09 Ağustos 2016 00:30

Ekonomi normalin üstünde normal mi-2? Faiz düşsün emri kimlerin lehine?

Ekonomi normalin üstünde normal mi-2? Faiz düşsün emri kimlerin lehine?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Ekonomi İstişare Toplantısı’nda bankalara seslenerek, “Konut alımlarında faiz oranlarını yıllık 9’a düşürün” dedi. 
Cumhurbaşkanının ‘düşsün’ demesiyle faiz düşer mi? Ya da faizin düşmemesinin sebebi, komplocuların sıkça dile getirdiği gibi; darbeci cemaatçiler veya faiz lobisi mi? 
Türkiye’de bankaya yatırılan paralar (mevduatlar) kısa vadeli. Bankalar kısa vadeli mevduata yüzde 10.5 gibi bir faiz veriyor. Enflasyonun yüzde 9’ları bulduğu bir ortamda, insanların bankaya para yatırması, yatırdığından reel bir gelir elde etmesi için faizin enflasyonun üzerinde olması lazım. Bu yüzden 10.5 anlaşılır bir faiz oranı.
Bu faiz oranına yasal yükümlülük ile işletme ve personel masrafları eklendiğinde bankaya işin maliyeti yüzde 12.5’u geçiyor.
Banka yüzde 12.5’e mal ettiğini yüzde 13.5’i konut kredilerine veriyor. Aradaki 1 puan oldukça normal! 5 - 20 yıl arasında değişen, uzun vadeli konut kredileri için 1 puan bile az sayılır hele de ekonomik ve siyasi çalkantıların eksik olmadığı Türkiye gibi bir ülkede.
Enflasyonun ve mevduat maliyetinin yüksek olduğu bir ülkede faizin düşmesi ancak zarar etmeyi göze alarak olur. Zararına iş yapmanın maliyeti kime nasıl bindirilir o da ayrı bir tartışma konusu.

ARTIK ESKİSİ GİBİ GELMİYOR

Yurtiçinde tasarrufların düşüklüğü ortada. Mevduat kısıtlı. Geriye dış sermaye kalıyor. Ve çok açık ki bankalar da dış sermayeye bağımlı. 
Yabancı bankalar, yurtdışından 10 yıla kadar vade ile bol ve ucuz faizli TL borç bulabiliyordu. Bunlar konut sektörüne akabiliyordu. 2013’den bu yana bu sermaye akışı yavaşladı.
Sorunlu, ödenmeyen krediler sürekli artıyor. Diğer yandan, bankaların yurtdışından aldıkları kredi olarak dağıttığı dövizli borçların payı artıyor. Durum ileride işlerin daha olumsuza gitmesi, daha fazla kredi vermede sorunlar yaşanmasına doğru ilerliyor.
Ekonomi bu büyüme temposunu artıramadıkça, inşaat ve hizmet sektörüne dayalı yapısını değiştiremedikçe küçük esnaf, KOBİ’ler ve hanehalkı borç ödemekte daha da zorlanacak. 
Ekonomik sıkıntılar, emekçiler için yaşam daha da zor bir hal alacak.

ÇALIŞANA FATURA

Elbette ki düşük faiz, toplanan vergilerin daha az faize gitmesi vatandaşın üzerindeki borç yükünün hafiflemesi demek.  
Bu nedenle kimsenin itirazı olmaz. Lakin düşük faiz uygulaması, dövizin değerli ve döviz borcunun çok olduğu bağımlı bir ülkede farklı tartışılır. Özel şirketlerin döviz borcu oldukça yüksek. Türkiye’nin her 100 dolarlık dış borcunun 72 doları özel sektöre ait. Şirketler borçla yatırım yapmış, finans kurumları yurtdışından uzun vadeli kredi almış, sana bana konut, otomobil kredisi kullandırmış.
Özellikle 2010’dan itibaren özel sektör aldığı kredileri TL’ye çevirerek yatırım yapıyor.  
Dolar kurundaki yüzde 25’lik artış, 200 milyar dolar borcu olan şirketlere TL cinsinden, 
50 milyar zarar yazdırıyor. 
Şirketlere ağır bir fatura demek bu! 
İstanbul Sanayi Odası’nın açıkladığı en büyük ilk 500 şirkete bakalım. Bu şirketler 2015’te faaliyet kârlarını yüzde 45 artırmış. Lakin sanayici kazandığı paranın yüzde 63.4’ünü kur farkı ve faize vermiş.
Şirketler bu giderleri işçisini daha ucuz, daha uzun çalıştırarak çalışanına fatura ediyor.  
Özetle: Şirketler çok ağır bir borç yükü altında. Bu durumda faizler düşerken kur zıplarsa...  İşte o zaman şirketlere faiz düşürerek kaşıkla verilen kepçeyle geri alınmış olur. 
Ve çalışanın ödediği fatura kabarır!

MUTFAK BU HALDEYKEN...

Temmuzda gıda fiyatları, Rusya ile anlaşma sonrası ihracatın başlayacağı beklentisinin de etkisiyle yüzde 3.15 arttı. İçki ve sigara zamları eklenince yıllık enflasyon yüzde 9’a dayandı. 
Emekçiler pazar harcaması, mutfak masrafı altında eziliyor.
Rusya pazarının sonbaharla açılması bekleniyor. Kur yıllık ortalamada beklenenden daha yüksek çıkabilir. Kurların düştüğü, dünyada petrol ve emtia fiyatlarını azaldığı olumlu dönemleri de geride bıraktığımıza göre, enflasyonun cebimizi yakacağı dönem başladı demektir.
Bu şartlarda vatandaşı daha da borçlandırmak için faiz düşürmektense başka çözümler üretmek gerekmez mi? 

İNŞAATTAN VAZGEÇMEYEN ANLAYIŞ!

Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı Derneği (GYODER) emlak sektörünü hareketlendirmek için bünyesindeki bir ay sürecek kampanya başlattı. Kampanya kapsamındaki 56 bin konut için peşinat tutarı azaltıldı, vade uzatıldı. Ekonomik sıkıntının ve darbe girişiminin emlak sektörünü etkilememesi için başlatılan kampanyada, peşinat yüzde 20, vade 120 ay (10 yıl) ve faiz yüzde 0.70 ile oldukça düşük.  
Cumhurbaşkanı Erdoğan “Emlak Konut’a ‘kampanya ne alemde?’ diye sordum ‘yoğun bir konut satışımız var’ cevabını aldım. Demek ki faizler biraz düşürülünce konut satışları patladı” diyor.
Cumhurbaşkanı inşaattan ve ranttan beslenen ekonomik çark aynen dönsün istiyor. İyi de AKP hükümetlerinde uzunca bir süre ekonomi kurmayları arasında yer alan Ali Babacan, geçmişte “artık inşaattan sanaiye dönülmesi gerek” demişti. Babacan aynı zamanda kolay para kazanma ihtimali olduğunda sermayenin oraya kaydığından yakınmıştı. AVM ya da bir lüks konut projesinin hemen tamamlanıp satılabilmesinin sermayeyi cezbettiğini ifade ederek “üretmeden çok lüks binalar yapan, taşa toprağa para harcayan bir ekonomi sağlıklı değil” tespitini yapmıştı.
Haklı da çıktı. Ayrıca süreç emekçileri de sarsıyor. Kiradan kurtulma umuduyla ucuz krediye güvenip uzun vadeli borçlanan emekçiler sonrasında taksitleri ödemekte çok büyük sıkıntılar yaşıyor. Çoğu zaman borcu ödeyemeyip evsiz kalma korkusundan, ‘aman işimden olmayayım’ deyip kölece çalışma koşullarına razı geliyor. 
Bu rant sistemi beslensin, dönsün diye emek ucuzlatıldıkça ucuzlatılıyor. Artı değer biriksin diye sömürüldükçe sömürülüyor.

Ekonomi normalin üstünde normal mi-1? Borç, iflas, protesto!

Yarın: İstihdam niteliksiz geçim yardımlarla

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...