12 Ağustos 2016 01:00

Demokrasi mücadelesi

Demokrasi mücadelesi

Fotoğraf: Envato

Paylaş

“Darbe girişimi bastırıldı, demokrasi kazandı” egemen olan havaya bakılırsa işler böyle gelişti! Eğer 15 Temmuz gecesinde ve sonrasında olup bitenleri gerçekten bu tespit ile tanımlayabilseydik, yani politik gerçek böyle olsaydı, ülke 16 Temmuz sabahına demokrasiyi kazanmış olarak girecekti. Ama gerçekte böyle olmadığı doğrudan olayların gelişimi ve OHAL ilanı tarafından kanıtlanmış durumda. Alanların idam cezasının geri getirilmesi için adeta referandum meydanlarına dönüştürülmek istenmesi gibi gerçeklerle karşı karşıyayız.
Evet darbe girişimine karşı olmak, doğrudan ona karşı mücadele etmek -15 Temmuz gecesi- gerekiyordu. Kitleler bunu yapmışlardır. Demokrasi güçleri açısından da o gece sokaklarda olmak, sadece darbenin püskürtülmesi mücadelesi anlamına gelmiyor, darbeyi püskürtmekle demokrasiyi kazanmanın aynı anlama gelmediğini, mevcut parlamenter sistemi korumanın ötesine geçmenin gerekliliğini sokağa çıkmış, demokrasi bilinçleri oy vermekle sınırlı olanlara sonrasında daha iyi anlatabilmek anlamına da geliyordu. Çünkü siyasi demokrasiden, ülkede demokratizmin egemen olmasından bahsedilecekse, kuşkusuz darbe karşıtlığı ile sınırlanmamış bir mücadele perspektifine sahip olmak gerekiyor.
Yani demokratik bir anayasa, bu anayasa tarafından güvence altına alınmış söz, basın, toplantı özgürlükleri, Kürt Sorunu’nun demokratik ve eşit haklar temelinde çözümü vb. 15 Temmuz gecesi sokağa çıkanların ana kitlesi, oy verip seçtiklerinin askeri bir darbe ile tasfiye edilmesine karşı çıktılar. Onların demokrasi algısı ve bilinci bu çerçeve ile sınırlıydı. Sonra devam eden “nöbetlere” katılanların ana kitlesinin eğilimlerinin de bu yönde olduğunu tespit etmek gerekir. Bazı dinci militan grupları dışta tutarsak, bu kitlenin –ki işçi ve emekçiler ağırlıktadır- peşinen ve toptan demokrasi karşıtı eylemler içinde olacağı varsaymak yanlış olacaktır.
Bunu böyle tespit etmek sadece politik bir gerçeği ifade etmek açısından değil, ama aynı zamanda bu kitlenin ana gövdesi kazanılmadan, ülkede demokrasi mücadelesinin temellerinin zayıf olacağı gerçeğinin anlaşılması bakımından da önemlidir. Ülkedeki demokrasi güçlerinin işçi ve emekçi kitleler içerisinde, onların demokrasi bilinçlerinin gelişmesi yönünde sabırlı bir çalışma yürütmelerinin zorunluluğu ortadadır. Şu gerçek apaçık ortadadır: 15 Temmuz sonrasında kitleler içerisinde politikleşme olağanüstü artmıştır ve hemen her yerde demokrasi sorunlarını, siyasi sorunları tartışmak olağan hale gelmiştir. Bu durum demokrasi güçlerinin çabalarının karşılıksız kalmayacağını işaret etmektedir.
Eğer bu emekçi kitleler gericiliğin ve faşizmin, tek adam diktatörlüğünün yedek gücü olmaya terkedileceklerse, karşı tarafın ideolojik ve politik etkilerine karşı mücadele edilmeyecekse, o durumda ülkenin geleceğinin şekillenmesi, kaderinin belirlenmesi iddialarından da vazgeçmek gerekecektir. Üstelik bu mücadele bugün düne göre daha da önem kazanmıştır. Kuşkusuz bu mücadele üslup, yaklaşım, yöntem sorunlarında özel bir dikkate sahip olunması gerçeğini de beraberinde getirmektedir. Örneğin AKP yerine hükümet demek, Erdoğan yerine Saray demek bile gerici ideolojiden etkilenmiş bir işçi ve emekçi ile konuşmada farklı etkilenmeler yaratacaktır vb..
Gerçekler ortadadır: 15 Temmuz öncesinde de bir demokrasi mücadelesinden, cephesinden, birliğinden, bunun zorunluluğundan söz ediliyordu bugünde edilmektedir. Ama bunun başarılmasının aciliyeti, buraya katılabilecek toplumsal kesimlerin olabildiğince geniş olmasının önemi, sanırız bunun başarılması için çaba gösteren hemen hemen herkes tarafından daha iyi anlaşılır olmuştur. Ülke tarihsel önemi olan günlerden geçerken, demokrasi güçlerinin bu öneme uygun hareket etmemesi herhalde düşünülemez.  

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...