03 Ağustos 2016 00:57

TSK’nin ‘sivilleştirilmesi’ tartışmasının sığlıkları

TSK’nin ‘sivilleştirilmesi’ tartışmasının sığlıkları

Fotoğraf: Envato

Paylaş

15 Temmuz darbe girişiminin ardından TSK’nin yeniden yapılandırılmasına yönelik olarak iktidar tarafından atılan adımlar, darbe karşısında ortak tutum gösterenler arasında bile gerilime yol açmış durumda.

Olağanüstü hal kapsamında yayımlanan son kararname ile Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri Komutanlıklarının Milli Savunma Bakanlığına bağlanması, askeri okulların kapatılması, 15 Temmuz darbe girişimine karşı iktidara destek veren Aydınlık gazetesinin önceki günkü manşetinde şu başlıkla yer aldı: “Emir komuta birliğine darbe”

Manşetin ilk spotunda Eski Harp Akademileri Komutanı Orgeneral Necati Özgen’in şu ifadeleri yer alıyor: “Genelkurmay Başkanı ile kuvvet komutanlarının ayrı merkezlere bağlanması TSK’da disiplini bozar.” Gazete, Jandarmanın da önceki kararname ile İçişleri Bakanlığına bağlanmış olduğunu da hatırlattı.

Aydınlık, konuyu dün yine manşetinden sürdürdü: “Bunları Ancak Düşman Yapar”. Alt başlık da şöyle: “TSK’nın yeniden dizaynına ilişkin Kanun Hükmünde Kararname’ye ilk tepki Vatan Partisi Başkanlık Kurulundan geldi. Genel Başkan Doğu Perinçek, AKP’nin ordu düşmanlığının altında kalacağını vurguladı.”

Fatih Polat: 27 Mayıs askeri darbesinin, TSK’nin Milli Savunma Bakanlığına bağlı olduğu bir dönemde gerçekleşmiş olması nasıl açıklanacak?

Önceki gece CNN Türk’te yayımlanan Tarafsız Bölge’de Ahmet Hakan’ın sorularını yanıtlayan 26. Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ da, TSK’de gidilen yeniden yapılandırmadan rahatsızlığını ifade eden değerlendirmeler de bulundu. 

Cumhurbaşkanı ve Hükümetin, TSK’nin ‘sivilleşme’ adı altında kendilerine bağlanmasına yönelik adımların, bir süredir iktidarla içtiği su ayrı gitmeyen Aydınlık gazetesi ve Vatan Partisi dışındaki kesimlerde de bir endişe yarattığı açık.

İktidar bu tasarruflarını, bundan sonraki olası darbelerin önüne geçmek için gidilen yapısal değişiklikler olarak savunuyor. 

Peki 27 Mayıs askeri darbesinin, TSK’nin Milli Savunma Bakanlığına bağlı olduğu bir dönemde gerçekleşmiş olması nasıl açıklanacak o zaman?

Genelkurmay ve MİT’in de Cumhurbaşkanlığına bağlanarak tamamlanmak istenen bu değişikliğin başkanlık sistemine giden yolun yapı taşları olarak döşendiğini görmek zor değil.

Bu tartışmanın en yanlış tarafı ise, TSK’nin iktidarın gerçekleştirdiği gibi yeniden yapılandırılmasını savunmak ile TSK’nin varolan statükosunun korunması arasına sıkıştırılması.

Öncelikle Türkiye’de gerçekleştirilmiş olan tüm askeri darbelerin, egemen sınıf kliklerinin birbirlerine karşı, dış güçlerle de bağlantı halinde gerçekleştirdikleri darbeler oldukları unutulmamalı. Dolayısıyla konuya dair demokratikleştirici yaklaşımların bu gerçeğin kabulü üzerinden geliştirilebileceğini görmek gerekiyor.

Hem darbeleri önleyecek, hem de bunu yaparken ülkeyi başka bir diktatörlüğün kollarına da terk etmeyecek olan seçenek halk güçlerinin demokratik örgütlenmelerinin varlığı ve onların mücadelesinin düzeyidir.

Egemen sınıfların yer yer darbelerle sürdürdükleri iktidar mücadelesinin mağduru olan halk güçleri, örgütlülüklerini olası darbe girişimlerine karşı caydırıcı olabilecek bir düzeye kadar geliştiremezlerse, konuya dair çözüm tartışmaları da sığ bir noktaya sıkışıp kalır.

İktidarın kendi tezini savunurken dile getirdiği örneklerden biri de şu: “Niye AB’de, ABD’de, İngiltere’de darbe olmuyor? Çünkü bunu önleyici yapısal değişiklikleri gerçekleştirmişler.”

Bu ilk bakışta mantıklı görülebilir ama, ABD’nin, AB’nin ve İngiltere’nin bazı ülkelerde ekonomik ilişkiler yoluyla hegemonya kurmaya çalışırken, bazı bölgelerde de askeri operasyonlar gerçekleştirdikleri hatırlandığında bu tezin de bir ayağının sakat olduğu görülecektir.

Balkanlardan Ortadoğu’ya kadar uzanan geniş alanda AB, ABD ve İngiltere’nin askeri müdahalelerine, işgallerine tanıklık ettik, ediyoruz. Ve bu askeri müdahaleler de “insani müdahale”,  “demokrasiyi inşa” çabası olarak sunuluyor.

Özetle ülke içinde ve dünya ölçeğinde demokratik güçler, halklar, bunu önlemenin teminatı olacak düzeyde örgütlü olamadığı sürece darbe tehdidi, ya da orduların kendi ülkelerinin sivil bürokratlarının emriyle dünyanın başka coğrafyalarındaki halkların üzerine sürülmesinden kurtulmak mümkün olmayacaktır.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa