13 Ağustos 2016 00:17

Kötü günler ve yeniden yeşeren umut

Kötü günler ve yeniden yeşeren umut

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Darbe girişimini bastırmakla övünenler memleketi hepten yaşanmaz hale getiriyorlar.
Bir onların dediği, onların söylediği doğru. Kimseye söz söyleme, örgütlenme, yazma hakkı tanımıyorlar. Eğer durdurulamazlarsa boyun eğmeyenlere yaşama hakkı bile tanımayacakları görülüyor.
Darbeyi yapanlar kendi kardeşleri. Aynı kökten geliyorlar, aynı gelenek, aynı zihniyet içinde büyümüşler...
Onlar iktidarı gasbetseydi yine işçi ve emekçiler, demokratlar, sosyalistler, Kürt halkı, Aleviler ve farklı dil ve inançtan tüm halklarımız cendereye sıkıştırılacak, acılar çekecekti.
Katliamlar, işkenceler, baskılar, sömürü yine işçi ve emekçiler, ezilen halkların payına düşen olacaktı.
Şimdi bunlar eski ortaklarının kalkışmasını bastırdılar ya, öyle şeyler yaşanıyor ki, insan bazen “Bu kalkışmayı ayarladılar mı, ayarlasalar bile böyle kullanabilirler miydi?” sorularını sormadan edemiyor.
15 Temmuz sonrası süreç, tam bir despotizm yaratmış bulunuyor.
Darbeyi bastırmak adına herkesi susturmayı, baskı ve şiddeti olağan hale getirmeyi kendilerine hak görüyorlar.
“Darbe ve bölücülük” söylemi giderek Kürt halkının yeni baskılara, şiddet ve katliam girişimlerine sahne olabiliyor.
Önceki gece yarısı HDP İstanbul İl Örgütünün bir mahkeme kararı olmaksızın ve partinin hiçbir yöneticisine haber verilmeden kapılarının kırılarak basılması, yağmalanması darbecilerin yapacağını yapmaktan da öte bir şey olsa gerek! Ayrıca IŞİD de bomba atsaydı bu kadar olurdu!

HDP’nin sadece AKP ve MHP’den değil, CHP’den de ayrı bir perspektif sahibi olduğunu biliyoruz. Programı, amacı, taktikleriyle tek gayesi emek, barış ve demokrasi...
Türkiye’nin demokratikleşmesi, Kürt sorununun barışçıl demokratik bir çözüme kavuşturulması... Buna tahammül edilmiyor.
AKP’nin bugün yaptığını MHP kuruluşundan bugüne kadar yapan/yapmaya çalışan bir parti. CHP ise hâlâ tek parti dönemindeki CHP uygulamalarına, Kürtlere ve Alevilere, sosyalistlere karşı gerçekleştirilen katliamlarla yüzleşmeyi gerçekleştiremedi.
CHP Lideri Kılıçdaroğlu her ne kadar yarım ağızla “HDP de darbe karşıtı bildiriye imza attı, HDP de Meclisteki 3. parti, 6 milyon  oy aldı, onu dışlamak olmaz” diyor olsa da bunun gereğini yapmak yerine inisiyatifi AKP’ye bırakıp “ben söyledim” demiş olmanın ötesinde bir şey yapmamakta, demokratik bir adım atıp AKP karşısında yeni bir yolun açılıp genişlemesine olanak yaratıp, destek sunmamaktadır.

AKP’nin bugün CHP ile girdiği ilişkilerin kısa bir süre sonra tıpkı bir dönem Kürt sorunundaki sahte söylemi gibi sadece ve sadece kendi amaçlarına varmak için olduğunu göreceğiz.
O, MHP’yi teslim almışken, CHP’yi de bu yola sokmakta başarılı görünüyor.
7 Ağustos mitingine Kılıçdaroğlu’nun katılmasıyla tüm teamüller, önceden konuşulmuş olanlar yok mu sayıldı? Erdoğan, tek adam olduğunu, başkanlık sistemi ya da her ne murat ediyorsa onu söylüyor, yapıyor. Devleti baştan aşağı yeniden dizayn edeceğini söyleyen Erdoğan’a CHP’nin tepkisi dostlar alışverişte görsün tutumunun ötesine geçmemektedir. CHP’nin itirazsız dinleyici ve seyirci kalması “Acaba CHP ile yapılan gizli görüşme ve pazarlık neyin nesidir?” sorusunu da getiriyor.
AKP toplumu ezip esir etmek, tek kişi diktatörlüğüne doğru hızla adım atmak istiyor. HDP ve sonrasında CHP’nin de defterini dürmenin iktidarı olarak “Darbe kalkışması”nı tepe tepe kullanıyor.

Tüm toplum üzerinde görülmemiş bir terör estiriliyor. Darbeye karşı zafer adı altında günlerdir ırkçı ve şoven bir propaganda sürüyor.
Gazeteciler yine hedef tahtasının tam ortasında. Gazetecinin işi olay yerinde bulunmak, olayı tüm boyutlarıyla aktarmak, yazmak, konuşmak iken, Diyarbakır’daki patlamanın hemen ardından olay yerine intikal eden Evrensel Gazetesi, Hayatın Sesi Televizyonu muhabirleri ve bir serbest gazeteci dört arkadaşımız gözaltına alınarak işkenceden geçiriliyorlar. Üzerindeki elbisler kriminal laboratuvara gönderiliyor. Yani bu bombalama olayıyla ilişkilendirilmek isteniyorlar. Gazetecilere korkulu bir ders verilmek isteniyor.

Böylece zaten bu tür gelişmelerden hemen sonra artık rutin hale gelmiş bulunan yasak kararı, yani yazdırmama, konuşturmama, artık olay yerine erken ulaşmayı da kapsıyor.

***

Tüm kötü gelişmelerin içinde umut ışığı olacak bir gelişme yaşandı. "Emek ve Demokrasi İçin Güç Birliği" ilan edildi.
Önceki deneyimlerden öğrenerek hızla harekete geçilebilirse, doğru, zamanında ve yerinde tutum alınabilir; sorumlulukla ilerlenebilirse, yeniden 7 Haziran 2015 seçimleri öncesine dönmek, hatta onu aşmak da mümkün olabilir.
Umut; emek, barış, demokrasi güçlerinde.... Bu yeniden yeşeren umudu büyütmek tarihi bir sorumluluktur.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...