11 Ağustos 2016 01:00

Devlet, darbe, zafer şölenleri, demokrasi, halk

Devlet, darbe, zafer şölenleri, demokrasi, halk

Fotoğraf: Envato

Paylaş

“Büyük Reis” İstanbul Yenikapı’da “zafer kürsüsü”nden devletin “sıfırdan başlanarak yeniden kurulacağını” ilan etti! Bir aya yakın süredir “Hain çetenin darbe girişimine karşı demokrasi nöbeti”tutanlar başta olmak üzere “79 milyonluk Türk milleti”ne “Her tür ihanetin yok edileceği”nin bir kez daha müjdelendiği bu “Büyük demokrasi şöleni”ni(!), renkliliği, reklam gücü kuvveti, kitleselliği, yarattığı “Birlik ruhu!” üzerinden yere-göğe sığdıramama yarışında, gerici faşist ve ırkçısından liberal ve reformist şaklabanlığı “demokrasi savunurluğu” gösteren kesimlere geniş bir cephe, “FETÖ darbesi” olarak adlandırılan darbe girişiminin sağladığı olanakları daha uzun süre sömürmeye devam edeceklerdir. Darbe girişimi ve saldırısından sonraki bir aylık süre bunu netlikle açığa çıkarmıştır. Devlet “yeniden kurulacak”! Bunun için diyor devlet yöneticileri, “Demokrasiyi savunmak için tüm millet seferberliği sürdürmeli”; “yürütülen temizlik harekatını desteklemeli”dir! Askeri, politikacısı, Diyanetin başındaki, “yüksek yargı”nın sözcüleri, “işadamları”, burjuva sendikacılığının yüksek maaşlı tüccarları, basın tekellerinin çanakçıları hepsi bu nakaratı sürdürüyorlar.  Şölenler-gösteriler, nöbetler, tehditler, intikam yeminleri, bin yıl, altıyüz ya da beşyüzelli yıl öncelerinden başlatılan “büyük başarılar”ın hamasetiyle şişirilmiş büyük “yelken”in sağından-solundan tutanlar, demokrasinin ne olduğu, bu dalganın kendilerini nereye sürükledikleri üzerine henüz düşünecek durumda değiller! Düşman olarak ilan edilenlerle öyle görülenlerin Erdoğan-AKP yönetimiyle işbirliği yapmaya yanaşmayan herkesi kapsadığı gerçeği, “milli İslami” rüzgarın darbeleri altında bulunuyor. Milliyetçi-İslami nutukların harareti karşışında, hak-özgürlük, eşitlik, insanca yaşam gibi sözcüklerle ifade edilen taleplerin dile getirilmesi dahi ihanetle eş görülüyor; saldırıların, yeni tasfiye hamlelerinin hedefi oluyorken; Alpaslan, Osman Gazi, Sellahâdini Eyübî, Fatih Sultan Mehmet ve özellikle de tümünü geride bırakacak tarzda “Milletin Banisi, Demokrasinin Büyük Savaşçısı” olarak propaganda edilen R. Tayyip Erdoğan bayrak ediniliyor.
Darbecilerin “vatana ihanet” söylemiyle giriştikleri saldırı şimdi sadece darbecilere ve onlarla bir biçimde ortak hareket edenlere ya da aldatılmış olanlara karşı değil, işkenceye, baskıya, hak gaspına karşı çıkan ve grev, gösteri, örgütlenme ve söz özgürlüğü isteyen, Kürtlere karşı sürdürülen baskı ve terörün son bulmasını ve ulusal hak eşitliğini savunan, toplumsal yaşamın her düzeyde dincileştirilmesi için sürdürülen Erdoğan-AKP operasyonunun son bulmasını savunan herkese karşı bir sindirme ve susturma silahına dönüştürülmüş bulunuyor. “Demokrasi” üzerine “nöbet zaferleri” nutukları atanlar, demokratik talepleri yerle yeksan kılmak için “yola devam!” diye bağırmaktadırlar. “Peygamber Ocağı”, “Milletin Ordusu” olarak övünce boğdukları askeri kuvvetlerin bünyesinde 118’i üst düzey general ve amiral 8000’ni subay onbini aşan ve fakat daha binlercesini kapsayacağı ilan edilen büyük bir kesimin “Hain!” ilan edildiği böylesi bir zamanda, hainlik ve vatanseverlik, sap-samandan daha beter karışmış durumda! Şimdilerde, başkalarını “ihanet”le suçlayıp meydanlardan “idam idam!” diye bağıranların bir başka zaman başkaları tarafından nasıl niteleneceklerinin hiçbir garantisi bulunmuyor.
Böylesi zamanlarda, böylesi karmaşa ve bulanıklıkların yaşanması çok da şaşırtıcı olmaz/olmamalıdır. Türkiye, bölgede ve uluslararası alanda yaşanan gerginlik, çelişki ve irili-ufaklı çatışmalardan tümüyle soyutlanamayacak gelişmelerin ağırlaştırıp devlet içi çatışma ve bölünmelere yol açtığı boyutlardaki sorunlarının çözümsüzlük açmazında bulunuyor. Devleti ellerine geçirenlerin “çözüm” olarak dayattıkları daha fazla baskı, daha fazla yasak, olağanüstü hal kararnemeleriyle hak gaspı, mülkiyet ihlali, polis zoru, ağır silahlarla techizatlandırılmış paramiliter güç dayatmasıdır. Bu, demokrasinin d’sine dahi düşmanlıktır. İşçilerin, işsizlerin, kamu emekçilerinin kent-kır yoksullarının, topraksızların, topraklarından ve barınaklarından yoksun kılınmışların, işleri, kazanılmış sosyal hakları ellerinden alınanların, sürek avının hedefinde olanların istemlerini karşılayan bir demokratik tutum ve söz verme söz konusu değildir. “Erdoğan halkın oyuyla seçilmiş Başkandır” propagandası yürütenlerin tüm devlet kademelerindeki herkesin halkın iredesine boyun eğmesi, halkın serbest seçimiyle işbaşına gelip-gerektiğinde görevden alınması gibi “Halkçı demokratik” istemler, polis zoru ve zindan tehdidiyle karşılanıyor. Kendileri milyonları kasalara doldurdukları halde, nüfusun yarısından fazlası yoksulluk sınırında yaşıyor. Tasfiye edilenlerin yerine AKP’nin militanları doldurulurken, işsizlik giderek artıyor.
Yaşadığımız koşular kapitalist sömürü ve burjuva sınıf hakimiyeti koşullarıdır. Yeniden kuracaklarını ilan ettikleri şey, burjuvazinin işçi ve emekçiler üzerindeki diktatörlüğünün daha iyi tahkim edilmesidir. Sömürülüp ezilenlerin eninde-sonunda kurtulmaları gereken bir baskı cihazı-makinesini güçlendirmeye çalışıyorlar.  Halkın önemli bir kesimini kendi amaçlarına alet etmek için her yolu denedikleri, başarılı da oldukları açıktır.
Ancak bu böyle sürmeyecektir. Açmazın derinliği, çelişkilerin çeşitliliği, keskinliği ve çok boyutluluğu, İslami-milliyetçi propaganda eşliğinde, kendi hakiki taleplerinden dahi uzaklaştırılanların büyük kesimi de dahil manipülasyon boyalarıyla boğulmak istenenler hayatın sert gerçeklikleriyle yüzyüze gelecek; yeni arayışlarla yön almaya çalışacaklardır. Bu, toplumsal yaşamın yok edilemez hareket yasasının işleyişiyle bağlıdır ve aldanmaların, zorla susturulmaların ebedi olması bir yana, çok uzun zaman almadığını defalarca göstermiştir. Erdoğan ve AKP yönetimi yakaladığı rüzgarın gücüyle yapmak istediklerinin en azamisini yapabildikleri oranda hızlı ve kendilerinin iktidarı için sürdürülebilir bir zaman için yürürlükte tutmak üzere her yolu deneyeceklerdir. Kitlesel tasfiyeler, kutsamaktan geri durmadıkları “mülkiyet hakkı!”nın iktidar gücü için mülkiyete dönüştürülmesi, devletin ve toplum yaşamının tümüyle dincileştirilmesi operasyonu dahil geniş kesimler açısından büyük kaygı nedeni bu uygulamalarla birlikte ordu içindeki büyük çaplı operasyon, işlerini kolaylaştırıcı görünür olmakla birlikte daha geniş bir zaman açısından büyük sorun yaratıcı potansiyellere sahiptir. Buna işçi sınıfı başta olmak üzere emekçi kitlelerin demokratik özgürlükler, iktisadi talepler, sosyal haklar türünden sahip olmadıkları ve fakat elde etmeden de insanca yaşam olanağına kavuşamayacakları ve sömürü ve barbarlıktan kurtulmalarını sağlayamayacakları gerçeğince zorunlu kılınan haklar ve özgürlükler mücadelesinin yaratacağı baskı eklenmelidir. Erdoğan -AKP ve hiçkimseye güven vermediği gazetelerde çarşaflarca yayımlanan Hulusi Akar yönetimi, tüm bu hak ve istemlere karşı amansızca uzlaşmazlığına; “demokrasi nöbeti” ve “millet şahlanmışlığı” adına seferber edilmiş olanların geçici desteğine karşın, yeni ve daha kapsamlı zorluklarla yüzyüzedirler. MHP’ni tümüyle yedekleyip CHP yönetimini basit menvralarla etkisizleştirip ardısıra sürükleyen sahte demokrasiciliğin boyası dökülecek, onların payandalığı da sorun çözücü olamayacak, ayrıca herbiri kendi içlerinde birbirleriyle boğuşmak durumunda kalacaklardır.
Bundandır ki günümüzde, burjuvazi ve hükümetine yedeklenmede “birleşme!” çağrılarını reddederek siyasal, iktisadi ve sosyal talepleri, en aktüel, en acil olanları başta olmak üzere savunmayı esas almak ve bunun gereği olarak gerçeklerin kesintisiz ve yaygın açıklanması çalışmasını her alanda daha kararlıca yürütmek büyük öneme sahiptir. 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa