18 Ağustos 2016 00:50

Darbe girişimi ve direnme hakkı!

Darbe girişimi ve direnme hakkı!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Darbe girişimini ve darbeci güçlerin yenilgiye uğratılmasını yeni bir dönüm noktası olarak ilan edenler, devletin “yıkım”dan; ülkenin “işgal”den kurtarıldığını söylüyor, “79 milyon yurttaş”ın  yenenlerin bayrağı altında berleşerek, “Yeni Türkiye”nin “yeniden kuruluşu”na katılmalarını istiyorlar. 
Görüntüde “ayrı-gayrı yok” gibidir: “Türkiye’nin gelişmesini istemeyen iç ve dış düşmanlara karşı kazanılan zafer” sürdürülecek, sağlanan uzlaşıyla devlet ve toplum “yeniden inşa edilecek”tir! Hedef, Erdoğan başta olmak üzere AKP yöneticilerinin yıllardır söyledikleri üzere 2023, hatta 2071’dir! Darbe girişimini “Allahın lûtfu” olarak niteleyen “Başkomutan”nın “birleştirici liderliği altında”, yukarıdan aşağı-aşağıdan yukarı toplumun ve onun üstünde duran “birleştirici ve koruyucu” güç olarak devlet yeniden şekillendirilerek yeniden kurtuluş gerçekleştirilecektir!” Bunun için “herkes”ten destek istenmekte; “uzlaşı ve birlikteliğin korunacağı” temin edilmektedir! Şimdiye dek olan “tüm fenalık ve kötülüklerin sebebi ve faili hain çete ölümden de beter hale getirilecek”, huzur ve güven sağlanacaktır!

Ama ortada bir değil bin sorun var: Bu görüntü aslında çelişkileri, uzlaşmazlıkları, çatışmaları, bölünmüşlükleri, güvensizlikleri, yönetim aygıtını kimin çekip çevireceğini, silahlı güçlerin ve tüm paramiliter sistemin kimin hizmetinde kime karşı olacağı ve kullanılacağını, “yeniden kuruluş ve inşa”nın rantının kimlere akacağını, işçi ve emekçilerle sermaye kesimi ve onların askeri-politik temsilcileri arasındaki ilişkinin nasıl ve nereye evrileceğini, ve daha çok sayıda ve çok boyutlu sorunların örtüsünü oluşturuyor. Gerçeğin daha bütünsel varlığı bu görüntünün içindedir. 

Görüntüyle yetinilebilinir mi? Hayır! Gerçeğin daha bütünsel halini görmek gerekir. Bu, en fazla işçiler, kent-kır yoksulları, ezilen ulus ve ulusal topluluklardan emekçiler, farklı inanç kesimleri, ezilen cins ve baskı altında tutulanlar için gereklidir. 15 Temmuz  öncesi Türkiye gerçeğiyle bir ay sonrasının Türkiye gerçekliği arasında, emek-sermaye; işçi-kapitalist; ezilen-ezen; yönetilen-yöneten ilişkileri yönünden hangi değişim olmuştur? İşçiler örneğin, 15 Temmuz sonrasında ücret artışı, çalışma koşullarının iyileştirilmesi, sendikal örgütlenme önündeki engellerin kaldırılması, kiralık işçiliğin yasaklanması, kıdem tazminatına dokunmama garantisi gibi haklara mı kavuştular? İşsizlik mi azaldı? Kamu işletmelerinde çalışan emekçilerin ücret ve maaşları artırılıp çalışma koşulları iyileştirildi ve emekliliklerinde daha insani bir yaşam için kaygılarını gereksizleştirilen çalışmalar mı yapıldı? Kürt kentlerini tanklar ve havadan bombardımanlarla yakıp-yokedenler cezalandırılıp insan kasapları yaptıkları işkence ve katliamların hesabını vermeye mi alındı? Egitim sisteminin “kindar ve dindar nesillerin yetiştirilmesi” yönündeki dincileştirilmesi mi durduruldu? Kadınların ezilen cins konumunda ve baskı altında oluşlarına son mu verildi? Halkın ülkede olup-gidenlerin gerçek bilgisine erişmesine hizmet ve yardım eden basın-yayın organları ve onlarda çalışan basın emekçileri üzerindeki baskı ortadan mı kalktı?

Aksine yaşam koşulları daha da ağırlaştı. OHAL yasakları geldi. Polis zorbalığı kasıp-kavuruyor. Gazeteler birbiri ardına kapatıldı. Gazeteciler işkenceye alındı. TEDİ işçilerine polis saldırdı. Grev ve gösteri yasak. Devlet içi iktidar çatışması toplumsal bir deprem yaratmış durumda. Kimin hangi gün hangi gerekçeyle “terör örgütü üyesi” ilan edilerek  işkenceli sorguya alınacağı ve tutuklanacağı belirsizdir. Başbakan 81 bin kişinin işten atıldığını, “temizliğin sürdürüleceğini” açıkladı. FETÖ’cü denilerek gözaltına alınanların mal varlıklarına el konuyor. Şirketler, okullar, hastaneler kapatılıp çalışanları işsizliğe ve yoksulluğa savruluyor. Kürdistan’da savaş devam ettiriliyor, Kürtler ve siyasal parti ve örgütleri yok sayılıyor. Kürt Belediye yönetimlerine hükümetçe el konmaya çalışılıyor.  Alevi emekçilerinin talepleri duymazdan geliniyor. Torba yasalarla yaşam hakkı kısıtlanırken,  işçi sınıfı ve emekçilerin ücret ve maaşlarının bir bölümüne zorla el konuyor. Devlet memurlarının emeklilik yaşının 77’e yükseltileceği açıklandı, vs, vb. 

15 Temmuz darbe girişiminin “Allahın Lûtfu” olmasının sırrı bunlardadır! Bu “Lûtuf”, darbe girişiminin, yenenlerin kendi yönetimleri önünde engel gördükleri herkesi, parti, örgüt, sendika, kültürel kuruluş vb.ni etkisiz kılıp dağıtmak için yarattığı koşullardır. Bir fırsat çıkmıştır ve bu kullanılıyor. Ne ki bu kullanma politikası sömürülüp-ezilenlerin hak ve taleplerinin bastırılıp püskürtülmesi yönlüdür. 
Darbe girişiminden ve izleyen gelişmelerden en büyük darbeyi halk kitleleri almıştır. Kendi taleplerini ve özgürlük için mücadeleyi, onun düşmanlarına karşı savunmada geçici de olsa geriye atılmış, yanıltılmış ve püskürtülmüşlerdir. “Yeniden kurulacağı” ilan edilen devlet ne işçi ve emekçilerce oluşturulmaktadır ne de onları temsil edecektir. Devlet cihazını ellerinde tutanlar değişse de, işlevi değişmemiştir. İşçi sınıfı ve emekçilerin başı üzerinde bir bastırma aygıtı olarak “yeni” biçimiyle de, demokratik taleplere ve sosyal kurtuluş mücadelesine karşı amansız olacaktır. Öyleyse, sömürüp ezenlerle sömürülüp ezilenler arasındaki uçurumu ve uzlaşmazlığı “görünmezliğe iten” görüntüye aldanmamamak gerekir!

Bu gerekli, mümkün ve kaçınılmazdır: Darbeye karşı çıkan emekçi kesimleri, burjuvaziye ve temsilcilerine „“bizi ezmeyi ve haklardan yoksun tutmayı sürdürün!” diye çıkmadılar. Çok büyük çoğunluğu sağ-muhafazakar partileri desteklemiş olan bu kesimler denebilir ki ilk kez ordunun bir kesimiyle karşı karşıya geldiler. Bu hem onlar hem de tüm darbelere, askeri ve sivil diktatörlüklere karşı mücadele geleneğine sahip ilerici işçi-emekçi kitleleriyle devrimci-sosyalist kesimler açısından yeni bir “deney” oldu. Bundan öğrenilecektir! Haklar için direnme hakkının meşruluğu artık daha fazla açıklık kazanmıştır. Tekelci gericiliğin en saldırgan temsilcileri bunu kabul etmeseler de, bundan böyle, işçiler başta olmak üzere sömürülen ve baskı altında tutulan yığınların sosyal-iktisadi ve siyasal taleplerle direnmelerini engelleme hakları tarihen kalmamıştır! 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...