14 Ağustos 2016 00:30

Babası Troya’dan dönmüş müydü?

Babası Troya’dan dönmüş müydü?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Yunanistanlı kral Odisseus, yirmi yıl önce katıldığı Troya savaşından dönemeyince, artık delikanlı olan oğlu Telemahos; onu deniz ötelerinde aramaya çıktı...
Troya savaşına katılıp sağ salim dönen krallardan Nestor’un yanına gitti ilkin. O da babası konusunda fazla bir şeyler bilmediği için Telemahos’u ve yoldaşını, birkaç gün ağırladıktan sonra, kral Menelaos’un yanına gönderdi...

KRAL MENELAOS SEVİNÇLE BUYUR ETTİ ONLARI
Kral Menelaos da, daha kim olduğunu sormadan, onu ve yanındaki yoldaşını büyük bir sevecenlikle buyur etti sarayına. Troya savaşının nedeni sayılan karısı güzel Helena da oradaydı... Kral Menelaos, konuklarından birinin Telemahos olduğunu öğrenince de havalara uçtu sevinçten!  
“Biliyor musunuz, bir zamanlar neler düşünüyordum?” diye söze başladı hemen Menelaos. “Troya’dan döndüğümde, baban Odisseus’u buraya buyur etmeyi düşündüm. Ayrıca onun tekmil halkını da buraya yerleştirecektim... Böylece halklarımız birlikte ekip dikeceklerdi bu toprakları... Komşu ülkeler de bizim gibi yapacaklardı... Bütün Akdeniz artık cennet olacaktı...”
Burada sustu kral Menelaos. Ama herkesin içinden gürler gibi ağlamak geldi birden. Baştanrı Zeus’un kızı güzel Helena başladı ilkin hıçkırmaya. Ardından Menelaos’la Telamahos ve yoldaşı da gözyaşlarını tutamadılar...
Bir süre sonra Menelaos; “Artık gözyaşlarına son verelim!..”dedi. Sonra da hizmetlileri çağırıp; “Yoldan gelen aç, uykusuz gençlerimize birşeyler sunalım!”diye buyruklar verdi. 
Sofraya oturulup biraz yenilip içildikten sonra, Troya savaşının sözde nedeni sayılan o çileli güzel Helena; ”Sevgili konuklarımız, “diye başladı sözlerine. “ Biliyor musunuz, tanrılar kimimize acılar, kimimize sevinçler sunuyor. Bazen de aklımızı başımızdan alıyorlar... İşte benim de aklımı başımdan tanrıça Afrodit aldı!.. Buraya bir iş için gelen Troyalı prens Paris’in ardına takılıp gittim onun yüzünden!.. Bunun da sonu, anlatılmaz yıkımlar getiren Troya savaşlarına dönüştü.. Ne var ki ben, gene de bu savaşın gerçek nedeni olduğuma inanmıyorum. Ben yalnızca bir günah keçisiydim!.. Savaşın gerçek nedeni, Troya’nın varını yoğunu talanlamaktı. Gelecek çağlarda insanlar, kesinlikle doğrulayacaklar bu dediklerimi!”

BABAN BU SAVAŞA KATILMAK İSTEMEMİŞ
Sonra Telemahos’a bakaraktan konuşmasını sürdürmeye başladı: “Neyse, baban olan o güzel adam da ister istemez bu savaşın kurbanı oldu. O zaten bu savaşa hiç katılmak istememiş. Deli numarası yapmış... Sürdüğü tarlasına tuz filan ekmiş. Kimse inanmamış onun deli olduğuna!.. Baban; birlikte götürdüğü askerleriyle yeniden yurduna dönebilmek için, bütün aklını ve becerilerini koydu ortaya savaş sırasında... Haliyle ben artık Troyalıların gönüllü geliniydim. Hani onları da insan olarak çok sevdim... Bana çok iyi davrandılar çünkü. Bu savaşın nedeni sensin, diye kimse çıkışmadı bana. Her neyse, hiç unutmam, baban Odisseus birgün; başkalarınca tanınmamak için kendi kendini dövmüş; yara bere içinde bırakmış bedenini! Ve surları aşıp gizlice Troya kentinin içine girmiş.  Elinde de bir baston, Troya sokaklarında bir dilenci gibi dolaşırken gördüm onu. Yanına yaklaşıp biriki laf atınca, onun Odisseus olduğunu anlayıverdim! Neyse, bana arkadaşlarından söz etti. Amacı Troya hakkında bilgiler toplamaktı. Casusluk yapıyordu. İşte unutamadığım bir anı babandan...”
Burada güzel Helena susunca, kocası kral Menelaos aldı sözü hemen: “Doğru söylüyorsun, kadınım,” dedi. Çünkü Odisseus da anlatmıştı bizlere bu serüvenini. Tabii hepimiz çok duygulanmıştık.Gerçekten de onun ne çok kurnazlıkları vardı! Hiç unutmam şu olayı:Savaşın onuncu yılına doğru olacak, artık hepimiz bitmiş, tükenmiştik... Askerler bile bizi dinlememeye başlamışlardı... Tanrıların çoğu da Troyalılardan yanaydı. Baştanrı Zeus da öyle!.. İşte o zaman baban Odisseus, tuzak olarak tahtadan bir at yaptırdı... Kendisi, ben ve en seçkin komutanlar, bu tahta atın karnına yerleştik. Sonra da biliciler aracılığıyla bu tahta atın, Troyalılara tanrıça Atena’nın bir armağanı diye yutturduk. Troyalılar da onu sevine sevine surlardan içeri aldı... Biz geceyi bekliyorduk... Gece atın karnından fırlayıp Troya surlarının kapılarını açacaktık! 

BİRLİKTE TROYA ATI’NIN KARNINDAYDIK
Bizim Yunanistanlılar da artık böylece Troya’ya gireceklerdi! İşte o sırada sen geldin atın yanına, Helena!.. Tahta atın çevresinde birkaç kez dolandın... Yanında komutanlar vardı. Sen her birimizi adımızla çağırdın. Gene birkaç kez dolandın atın çevresinde. Bu kez de sesini, bizim eşlerimizin sesine benzettin de çağırdın. Doğrusu hepimiz sana hemen yanıt verecek gibi olduk. Hele ben, senin adını bütün gücümle bağırmak istedim!..Büyülenmiştik sanki. Böylece hepimiz canımızdan olacaktık! Ama bir tek Odisseus direndi. Üstelik ağızlarımızı da elleriyle kapatıp bizi susturmaya çalıştı.  Bu ürkünç oyun; tanrıça Atena, bize yardım için gelene dek sürdü... Ondan sonra bir oh çektik; sonra da tahta atın karnından çıkıp sur kapılarını açtık!..”
Gece çok ilerlemişti... Menelaos sustu.. Sonra karısı Helena’ya ve konuklarına baktı birsüre...
Herkes öylece susuyordu.
Güzel Helena, artık yatakların hazırlanmasını istedi görevli kadınlarından...
“Yarım kalan öykülerimizi yarın sürdürürüz,“ dedi kral Menelaos konuklarına gülümseyerekten... Herkes odalarına çekildi...(*)

(*) Mitolojiyle ilgilenen okurlarımıza aşağıdaki kitapları öneriyoruz:
-AKDENİZLİ TANRILAR (Yaşar ATAN– Evrensel Yayınları – 2. Baskı)
- AKDENİZ MİTOLOGYASINDN EFSANELER (Yaşar ATAN – Evrensel Yayınları)
- İNSAN VE TRAGEDYA (ANDRE BONNARD (Çev. Yaşar ATAN – Evrensel Yayınları. 2. Baskı)

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...