarak Türkiye ve İran, Rojava-Kuzey Suriye Federasyonu’nun ilanından ve bu yönde atılan adımlardan büyük rahatsızlık duymakta ve bu konuda açık bir işbirliği içine girmiş bulunmaktadır. Geliştirilen bu işbirliği üzerinden Suriye rejimi de Kürtlere karşı tutum almaya zorlanmaktadır.
İkincisi, ABD bu gerilimden memnun görünmekte; hatta Haseke’ye uçak göndererek rejim ve Kürtler arasındaki çatışmayı derinleştirmeye yönelik bir tutum sergilemektedir. Çünkü Kürtler, rejim ve Rusya bloğu ile karşı karşıya geldikleri oranda ABD’ye daha fazla muhtaç hale gelecek ve iki blokla da (ABD ve Rusya bloğu) belirli alanlarda işbirliği yapıp bağımsızlıklarını korumaya dayanan çizgilerini sürdüremez hale gelecekler. Başka bir deyişle ABD’nin Suriye-Rojava’da kalıcı güç haline gelmesinin önü açılacak.
Elbette hem İran-Türkiye ve hem de ABD’nin amaçlarının ne kadar gerçekleşip gerçekleşemeyeceği aynı zamanda Rusya’nın bu gelişmeler karşısında takınacağı tutumla da doğrudan bağlantılı durumdadır-ki Rusya, en azından Suriye’nin geleceği belirlenirken Kürtleri karşısına almak istemeyeceğini gösteren bir tutum ortaya koymaktadır.
Son olarak ülkedeki Kürt sorunu, Suriye-Rojava’daki gelişmelerle iç içe geçtiği için KCK’nin müzakerelere hazır olduğu açıklamasına değinmek gerekiyor. Bu açıklama toplumun geniş çevrelerinin “barış” beklentisi çerçevesinde yapılmış bir açıklama olarak değerlendirilebilir. Ancak Başbakan Yıldırım’ın “Terör örgütü ile müzakere yok” açıklaması, ülkeyi yönetenlerin bu beklentiye yanıt vermekten uzak bir yerde durduğunu gösteriyor. Çünkü gerek ülke içinde Ergenekoncu güçler ve gerek Bölge’de İran ve Suriye ile yapılan işbirliği/pazarlıkların ekseninde Kürt karşıtlığı yer alıyor!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...