31 Temmuz 2016 01:00

Tutkal

Tutkal

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Türkiye sanki bitmek bilmeyen bir korku tünelinde. Tüneli tarif etmek de, nerede başlayıp, nerede biteceğini bilmek de zor. Ne durumda olduğumuza verilebilecek tek yanıt var. O hâldeyiz.
Milliyetçilik, ırkçılık, militarizm, cinsiyetçilik, mezhepçilik, tarikatçılık, dincilik bir bulamaç olarak sanki her yerden fışkırıyor. Bu bulamaç ideoloji patlayıcı bir top gibi, ortalıklarda yuvarlanıyor. Bu bulamacın bir “halk hareketi” olduğunu, hatta bir tutkal olduğunu düşünenler var. Bitmek bilmeyen tutkal arayışının yanıtı artık, acımasızlığı ve şiddeti baş tacı eden bir tutum ve onu besleyen bir ideoloji.
Birkaç yıl önce dinin en sağlam tutkal olduğunu söyleyenler, bu tutkalla birleştiklerini söyledikleri iktidar tarafından tutuklanıyor, elleri kelepçeleniyor; hatta yetmiyor ters kelepçe takılıyor. Yıllar boyu yazdıkları gazetede, “Yakalandı!” haberi çıkıyor. Hemen ardından gazete kapatılıyor.
Ters kelepçe... Her ters kelepçe iktidarın beslediği ideolojinin güçlenmesini sağlıyor. Öte yandan ters kelepçeler, “en iyi tutkal dindir” iddialarının ne kadar boş olduğunu gözler önüne seriyor. Tutkalı dinde arayanlar, tıpkı milliyetçilikte arayanlar gibi hüsrana uğruyorlar ve uğrayacaklar.
Birkaç yıl önce bir yazımda, kültürü dibe itmeye çalışan, dini “mutlak iyi” olarak sunmaya çalışan anlayışı gözler önüne sermeye çalışmıştım. İnsanlar için hava ve su kadar önemli olan kültürün bölücü, parçalayıcı olduğunu iddia edenlerin neler söylediklerini anımsamakta yarar var. O yazımdan (Kültür Böler mi?, 13 Mayıs 2012) alıntılarla bitireyim.
***
Ali Bulaç, birkaç yıl önce Sivas’ta düzenlenen bir sempozyumda kültür üzerine özetle şunları söylemişti: “Çok kültürlülük ile bir yere varılmaz. Kültür birleştirmez, böler.”
Benzer bir mantığı, “Kültürel haklar, ulusal haklar” başlıklı yazısında (Zaman, 5 Eylül 2009) da bulmak mümkün. Bulaç şöyle bir mantık yürütüyor: Kültür kavramı, modern dünyanın bir icadıdır ve “ulus devletle beraber tarih sahnesine” girmiştir. Bir insan topluluğunun “kültürel hakları” ile “ulusal hakları” birlikte düşünülmelidir. “Kültür, tabiatı gereği, a) devlete aittir, b) sekülerdir, c) bir ulusu inşa etme aracıdır.” Bu bakışla, kültür kavramı aslında olmasa da olur.
Bulaç’ın yaptığı gibi kültür kavramı “ulus devlet” kurgusuna indirgenirse, kültürün tehlikeli olması kaçınılmaz olacaktır. Bulaç şöyle diyor: “Bir topluluğun ‘kültürel haklar’a sahip olması demek, ‘ulus olma’ haklarının teyit edilmesi demektir. ...eğer diğerleri gibi ‘Kürtlerin kültürel hakları’ varsa, onların da ‘ulus’ olma hakları vardır. Zımnen denen şudur: Kürtler bir ulustur, ama baskı altında yaşayan bir ulustur, üzerlerindeki baskıyı kaldırmak lazımdır, bunun yolu kültürel haklarının tanınmasıdır. Pekiyi, süreç işlediğinde mantıki sonucu nedir? Hiç eğip bükmeden şunu söyleyelim: ‘Kürtlerin kültürel hakları’ onların ‘ulus olma hakları’yla aynı şey ise, kültür belli bir aşamadan sonra ‘bağımsız ulus’ formunu öngörür. Ve bir toprak parçası üzerinde, ortak bir politik çatı altında birden fazla ulus yaşayamaz.”
Bulaç sonuç olarak şunları söylüyor: “Bütün kavimler için ‘kültürel haklar’ birer parçalayıcıdır.” Bulaç’a göre, “Birden fazla din, kavim, örf, adet ve kavim yaşayabilir -İslam tarihi bunun örneğidir-, ama aynı toprak üzerinde ve aynı çatı altında birden fazla kültür ve ulus yaşayamaz. Mutlaka çatışır, ayrışır ve ayrılırlar.”
Demek ki, Kürtlerin varlığı kabul edilebilir. Dilleri kabul edilebilir. Geleneklerine saygı gösterilebilir. Ama Kürtlerin kültürlerinden, kültürel haklardan söz etmemek gerekir. Yoksa çatışma çıkar, bölünme olur. Kültür bağımsız ulusa varır; kültür parçalar, kültür böler.
Bulaç ve onun gibi düşünenlerin kültüre yüklenmeleri boşuna değil. Onlar dinin karşısında ne ideolojik ne de kültüre dayalı bir direnç kalmasın istiyorlar. Kültürün dinden önce ve öncelikli olduğunu, olmazsa olmaz bir gereksinim olduğunu kabul etmek istemiyorlar.
Vurgulamakta yarar var, ne Bulaç, ne bir başkası, ne de devlet, kültür ile hakların bir arada düşünülmesini engelleyemez. Kültür her çocuğun hakkıdır. Çocuklar dinden bağımsız var olabilir ama kültürden bağımsız düşünülemez. Dahası, çocukların kimliğini ve kültürünü onlara yabancı güçler belirleyemez.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...