Yapısal çıkarımlar: Suriye, darbe, ABD ve Rusya ilişkileri
Fotoğraf: Envato
Bilimler hayatın düzenliliklerini, hayatın mantığını yakalamaya çalıştığı gibi aynı zamanda bu düzenliliklerin yasallıklarını (kanunlarını) bulup çıkarmakla, en azından belli başlı argümanlar altında toplamakla yükümlüdür.
Bilimlerden “Dünyanın gerçek” olduğunu kabul edersek, “X neden veya nedenleri Y koşul veya koşulları altında Z sonucunu veya sonuçlarını doğurur” gibi çıkarımlar beklenmektedir.
Yorumsalcı fenomenolojik hermenötik yaklaşımların insana dair olanın tam böyle olmayabileceği; amaç, beklenti ve karşılıklı deneyim ve etkileşimlerin de eylemlere eşlik ettiği, sonuçları etkilediği eleştirileri dikkate alınarak bunları da psikanalitik yaklaşımlarla ampirik bilimlere ekleme şansı bulunmaktadır. Sonuçta mutlak bir yasallık ne doğa ne toplum için söylenebilir ama bazı düzenlilikler olduğunu da görmezden gelemeyiz.
Erdoğan dün niye BOP eş başkanı idi de bugün Putin’in “değerli dostu” (Erdoğan Putin’e “kıymetli dostum” derken kendisini de aynı konumda görmek istiyor) aşamasına geldi?
Bunu pragmatist değil de yapısal okumak durumundayız. Pragmatist okumalarda basit konjonktürel değişmelerle ilişkilerin değişeceği söylenebilir (ne kadar geçerli değil de ne kadar süre ile geçerli veya “dün dündür bugün bugündür”), ancak yapısal okumada bunun o kadar kolay olmadığı, daha uzun bir sürece ve pek çok koşulun dönüşümüne bağlı olduğu kabul edilir (mevcutlar dünle ilgili olduğu kadar geleceği de önemli oranda içeriyor, olaylar olaylarla -zaman zamanla- birbirinden tümden koparılamaz bazı süreklilikler arz ediyor.
Benim bakışım olayların hem büyük oranda nedensel hem de az çok belli bir kısmi özerklik içinde olduğudur ya da sadece geçmiş değil amaç ve yönelimlerimizin de, ana ideolojik duruşların da sosyal olayların yönünü etkilediğidir.
Güncele dönersek;
* Türkiye’nin jeostratejik konumu Rusya ile sembiyotik (zorunlu ve elbette zaman zaman sorunlu) bir ilişkiyi zorlamaktadır (komşu komşunun her şeyine muhtaçtır),
* ABD’nin, AB’nin (Batı sermayesinin) bölgedeki hem enerji hem de pazar talebi, onları da Türkiye’nin dolaylı ama önemli komşuları haline getirmektedir (Irak’ta, Libya’da, Suriye’de ABD’nin, 26 üyeli NATO’nun varlığı bunun açık bir göstergesidir),
* Bölgeye inen herkes bölge kaynaklarından pay almakta veya böyle bir talepte bulunmaktadır (sömürgecilik, yayılmacılık, emperyalizm),
* Bölgeye inen bölge dışı her aktör bölgenin kaynağını alıp götürdüğünden bölge halklarının aleyhinedir (bu karşılıklı yarar veya ticaret örneğine denk düşmüyor, bölge ülkelerinin verici, öbürlerinin götürücü olduğu bir ilişkidir),
* Bölge ülke ve halkları kendi aralarında güçlü ilişkiler kurmazsa, dış bloklara karşı tutunma veya varlıklarını sürdürme şansları azalmaktadır.
* Bölge ülkelerinin komşularıyla olan paktları, her birinin yararınadır.
* Bölgesel paktlar Batı sermayesinin aleyhinedir.
* Batı sermayesi doğrudan hakimiyeti dışındaki bölgelerde kardeş veya komşu düşmanlıklarını körüklemektedir.
Dolayısıyla ABD-derin NATO destekli darbenin atlatılması Türkiye’nin de Rusya’nın da lehine bir durumdur.
Türkiye’nin Rusya ile oluşturacağı güçlü stratejik ortaklıklar, her ikisinin de yararınadır.
Batı Bloğu, böyle bir durumda hem Türkiye hem de Rusya’yı elbette engellemek ve ezmek isteyecektir (başka darbe, savaş veya istikrarsızlaştırıcı girişimlere de hazırlıklı olun).
Bölge ülkelerinin ve halklarının birlikteliklerini, stratejik işbirliklerini bozucu en önemli durum kardeş savaşlarıdır, bunu kolaylaştıran din, dil, mezhep, bölge ayrıştırmalarıdır, Kürtçe veya dillerin dışlanmasıdır, Sünni din okulu İmam Hatiplerin, tarikatların, etnik ve mezhepsel hareketlerin yaygınlaştırılmasıdır. Emperyalistler açısından ise bu bölgesel çatışmaları, halklar arasındaki düşmanlıkları sürekli sıcak tutmaktır.
Darbelere karşı ilaç sosyal adaletin, eşit yurttaşlığın, demokrasinin, refahın, Suriye ve Kürtler dahil bölgesel ve iç barışın artırılabilmesinden, etik ve eleştirel bilinçten, özgürlükçü nitelikli eğitim ve bilimden geçmektedir.
Türkiye ile Rusya veya ABD ilişkilerine uyar mı bilmem, ama “Fahriye Abla”dan bir kesit: “Gönül verdin derlerdi o delikanlıya,/ En sonunda varmışsın bir Erzincanlıya./ Bilmem şimdi hâlâ bu ilk kocanda mısın,/ Hâlâ dağları karlı Erzincan’da mısın?/ Bırak, geçmiş günleri gönlüm hatırlasın;/ Hâtırada kalan şey değişmez zamanla./ Ne vefalı komşumdun sen, Fahriye abla!” (A. M. Dranas)
- Köy Enstitüsü farkı, şehre ve geleneğe uymazlığı: Hümanist, yararcı, bütüncül köy rehberi 19 Nisan 2024 04:47
- 31 Mart Yerel Seçimleri: AKP'nin dinci eğitimine karşı bilgi ve özgürleşme talebi 05 Nisan 2024 04:47
- İmtiyaz/kapitülasyon, rantiye veya mütaşerik otoriterlik: Peker, Ağar, Erdoğan, Altınok, Kurum, İmamoğlu… 29 Mart 2024 04:46
- Fütüvvet teşkilatı: Meslek lisesi değil dinci fedailik ocağı 22 Mart 2024 04:57
- AKP ve MEB mesleki eğitimin sırrını çözdü: Fütüvvetnameler ve baş ahilik dönemi 15 Mart 2024 04:43
- Patriyarka ve öğrenci açlığı sorunu: Niteliksiz okullar, meteliksiz veliler, kadınlar, çocuklar 08 Mart 2024 05:05
- Türkiye'de felaketlerin faktörlerinden öte aktörleri kimler? 01 Mart 2024 04:46
- Felaketler çağı ve Türkiye'nin felaketler dönemi 23 Şubat 2024 04:46
- Depremde Hatay’da ölüm sayısı ne kadar? Hatay’a, Adıyaman’a, Malatya’ya resmen ayrımcılık mı yapılıyor? 16 Şubat 2024 04:39
- Afetin, nemacılığın, timokrasinin ‘utp-usta öğreticilik’ hali: 890.920 09 Şubat 2024 04:53
- Deprem ve ülke yönetimi: Mütaşerik yönetimin ağır sonuçları 02 Şubat 2024 04:48
- "Karakter eğitimi" nedir: MEB, Bakan Tekin 1.3 milyon işçi çocuğu unuttu, "Çocukları bari tatilde çalıştırmayın" 26 Ocak 2024 04:45