18 Ağustos 2016 00:54

Darbe fırsatçılığı

Darbe fırsatçılığı

Fotoğraf: Envato

Paylaş

14 yıldır tek başına iktidarda olan AKP, bugüne kadar kendisine yönelik en ciddi ve tehlikeli girişim olan 15 Temmuz darbe girişiminin püskürtülmesinin ardından ilan edilen OHAL üzerinden olağanüstü adımlar atmaya, ekonomik ve toplumsal yaşamın bütün alanlarını düzenlemeye devam ediyor. 

Son bir aydır her ne kadar “darbecilere karşı” mücadele etmek için ilan edildiği iddia edilse de, OHAL gerekçesiyle yapılanlar ve peş peşe çıkarılan Kanun Hükmünde Kararnamelerin (KHK) sadece darbecilerle mücadeleyi içermediği, yaşanan sürecin fırsata çevrilerek ekonomik ve toplumsal yaşamın bütün alanlarını yakından ilgilendiren konularda önemli adımlar atıldığı görülüyor. 

Türkiye ekonomisi açısından önemli bir milat olarak kabul edilen 24 Ocak 1980 kararlarının 12 Eylül darbesi sonrasında hayata geçirilmesinin mümkün olduğu hatırlanacaktır. Benzer bir durumun 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında yaşanıyor olması dikkat çekici. Her ne kadar darbe girişimi püskürtülmüş olsa da, ülkenin AKP’nin de doğrudan katkılarıyla içine itildiği kaosortamını kendisi için fırsata çeviren Hükümet, “darbeci zihniyet” ile benzer bir mantıkla hareket etmeye başladı. Önce OHAL ilan edildi, ardından peş peşe KHK’lar çıkarılarak büyük bir tasfiyeye girişildi. Çıkarılan KHK’lara ek olarak hazırlanan yasa ve yönetmeliklerle, normal koşullarda yıllar sürecek düzenlemelerin çok kısa süre içinde hayata geçirme fırsatı yakalandı. 

Darbe girişimi sonrasında atılan her adım, sistemin önceden belirlenmiş hedefler doğrultusunda yeniden düzenlendiğini, ekonomik ve toplumsal ilişkilerde, çalışma yaşamında, yapılarda ve kurumlarda kısa süre içinde köklü dönüşümlerin hedeflendiğini gösteriyor. Bu durum bir taraftan “Varlık Fonu” gibi devasa araçlar üzerinden bir araya getirilen kaynakların (İşsizlik Sigortası Fonu, BES, özelleştirme gelirleri vb) belirgin bir şekilde sermayenin hizmetine sunulmasını kolaylaştırırken, denetim dışı bırakılmasıyla oluşacak muhtemel kamu zararlarının maliyetinin yine halkın sırtına yıkılması planlanıyor. 

Darbe girişimi sonrasında yapılan “uzlaşma” çağrılarının kimler için ne anlama geldiğini görmek için peş peşe çıkarılan KHK’lara ve TBMM’de görüşmeleri süren yasal düzenlemelere bakmak yeterli. Siyasi iktidarın, sermaye çevrelerinin ve yandaş sendikaların “ülke menfaatleri” için “bir araya gelip, ortak çözümler bulma” çağrıları yapması kadar bu tür çağrıların kimlerin işine yaradığını, yükün ya da faturanın tamamına yakınının kimlerin sırtına yıkılacağını tahmin etmek hiç zor değil. 

15 Temmuz darbe girişimi sonrasında kamuda başlatılan ve darbecilere yönelik olduğu açıklanan kapsamlı “açığa alma” uygulamaları darbe girişimi ile hiç ilgisi olmayanlara doğru genişletiliyor. Kamu personeline yönelik olarak başlatılan soruşturma süreci, bütün muhalifleri kapsayacak şekilde genişletilerek, iktidarın yanında saf tutmayanları da açık hedef haline getirmiş durumda.
Bugüne kadar attıkları her adımda tekçi, ayrımcı, mezhepçi ve dışlayıcı tutum takınanların 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında birden bire “ehliyet” ve “liyakat” kavramlarını hatırlaması, Cumhurbaşkanı’nın “Artık hiçbirimiz 15 Temmuz öncesinde olduğu gibi davranamayız” itirafında bulunması kimseyi umutlandırmasın. Bütün bu sözlerin karşı karşıya kaldıkları tehlikenin verdiği korku ve tedirginlik ile söylendiği çok açık. İktidarın bugüne kadar başarıyla hayata geçirdiği siyasi yöntem olan “toplumu kutuplaştırma”huyundan vazgeçmediğini, zorunlu nedenlerle ve taktiksel olarak bir süre “ara” verdiğini ve kısa süre içinde her şeyin eskisi gibi olacağını hep birlikte göreceğiz.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...