27 Temmuz 2016 00:56

Başkanlık sistemine doğru!

Başkanlık sistemine doğru!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın davetiyle AKP Genel Başkanı Yıldırım, Bahçeli ve Kılıçdaroğlu’nun katılımıyla yapılan toplantı; CHP yönetiminin değerlendirmesine göre “Normalleşmeye katkı sağlayacak olumlu bir görüşme”ymiş!
Cumhurbaşkanlığından yapılan açıklama da bu doğrultuda.
Öncelikle belirtelim ki, az çok demokrasiden söz edildiği bir yerde normal olan; partilerin arasında bir birlik ve bütünlük değil partilerin farklı görüşleri savunması ve kendi hedefleri doğrultusunda diğer partilerle mücadelesidir! Bu yüzden de muhalefet partilerinin “Kaçak Saray’a çıkmayız”, “Başkanlık sistemine geçilmesine izin vermeyiz”, “Erdoğan sivil darbe yapıyor”, “17-25 Aralık skandalı bir yolsuzluk ve rüşvet olayıdır”, “Yargıda yapılacak düzenleme ile ilgili yasa yargıda bağımsızlığı ortadan kaldırıyor” (CHP Cumhurbaşkanı yasayı imzalamadan AYM’ye götürmüştü) gibi iddialarından vazgeçerek Cumhurbaşkanının önünde “amasız, fakatsız”(*) ceket iliklemeleri  “normalleşmeymiş” gibi gösteriliyor.
Basında da Saray’daki bu toplantının “özlenen tablo” olarak sunulması da basının nasıl bir “otoriter demokrasi” özlemi içinde olduğunu göstergesinden başka bir şey değildir.
Dahası bu “normalleşme” iddiası, sanki darbe öncesinde partiler arasındaki mücadele “anormalmiş” de şimdi böylece “normale” dönülüyor anlamına da geliyor.

‘NORMALLEŞMENİN NORMU’ HDP’Yİ DIŞLAMAK MI?

Gerek Saray’daki tabloyu “normalleşme” olarak gösteren CHP yönetimi gerekse ortaya çıkan tabloyu “özlenen tablo” olarak gösteren basının tutumu anlaşılır değildir.
Çünkü böylece;
- Son seçimde bile yüzde 11 oy alan bir parti ve ona oy veren 6 milyon kişi dışlanmış olmaktadır.
- Ülkenin en önemli sorunu olan Kürt sorununun kentleri yakıp yıkarak, insanları öldürerek ya da cezaevlerine doldurarak değil de az çok barışçıl çözümünde “olmazsa olmaz” bir parti olan HDP’nin “normalleşme toplantısı”na çağırılmamasının görmezden gelinmesi, darbe girişimine açıkça ve en az öteki partiler kadar sert ifadelerle karşı çıkan HDP’yi parlamentodan dışlama politikasını “normalleşmenin normu” olarak kabul etmek anlamına gelmektedir.
Eğer normalleşmeden amaç, muhalefetin “majestelerin muhalefeti”ne dönüşmesi ve ülke sorunlarının çözümünde iktidardan farklı bir muhalefet çizgisi izleyenlerin Meclisten dışlanması, hatta illegal bir çizgiye itilmesiyse, Saray’daki toplantı da bir “normalleşme” toplantısıdır!
CHP’nin, “Bu toplantıya HDP de katılmalıydı” gibi cılız bir itirazı vardır. Başbakan Yıldırım da, “HDP anayasa değişikliği için yapılacak toplantılara katılabilir” diyor; adeta lütfediyor!
Ama bu gerçekler, bu toplantının ne gerçek bir “normalleşme” toplantısı olduğunu ne de darbe girişiminden gerekli dersler çıkarılarak demokrasinin ve özgürlüklerin geliştirildiği bir çizgiye girileceği iddialarını kurtarır!

DEMEK Kİ ‘NORMALLEŞME’ BÖYLE OLACAK!

Öte yandan bu toplantı, yarın yapılacak olan TSK’nin yeniden yapılandırılmasında hızlı adımlar atılacağı ilan edilen Yüksek Askeri Şura (YAŞ) toplantısından hemen önce yapılarak, YAŞ’ta yapılacak düzenlemeler için de destek alınmıştır.
YAŞ’ta yapılacak düzenlemelerle genelkurmayın cumhurbaşkanına, sahil güvenlik kuvveti ile jandarmanın içişleri bakanlığına, kuvvet komutanlıklarının da ilgili bakanlıklara (ya da ayrıca cumhurbaşkanına) bağlanacağı bir sistem oluşturulmak istendiği açıkça ilan edilmiştir.
MİT’in de cumhurbaşkanına bağlanacağı, kuvvet komutanlıklarına “sivil müsteşarlar” atanacağı, askeri okullara imam hatipler arasında geçişkenlik sağlanacağına ilişkin düzenlemeler yapılmak istendiği artık kesinleşmiştir.
“Normalleşme tablosunda üstünde anlaşmaya varıldığı belirtilen  “mini anayasa değişikliği” paketinin de bu düzenlemelere ve kamuda yapılan, yapılacak operasyonlara, bu amaçla çıkarılacak yasal düzenlemelere anayasal güvence oluşturmak için yapılacağını herkes bilmektedir.
Başkanlık sistemine geçişin zorunlu olduğunu iddia edenlerin dayanağının, “Halk oyuyla seçilmiş ama sorumsuz cumhurbaşkanı” çelişmesini dayanak yaparak başkanlık sistemini savundukları dikkate alındığında; genelkurmayın, MİT’in (daha başka bazı kurumların (YÖK, TRT, özel kuvvetler komutanlığı gibi başka kurumların da doğrudan cumhurbaşkanına bağlanması sürpriz olmaz) yani en sorumluluk isteyen kurumların cumhurbaşkanına bağlanması elbette ki başkanlık sistemini savunanlara çok önemli dayanaklar sunmak olacaktır.
Dahası, bu kurumlar cumhurbaşkanına bağlandıktan sonra fiili başkanlık yasal dayanaklar da kazanacağı için, adı cumhurbaşkanı olan bir başkanımız olacaktır!
Normalleşme böyle olacak demek ki!
CHP de, “Taksim Manifestosu” gibi, bildirgeler yayımlayarak söz düzeyinde “özgürlükçü bir demokrasi” savunsa da “darbe girişimi”ni “tek parti tek adam rejimine” bağlamak isteyen iktidarın yedeğine düşme eğilimi güçlenmiştir. Yakın geçmişte, “terörizmle mücadele” adına Erdoğan-AKP yönetiminin “AKP’nin terörle mücadele konseptine” teslim olması gibi!
Umalım ki CHP bir daha eski hatasını tekrarlamasın!

(*) “Amasız fakatsız” Cumhurbaşkanı ve AKP Hükümetine destek verilmesi elbette ki, iktidarın her zaman özlediği bir durumdur. Darbe girişimi sırasında da partilerin “amasız fakatsız” parlamentoya ve  hükümete destek vermeleri normaldir ve böyle olmuştu. Meclisteki bütün partiler ve Meclis dışında pek çok siyasi parti ve çevreler, sendikalar ve emek örgütleri böyle yapmış, açıkça darbeye karşı durmuşlardır. İktidar, yandaş basın darbeye karşı çıkmak adına Erdoğan-AKP yönetimine “amasız fakatsız” teslim olmuş, 5N1K başta olmak üzere gazetecilik ilkelerini darbe girişiminin enkazı altında bırakmış olan sermaye medyası, “amasız fakatsız” bir muhalefetin olduğu “demokrasi” özlemlerini, “normalin” böyle olduğu biçiminde propaganda etmektedir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa