05 Ağustos 2016 00:58

‘FETÖ’cü darbeciliğin panzehri laisizmdir!

‘FETÖ’cü darbeciliğin panzehri laisizmdir!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

15 Temmuz darbe girişimi sonrasında bir yandan TSK’den Diyanete, milli eğitimden yargıya kadar çeşitli devlet kurumlarında işten çıkarmalar, gözaltılar, tutuklamalar sürdürülürken öte yandan da her kesimden “darbeyi lanetleme” açıklamaları yapılıyor.

Bu ortamda son yıllarda giderek artan biçimde siyasete müdahale eden Diyanet İşleri Başkanı Görmez’in boş durması beklenemezdi; öyle de oldu! Diyanet İşleri Başkanlığı, ilahiyatçı akademisyenler, “hocalar”, “din alimleri”, “Olağanüstü  Din Şûrası”nı topladılar. Şûrada Fethullah Gülen’in temsil ettiği Cemaat ve onun İslam anlayışının “İslam dışı”, “İslam’a karşı” olduğunu öne sürdüler.

‘DİN ŞÛRASI’NIN BİR ETKİSİ OLUR MU?
“15 Temmuz Darbe Girişimi ve Din İstismarına Karşı Birlik, Dayanışma ve Gelecek Perspektifi” ana başlığıyla toplanan şûradan sonra bir de sonuç bildirgesi açıklanması bekleniyor. 

Adı “Olağanüstü Din Şûrası”ydı ama Diyanet İşleri Başkanı Görmez’in konuşmasıyla başlayan şûrada Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, Başbakan Yardımcısı gibi değil “ulemadan birisi” gibi konuşurken, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan da “Essalamü aleyküm ve rahmetullah” ile başladığı konuşmasında Fethullah Gülen ve onun İslam’ı kullanarak nasıl devleti ele geçirmeye çalıştığını anlatıp, burada kendi rolünü bir kez daha itiraf ederek, “Rabbimiz de milletimiz de bizi affetsin” diyerek; son günlerdeki öz eleştirisini yineledi.

Bu yazı yazıldığında şûra henüz sürüyordu ve sonuç bildirgesi yayımlanmamıştı. Bu yüzden de şûra tarafından, Fethullah Gülen’in hangi gerekçelerle “İslam dışı” ilan edileceğini henüz bilmiyoruz.

Zaten bu köşenin konusu da bu değil. Bunu belki ilahiyatçılar kendi aralarında tartışacaklardır. Dahası böyle bir darbe sonrasının sıcaklığı ile toplanan “Din Şûrası”ndan çıkacak bildirgenin İslam dünyasında ne kadar ciddiye alınacağını da göreceğiz. Çünkü IŞİD’in de böyle siyasi içerikli “dini şûralarca” alınan kararlarının İslami çevrelerde ciddi bir etkisi olmamıştı.
 
DİN-İNANÇ YARIŞMASINDAN SADECE ÇATIŞMA ÇIKMIŞTIR! 
“Olağanüstü Din Şûrası” devletin bir kurumu olan Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın himayesinde toplanınca, belki iç politikaya yönelik bir etkisi olur ama böyle bir şûranın İslam dünyasında bir etkisi olması zordur. Çünkü daha batan siyasetin ihtiyacına göre toplanıp kararlar almış bir şûra olarak görülecektir! 

Dahası, dini siyasete alet eden, devleti dini bir toplum kurmak için kullanmak için organize olmuş “FETÖ”nün “din dışı” ilan edilmesinin bir kıymeti harbiyesinin olmayacağı açıktır. Çünkü IŞİD de, Müslüman Kardeşler de, cihatist gruplar da aynı amaçla hareket etmekte, ellerine geçirebildikleri ölçüde devleti de bu amaçla kullanmaktadırlar. Bu yüzden de Fethullah Gülen’in İslam anlayışını “din dışı”, “İslam dışı” ilan etmek, hiçbir sorunu çözemez. Çünkü böylece yapılacak olan, en fazla “Fethullahçı İslam” anlayışının yerine egemen İslam anlayışının (Örneğin AKP’nin İslam anlayışının) geçirilmesi olacaktır.

Burada bugün asıl tartışılması gereken hangi İslam anlayışının “daha iyi”, “daha doğru” olduğu değil devletin laik bir çizgide örgütlenmesidir. Bunun, eğer gerçek bir laisizm kaygıları varsa,  en açık biçimde, en azından Cumhurbaşkanı ve Başbakan Yardımcısı tarafından “Din Şûrası”nda ilan edilmesi gerekirdi. Ne var ki, “Olağanüstü Din Şûrası”nda konuşan devlet yetkililerinin böyle bir kaygısı olamadığı, “Bizim dinimiz iyidir, Fethullah’ın din anlayışı İslam dışıdır” noktasını aşmadıkları görüldü. Ki bu, tarihteki bütün dinler arasındaki ve din içi (mezhep) savaşlarının da ana sorunudur.

Dinler arası ve dinler içi savaşların binlerce yıllık tarihi bize bu çatışmadan kurtulmanın tek yolunun devletin laik bir çizgide olması olduğunu göstermektedir.

Bugün, tam da bir dini çevrenin organize ettiği açıkça ortaya çıkan 15 Temmuz darbe girişiminin yenilgiye uğratıldığı koşullarda, bu organizasyonun “din dışı” olup olmaması ilahiyatçılar arasındaki bir tartışma olabilir ve bu tartışma uzun bir zaman da sürebilir. Ama burada asıl olan devletin laik bir çizgide olup olmamasıdır ve dinin, dini grupların (tarikat, cemaat vb.) devletin içine sızmalarının önlenmesi, dinin devleti kullanarak kendisini güçlendirmesinin önüne geçildiği gibi devletin de dinler, mezhepler ve inanç grupları üstünde herhangi bir baskı yapmamasıdır!

‘FETÖ’CÜ DARBECİLİĞİN PANZEHRİ!
Bu yüzden de bugün asıl olan laisizm talebinin öne çıkarılması, ‘FETÖ’nün “din dışı” ilan edilmesiyle oluşacak “boşluğu” “din içi”, “gerçek İslam” olduğu iddia edilen çevreler ve kimselerce doldurulmasının önlenmesidir.

Bugün Fethullahçı darbeciliğin panzehri, “İslam içi bir din” değil, laisizmdir; din-mezhep tartışmalarının siyaset alanının dışına itilerek, devletin laik bir çizgiye çekilmesidir.

Peki Erdoğan-AKP yönetiminin böyle bir yönelişi var mıdır?

Darbe girişiminin hemen arkasından bir iki “laiklik” lafı edilmişse de gerçekte, her gün birkaç kez kameraların karşısına çıkan Erdoğan, Yıldırım ve öteki zevatın, böyle bir kaygıları olduğunu gösteren bir işaret yoktur. Tersine “Din Şûrası”nda kullanılan üslup, “Benim din anlayışım Fethullah’ın dininden daha üstündür”, “FETÖ’nün din anlayışı İslam dışıdır” çizgisidir. Ve bölgedeki din-mezhep çatışmasının boyutları da dikkate alındığında, bu çizgide kalındığı sürece de içine sürüklenilen mezhep ve din çatışmalarından çıkılamaz.

Onun içindir ki Türkiye’nin demokrasi güçleri aydınları, ilerici demokratları laisizm konusunda ısrar etmektedir ve dönemin en önemli talebi olarak laisizme özel bir vurgu yapmaktadırlar.  

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa