O hal, bu hal, olağanüstü olağan tek hal İmam Adolf Hitler
Fotoğraf: Envato
Mahzuni haykırırdı: “Fakir muhtaç olmuş kuru soğana/ Bilmem söylesem mi söylemesem mi?”
OHAL haykırır olağanüstü; “Kesinlikle söyleme”, “söylersen...”
Anamız avradımız da olsa söylemekten başka ne kaldı?
“İnsanlar köle olmuş paraya pula/ Kendi salaklığı yüzünden tek adamı döndürür külte, Tanrı’ya/ Gerçek sanılır propaganda/ Millet peynir ekmekle yemiş aklını/ Bilmem söylesem mi söylemesem mi?”
“Hocalar istifa etmiş tek işaretle/ Hocanın osurduğu yerde cemaat daha başka/ Uysa da olur uymasa da/ Salaklık geçmiş artık başa/ Görmezler görür her şeyi/ Millet yemiş peynir ekmekle aklını/ Bilmem söylesem mi söylemesem mi?”
Olağanüstü rejimler lojik olmayanın, akıllı olmayanın, nomos veya namus olmayanın, normal olmayanın normalmiş gibi yutturulmasıdır.
Tek devletin garantisi tek millet, tek bayrak, tek vatan… Devlet olduğunda diğer tekler belki de gerçekten bir zorunluluk haline geliyor, “tek devletin” içsel ayrılmaz parçalarına dönüşüyor olabilir de “tek adam” (kral, padişah, halife vb.) her neyse, bunların biraz transforme olmuş veya orijinal bir hali de başkanlığın “tekliği” mi acaba?
Yüzden biri, pratiğe geçti mi yüzde yüz olur. Olağanüstü, pratiğe geçti mi olağan olur.
Memleket hiçbir zaman olağan olmadı ki olağanüstü veya hiçbir zaman olağanüstü olmadı ki olağan olsun. Hep olağanüstü olağan halindeyiz.
İktidar ve sınıflar oluştuğundan bu yana zaten bir gariplik var ortada.
Paralar çıktığından beri bir gariplik var ortada.
Akşam tankların-jetlerin, ezan seslerinin selaların bastırdığı gecede bir gariplik var zaten.
Tanrılar dinleri zaten olağan dışı yarattığından, insan sapkınlaştığından, Tanrı insana sapkın olma olağanüstülüğünü verdiğinden bu yana bir gariplik var zaten.
1577 dekan birden istifa ettiğinde bir gariplik var.
Cumhurbaşkanı ben bu anayasaya uymayacağım dediğinde zaten bir olağan dışılık var.
Demokrasinin içi boşaltılıp güçlü olanının kitleleri yönettiği rejim olduğunda zaten olağan üstünün olağanlaşması var.
Daha önce de yazdım, Davutoğlu, Arınç veya Gül tekin tekliğini bozuyor diye. Çok adam teki bozar, aristokrasi, oligarşi bile teki bozar. Tek tektir çift olan tekin tekliğini bozar.
Teklik zaten olağanüstü bir durum.
Karşısı öbür karşısı her türlü olağan dışılık yaşanıyor.
Her yan gerilmiş ipler bir bir kopuyor.
Bu kafalar bu bedenleri taşıyamıyor.
Tek adam kurtaracak bütün dünyayı, başka çare yok.
Dün akşam rüyamda bütün memleketi süt liman, herkesi mutlu ve umutlu gördüm. Asker polis üst üste binmiş, tanklar toplar kamyonlar panzerler önce gelen ilk köşeyi tutmuş boğaz boğaza oynuyordu. Büyük bir zafer kazanılmıştı. Tanklar, toplar, jetler, selalar, ezanlar, kitleler akın akın birbirine girmiş gecenin ürkütücü karanlığı tank top sesleri ile aşılmıştı. Nur yüzlü insanlar geçiyordu gökyüzünden. Ayın üstündeki puslar yazın kuraklığından çoraklığından oluşmuyordu, çok net bir aydede, çöl netliğinde bir ay vardı. Göklerden sanki mehdi iniyor, kitleler gökten ne inerse ona tapıyor, müthiş bir akrabalık gösteriyordu. Akıl çağı değil ruh çağına geçmiştik. Reisle askerle millet ufka doğru yükseliyordu. Nasıl da rahatlamıştım. Gecenin uykusuzluğu sabahın ışıkları ile birlikte nasıl da huzur dolmuştu. Milli irade her defasında çok güzel tecelli ediyordu. 12 Eylül’de milli irade yüzde 90 destek bulmuştu. 12 Eylül’de ne güzel milli bir anayasa yapılmıştı, o anayasa YÖK’ü, güçlü Cumhurbaşkanını, bu hal olan OHAL’i tanımlamıştı. İlelebet payidar kalsa ne güzel olacak. Keşke hiç uyanmasaydım.
Adı ne de güzel konmuş. Olağanüstü. İnsan ne zaman olağan oldu ki, Tanrı sürekli peygamber göndermek, mehdi göndermek zorunda kalıyor. Para ne zaman istikrar kazandı ki diyordu S. Amin.
Ortada bir huzursuzluk mu var da herkes huzur barış arıyor. Ortada bir olağan dışılık mı var da olağan olan aranıyor? Olağan dışı ile olağana ulaşılabilir mi? En büyük huzur veya huzursuzluk ölüm mü?
Selâ “eğer cenaze selâsı ise: Nebiyellah- Nure Arşillah- Hayra Halkılleh- Seyyidel Evveline Vel Ahirin Velhamdülillehirabbil Alemin. Cenaze selasının sonuna Kalu İnne Lillehi ve İnne İleyhi Raciun eklenir ki cenaze olduğu belli olsun. Vefat eden merhum veya merhume şu kişidir. Dost yakın ve akrabalarına duyurulur, Mevla rahmet etsin denir.”
Bir Kerkük Türküsü: “Bu hal ne haldı gözel ne haldı/ Yanakta döğdürüpsen/ Gözüm ne haldı canım ne haldı/ Alemi öldürüpsen”
Önce söz (logos) vardı, muhteşem bir düzen vardı idi de bu OHAL nerden çıktı?
Devrimler yakındır.
- Fütüvvet teşkilatı: Meslek lisesi değil dinci fedailik ocağı 22 Mart 2024 04:57
- AKP ve MEB mesleki eğitimin sırrını çözdü: Fütüvvetnameler ve baş ahilik dönemi 15 Mart 2024 04:43
- Patriyarka ve öğrenci açlığı sorunu: Niteliksiz okullar, meteliksiz veliler, kadınlar, çocuklar 08 Mart 2024 05:05
- Türkiye'de felaketlerin faktörlerinden öte aktörleri kimler? 01 Mart 2024 04:46
- Felaketler çağı ve Türkiye'nin felaketler dönemi 23 Şubat 2024 04:46
- Depremde Hatay’da ölüm sayısı ne kadar? Hatay’a, Adıyaman’a, Malatya’ya resmen ayrımcılık mı yapılıyor? 16 Şubat 2024 04:39
- Afetin, nemacılığın, timokrasinin ‘utp-usta öğreticilik’ hali: 890.920 09 Şubat 2024 04:53
- Deprem ve ülke yönetimi: Mütaşerik yönetimin ağır sonuçları 02 Şubat 2024 04:48
- "Karakter eğitimi" nedir: MEB, Bakan Tekin 1.3 milyon işçi çocuğu unuttu, "Çocukları bari tatilde çalıştırmayın" 26 Ocak 2024 04:45
- Davos, yerel seçimler ve yoz milliyetçilik çağı: Paranın satın alma gücünün satın aldığı tin ve insanlık 19 Ocak 2024 04:50
- MEB'in yüzüncü yıl raporu gerçeklik korkusu: İçinde Mustafa Kemal hiç geçmiyor 12 Ocak 2024 04:47
- 2024'ün dört günü: Anayasa'nın, hukukun, bilimin, eğitimin, barışın, yurttaşlığın lağvedilmesi 05 Ocak 2024 04:27