04 Ağustos 2016 00:58

Hak savunucuları - hükümet diyaloğu

Hak savunucuları - hükümet diyaloğu

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Salı günü, Başbakan Yardımcısı Sayın Numan Kurtulmuş, insan hakları savunucularıyla bir araya geldi. Toplantıda, Mazlum Der, İHD, TİHV, İHAD, HYD, Af Örgütü Türkiye Şubesi, STGM Başkanları vardı. Ayrıca İHOP’u da saymalıyım.  Akademisyenler Prof. Dr. Turgut Tarhanlı,  Prof. Dr. Bekir Berat Özipek ve Doç. Dr. Nezir Akyeşilmen katılımcılar arasındaydı. Bütün katılımcılar darbe karşıtı tutumlarını bir kez daha dile getirdiler İnsan hakları savunucuları konulara doğal olarak eleştirel yaklaşıyor. Eksiklere, hatalı/kusurlu eylem ve işlemlere dikkat çekiyorlar. Bununla da sınırlı değil. Hükümete bazı tavsiyelerde bulundular. Söz gelimi kamuya alınacak çalışanlarla ilgili mülakat sınavlarının kaldırılmasını önerdiler. İşkencenin önlenmesini, şikayetlerinin ciddiye alınmasını ve ihlaller söz konusu olduğunda da inkar pozisyonu almak yerine bu eleştirileri, şikayet ve talepleri ciddiye aldıklarını, inceleneceğini ve gereğinin yapılacağını deklare etmesini istediler. Hükümet adına yapılan açıklamalarda kullanılan dilin nefret ve ayrımcı bir dil olmaması ve gerilimi arttırıcı ve kutuplaştırıcı bir dilin kullanılmaması gerektiğini vurguladılar. Bir de hükümetin yön belirlemesini (Demokrasi ve insan hakları yolunu belirlemesi) ve bu yöne doğru gitmek istiyorsa bunun gerektirdiklerini yapmasını istediler. Kanun hükmünde kararnamelere eleştirilerde bulundular. Ayrıca AİHM ve AİHS ve Birleşmiş Milletler belgelerindeki yükümlülüklere işaret ettiler. Öcalan’ın durumu ile ilgili olarak aile ya da avukat görüşmesi yoluyla kamuoyuna bilgi verilmesinin gerilimi düşüreceği söylendi.
Hapishanelerdeki uygulamaların ve yaşam standartlarındaki kötüleşmenin boyutlarına dikkat çekildi. Hurşit Külter’in kaybedilme riski dikkat çekilen konular arasındaydı.
Toplantıda ben de kısaca görüşlerimi sundum.
Şöyle: 
Öncelikle, 12 maddelik 667 sayılı KHK’nin 2-10 maddelerinin insan hakları hukukuna aykırı olduğunu düşünüyorum. Anılan KHK ile yaşam hakkı ve işkence yasağı, kişi özgürlüğü ve güvenliği, adil yargılanma hakkı, ifade özgürlüğü, örgütlenme özgürlüğü, seyahat özgürlüğü, çalışma hakkı, mülkiyet hakkı konularında sınırlamalar getirilmektedir. Fakat bu sınırlamalar yasayla ve açık, net, belirgin, öngörülebilir, hukukun üstünlüğü ilkesine uygun normatif düzenlemeler değildir. Sınırlamalarda gereklilik ve ölçülülük ilkesi gözetilmemiştir.
Hukukun üstünlüğü ilkesi, AİHM Silver ve diğerleri/İngiltere kararında, bireyin hak ve özgürlüklerine kamu otoritelerinin müdahalesinin etkili hukuksal denetimi anlamına geldiği vurgulanmaktadır. Halbuki 667 sayılı KHK, yargı yolunu kapatmaktadır. Yargısal denetim yapılamamaktadır. KHK hukuka aykırı eylemde bulunan kamu görevlileri için cezasızlık öngörmektedir. Yargıçların teminatı kaldırılmıştır. Yargıçlar kolayca gözaltı ve tutuklamalarla, açığa almalarla karşılaşmaktadır. Bu durum hukukun üstünlüğü ilkesine aykırıdır. KHK’deki bazı düzenlemeler ise belirsizdir ve bu nitelikleri ile keyfi uygulamalara olanak tanıyacağı -ve tanıdığı için- herkesin hak ve özgürlüğünü tehdit eder niteliktedir. Antalya Valisi 20 akademisyeni gözaltına aldıklarını ama sonradan bunun hatalı olduğunu anladıklarını söyledi. Ankara Valisinin bugün bu toplantıya katılanları akşam gözaltına aldırmayacağının ve sonra da Antalya Valisi gibi, “pardon” demeyeceğinin garantisi bulunmamaktadır. Bu durum hukuki güvenlik eksikliğine delalet eder. Normatif düzenlemelerdeki belirsizlik keyfi pratiklere neden olur. O nedenle, insan hakları sınırlamalarının yasayla ve yasaların da açıklık, netlik, öngörülebilirlik ve hukukun üstünlüğü ilkesine uygunluk kriterleri ile uyumlu olması gerekir.
Ölüm cezasına karşıyız. İHD, 1988 yılında, sokaklarda, meydanlarda gözaltıları ve tutuklamaları göze alarak 150 bin, 1999 yılında da 539 bin imza topladı ve Meclise verdi. 3 Ağustos 2002’de 3. uyum paketi ile sabaha karşı 06.35’te ölüm cezası kaldırıldı. Sonraki yıllarda da AKP hükümetleri protokollere ve sözleşmelere taraf oldu. Devletler hukukunda ahde vefa ilkesi temel bir ilkedir. Söze bağlılık demektir. Ölüm cezası geri getirilemez. Mitinglerde bu yönde talepler dile getiriliyor olabilir. Ama ölüm cezasının kaldırılmasına çok cılız itirazlar olmuştu ve Türkiye toplumu büyük bir olgunlukla karşılamıştı ölüm cezasının kaldırılmasını.
Bugün de böyle olduğunu düşünüyorum. O nedenle hükümete sükunet tavsiye ediyorum. Genel olarak insan hakları değerleri ile ahde vefa ilkesini hatırlatıyorum.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa