20 Ağustos 2016 00:53

Barış... Barış sesi daha çok yükselmeli!

Barış... Barış sesi  daha çok yükselmeli!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Daha fazla acı çekilen, kan ve göz yaşı dökülen bir ülke yarattılar... 
Bir kaç yıllık nefes alma, çözüm, diyalog ve müzakere diye ifade edilen sürecin tüm halkların yüzünü güldürdüğü yıllarda yeşeren duyguyu köreltmek, yok etmek için tam bir taarruz hali içindeler.
Çatışma ve şiddetin azalmış, kan ve göz yaşı dökülmemiş o ortamın nasılda yeni umutlar yeşerttiğini biliyorlar.
O umut yeşertisini kazımak, dibine yangın yeri külleri dökmek istiyorlar.
Kan daha çok kan...
Sanki kanla besleniyor, kanla iktidarı perçinliyorlar...
Ne acı, ne göz yaşı, ne oluk oluk akan kan onları uslandırıyor...
Ölen yurttaşlar için zerre kadar acı duymadıkları ayan beyan...
Yoksa böyle pervasızlık olur mu!
Barış, daha çok barış diyenlerin sesi ise duyulmuyor...
Kimsenin çıkıp “yeter”demsine tahammül göstermiyorlar. Eleştireni, feryat, figan edeni ya darbeci ya da terörist diye hedefe koyuyorlar.
Ölümleri alkışlatıyorlar, daha çok alkış istiyorlar. 
Tam bir esaret dönemi.. Ya susturacağız, ya kan kusturacağız diyen ırkçıların tüm argümanları şimdi bunların fikri ve zikri haline gelmiş oldu.
Kürtlerin ölümünü, öldürülmesini, Kürt şehirlerinin yakılıp yıkılmasını zafer olarak sunuyorlar.
Asker, polis, sivil yurttaş ölümleri onları ne üzüyor, ne de düşündürüyor...
Dahası ölümden kin ve nefret, ırkçı ve milliyetçi söylem yaratıyorlar.
“Başkomutan çok yaşa...”
Darbe girişimini bastırmanın hazzını yaşıyorlar, iktidarı perçinlemek için “Darbe ve terör” birleştirilmiş oldu; “Biz milletiz, Türkiye’yi darbeye ve teröre yedirmeyiz” diyorlar.
Ama sapla samanı bir birine karıştırıyorlar, at izi it izine karışsın, toz duman içerisinde halklar aldatılsın, gerçekler çarpıtılsın istiyorlar; dumanlı havada kurt olmanın peşindeler.
Bu arada logosunda “Türkiye Türklerindir” yazan “Türk basının amiral gemisi”ni döve döve terbiye etmiş oldular. Vergiler, denetimler, cezalar, olmadı baskınlar, cam çerçeve indirmeler, olmadı gazetecileri, yazarları mafyavari yöntemlerle darp ettiler ama belli ki başarılı olmuşlar.
Baksanıza sirkteki aslan görüntüsü bile kalmayan “Amiral Gemisi”nin kaptan köşküne hevesli bir zatı muhterem iktidara yaranmak için nesi var nesi yoksa ortaya serdi. Şimdilerde “Onlara sadece ‘IŞİD, Fransa’da gazete çıkarabilir mi’ diye sormak, ardından da ‘Başka sorum yok, tanık sizin’ demek isterim” diye bir atlayış yaptı, derin boş havuza!
Güya Özgür Gündem’i yerecek, ona yapılanı mazur gösterecek. 
Yazık! Keşke bu çırpınış, bu çaba, bu “yaratıcılık”, düşünce, ifade, basın özgürlüğü yönlü kullanılabilse! 
Demek insan yaşananlardan/yaşadıklarından böylesine de dersler çıkarılabiliyormuş!
Özgür Gündem gazetesinin basılması, talan edilmesi, bilgisayar hard disklerine, dosyalara, belgelere el konulması, gazetecilerin, yazar ve çizerlerin darp edilmesi,  evlerinin basılması, gözaltına alınmaları, gazetenin kapsına kilit vurulması ve daha bir çok uygulama ancak darbe dönemlerinde, askeri ya da sivil faşist diktatörlüklerde olabilecek bir uygulamadır.
İnsanda biraz vicdan olur! Az bir insanlık...
Tüm bu olup biteni “IŞİD’in gazetesine izin mi verilir” diyerek işin içinden çıkılacağını sanan cinliklerle olsa olsa saraya yaranmada pervane olunur...
Halkları bir birine kırdıracak, bu toprakları kan denizine dönüştürecek söylem ve uygulamalarda ısrar edenlerin desteklenmesi, onların yaptıklarını onaylamak daha da ötesi, benzetmeleriyle ifrata vardırmak kişiyi derin bir çukura sürüklemekten öte bir şey sağlamaz.
Görmek gerekiyor, soruna köklü çözüm yaratmak bir yana, sorunu kangrenleştirmek için uğraşıyorlar, kangrenin tüm vücudu teslim alacağı bir strateji güdüyorlar.
Medya da onların değirmenine su taşıyor...
Kürdün derdine çare aramak, hak ve özgürlük arayışına yol açmak bir yana, şehirleri yerle bir ediliyor, bazı iller ve yaşam merkezleri haritadan silinmek isteniyor.
Bölgedeki savaş ve şiddet iç savaş yaşayan her hangi bir ülkeden farksız hale getirildi.
Şehirler yerle yeksan edildi.
Bu politikalarla bir yere varılamaz. Rüzgar eken fırtına biçer. Bugün onun sonuçlarını yaşıyoruz. Ancak ne yazık ki acıyı halklarımız çekiyor.
Diyarbakır’da, Van’da, Bitlis’te, Elazığ’da patlayan bombalarla bir kez daha bunu gördük.
O halde; silahlar sussun, barış ve demokratik çözüm için adım atılsın....
Ve barış, daha çok barış diyenlerin sesi daha gür çıkmalı...

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...