20 Temmuz 2016 00:16

İki bodrum tek gerçek

İki bodrum tek gerçek

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Evrenden mutfak tezgahına küçük şeylerin büyük sonuçları”nı yani “Tozun Gizli Hayatı”nı yazmıştı Hannah Holmes. TÜBİTAK Yayınları’ndan çıkan bu kitapta astrofizikçi David Leisawitz ise “Bir toz taneciği küçük bir kaya gibidir” demekte.
Kütüphanemde uzun zamandır bu kitabın yanı başında “Gençlerin ve Çocukların Fotoğraflarıyla Roboskî” kitabı duruyordu. Önsözünde “Tozun Gizli Hayatı” kitabına atıfta bulunurcasına ‘tozdan’ bahsetmekte: “Her kaybedilişin ardından tozlu raflara gömülenlerin birer tanığı olan bizler, fotoğrafçılar olarak: Roboskî’de toplumsal belleği; fotoğraflar, yazılar, hikayelerle güçlendirmek ve Roboskî’deki genç fotoğrafçıların haykırışına ortak olmak için bu çalışmayı başlattık.”
Her bir toz taneciği küçük bir kaya... Denebilir ki “çağdaş hayat büyük ölçüde toza dayanmaktadır”.
Ve geçen cuma akşamı devasa bir toz kümesi havalandı yeniden. Aynen Roboskî’de olduğu gibi! Bu kez adına darbe dediler. Vuran “aynı” savaş uçağı, komuta eden basına yansımış hali ile “aynı komutan”, silahlar devlet envanterinden.
Geçen cuma akşamı TBMM’den koca bir toz havalandı, aynen Cizre’de olduğu gibi. Sağ kalmak adına milletvekilleri sığınağa indiler  aynen Cizre’de bodruma sığınanlar gibi. Çok şükür ki bu kez sığınakta katletmeye zamanları yetmedi. Silahlar aynı; devlet envanterinden. Basına yansıdığı hali ile “komutan aynı”...
Ve şimdi çoğunluk şaşkın! Nasıl olabilir bir komutanın sivil halkı, parlementer sistemin simgesi millet meclisini, cumhurbaşkanlığı sarayını vur emri vermesi! TV kanalları her konuğa bu soruyu soruyor günlerdir. Ama yanlış yerde arıyorlar doğru yanıtı. Basın özgür olabilseydi Roboskî katliamından sonra yaşamı belgeleyen çocuk fotoğrafçılara, yüz günü aşkın sokağa çıkma yasaklarında vurulan kadın, çocuk ve yaşlılara sorarlardı bu soruyu.
Ne hazin! Roboskî kıyımından birkaç yıl sonra yine devlet envanterinden silahlarla katledilen Roboskî’deki katırların son bakışını kaçımız hatırlıyoruz? Ya geçen hafta aynı envanterden silahlarla katledilenlerin son bakışını? Hafızalar bölündüğü ve farklılaştığı için yaşıyoruz bu kötü günleri.
Peki ne, nasıl yapmalı? Her birimiz yüreğimizin taa derinliklerinde “bir seyirci” taşırız. Bu sıkıntılı günlerde o seyirciyi sahaya indirmeliyiz; barış için, barışık ve insan kalabilmek için. Misal darbecilerin “işkence veya kötü muameleye maruz kaldıkları” iddiasına karşı tereddütsüz insan haklarından yana saf tutmalıyız. Hem de bu insan hakları mücadelesini devlet envanterinden çıkan kurşunlarla “katledilen” sivillerin yakınları, Roboskî’den Cizre’ye mağdur aileler ve ülkemizin onuru Cumartesi Anneleri ile birlikte yapabilmeliyiz.
Adalet; binlerce yargıç ve savcısı gözaltında bir hukuk sisteminden beklenemez. Asıl adalet devlet envanterinden silahlarla yakınları katledilenler, “devlet güvenlik birimlerinde” yakınları kaybedilen Cumartesi Anneleri ile birlikte insan hakları savunucuları olarak bu katliamları yapanların, failleri “sümenaltı eden” bugünün tutuklusu asker, savcı ve hakimlerin de insan haklarını savunmakla hayata geçirilebilir. Hem de gözlerinin içine bakarak. Dünün insan haklarına aykırı ters kelepçe uygulayıcılarına reva görülen ters kelepçe ve kötü muameleye de karşı çıkmalıyız. İçlerinde “idam cezası taraftarı” bol darbeciler için de idam cezasına karşı çıkmalıyız, hem de gözlerinin içine baka baka!...
Zaman; Ressam Grayson Perry’nin tablosundan esinle küçük farklılıklarımızın kibrinden azade olabilmeyi gerektiriyor. Demokrasi, barış ve insanlık adına...
Hazır mıyız? Yoksa meydan, bu darbeye karşı ama demokrasiden yana olmayanlara kalacak.
Sağlıcakla kalın...

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa