29 Temmuz 2016 00:15

Eski yeni etno-sınıflar ve darbe: İmamlar zümresi

Eski yeni etno-sınıflar ve darbe:  İmamlar zümresi

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Esas kavga sınıflar arasında, hatta küresel sermaye ile geri kalanlar arasında olmakla birlikte sınıf içi mücadelelerde zümreler önemli bulunuyor.
Darbeyi ABD ile, AB ile, NATO ile birlikte AKP, cemaat, Gülen-FETÖ, paşa-polis diye okurken, bunların her biri belli bir yere oturuyor. Artık cemaatler de darbe veya karşı darbe yapabilir aktörler haline gelmiş, o güce erişmiş bulunuyor.

Osmanlı’dan Cumhuriyete Türkiye’nin ilmiye-mülkiye-tıbbiye-askeriye yüksek zümrelerine son üç yüzyıldır biraz tüccarlar eklemlenmeye çalışıyordu. Cumhuriyet döneminde Lozan ile dini azınlıkların etkisi, aydınlanmanın öne çıkarılması ile de “tarikatlar” kısmı biraz geri plana itilmişti. 1945’lerden bugüne yapılan yeşil kuşak projeleri meyvesini verdi: Batı Burjuvazisi (İMF, DB, derin NATO) birincil olmak üzere askeri-bürokratik vesayetin arasına yeniden zaten eski zümreler arasında olan tarikat ve cemaatler de girdi.
Başka bir deyişle Türkiye’nin bugününü, bu darbeleri anlamak için, dış dinamikleri bir yana bırakırsak, bu iç dinamikleri iyi okumak gerekiyor. Türkiye’deki sınıf içi dönüşümleri, özellikle dini zümrelerin öne çıkışını iyi okumak gerekiyor.

Türkiye’de yaşananları, Erdoğan ile Gülen, AKP ile ABD arasında yaşanan gerilimleri anlamak için bazı kültürel kodlar ve İslami hareketleri, bunların aralarındaki blokları ve ABD ile (CIA ile, NATO ile, Batı sermayesi ile) olan ilişkilerini anlamak, yaşananları bu fay hatları boyunca değerlendirmek gerekiyor.
Bu ana saptamalar etrafında, yani Türkiye’de rejimin ve siyasal yapının oluşumunda din-tarikat-cemaatlerin yeniden önemli oyuncular olduğu, en azından %20’lik bir ağırlık oluşturduğu tespiti kendi içinde ayrıntılandırılırsa, Türkiye’deki modern (1945’lerden günümüze) İslamcı akımlar, bir yanda Şia ve Aleviliği, diğer yanda IŞİD’İ dışarıda tutmak kaydıyla üç ana damarda kategorize edilebilir:

- Milli Görüş ki, tarikat tasavvuf geleneklerine dayalı çeşitli kolların etrafında, Erbakan’ın siyasal taşıyıcılığını yaptığı, bugün Saadet ve AKP etrafında kimlik bulan çeşitli tarikatlardan oluşan çok geniş bir blok –İhvanı Müslime, HAMAS’a yakın olduğu kadar son yıllarda oluşan Hizbullah, IŞİD gibi oluşumlarla da aralarında en azından Şeriatçılık yönünden bir bağ veya fikri benzeşim olup olmadığı tartışılıyor,

- Süleymancılar ki, Süleyman Hilmi Tunalı’yı dini fikri önder kabul eden, Milli Görüşten özellikle de İmam Hatipler yerine daha çok Kuran Kurslarını (açık gizli yurtları) merkeze almakla ayrışan, Kemalizmden pek haz etmemekle birlikte görece daha muhafazakâr liberal kesimle de, Demirel ile, Özal ile de, Saadet ile, MHP ile de o günkü duruma göre hareket edenler,

- Nurcular ki kendi içlerinde birkaç kola ayrılmakla birlikte son 30 yıldır Gülen’in ağırlıklı olduğu daha İngiliz, daha ABD, daha Batı eksenli, bazı iddialara göre CIA-FBI kuruluşu sayılabilecek damar.
Bu üçü İslamcı kanat içinde olup dini akımlar toplamında Şia, Anadolu Aleviliği ve MHP’nin Türk-İslâm sentezi ile birlikte altı ana damar sayılabilir.
Konuyu dağıtmadan güncel durumu ve darbe girişimini özellikle “Milli Görüş-AKP” ve “Nurcu-Fetullahçı” kanat arasındaki ilişki ve çatışmalar üzerinden analiz etmeye, bazı sorulara açıklık getirmeye çalışalım.

1- Darbe girişimi oldu mu? Sahici bir darbe miydi? Gördüğüm kadarıyla darbe girişimi sahici olduğu kadar aynı zamanda çok ciddi (üzerinde uzun süre çalışılmış ve gözü kara) bir girişimdi.
2- ABD, Fetullah’ı destekliyor mu? Belki CIA’nın bir yan kuruluşu bile olabilir.
3- ABD ve NATO, darbenin ve darbecilerin arkasında mı? Bu soruya da “evet” yanıtı vermek gerekiyor.
4- ABD Erdoğan’ı destekledi mi? 2008’lere kadar destekledi (AKP’yi doğrudan ABD’nin kurdurduğu bile iddia ediliyor), sonrasında tüm yönetimi ve kontrolü Gülen ekibine aktarmak istedi (ayrıntıları uzun hikâye).
5- Darbeyi kim önledi? Kemalistlerin önlediği rahatlıkla söylenebilir. Erdoğan’ı sevseler de sevmeseler de bu darbeye müsaade etme şansları yoktu. Darbe başarılı olsa, Kemalistler ile bağımsızlıkçı sol sosyalist kesimlerin geriye kalan kafaları da uçurulacaktı.
Bundan sonrası için, din-cemaat-tarikatların siyasetteki yerlerini anlamak için, hangisinin neyle ve kimle bloklar oluşturacağı (dışarıda ABD, AB, NATO, Rusya, Çin, içeride Kemalistler ve liberallerle ilişkiler) üzerine daha çok konuşmak, her biri için ayrı ayrı konuşmak gerekecek.
Öyle böyle ilmiyenin dini zümreler kısmı bir süre daha etkili aktörler olmaya devam edecek.
İlmiyenin diğer kısmı, YÖK ve rektörler “demokrat” olmuş: “Demokrasi mitingine katılımınızı rica ederim”.
Çalkalanmaya devam.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...