18 Temmuz 2016 00:52

Demokrasi mi kazandı?

Demokrasi mi kazandı?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Videoyu izlemişsinizdir. Türkiye’de çekildiğini bilmeseniz Suriye’de IŞİD, Nusra ya da Ahrar’uş Şam militanı olduğunu düşünebileceğiniz eli silahlı zat nefes nefese konuşuyor:  “Fetullahçı ve laikçi köpekler devlete mukavemet etmeye çalışıyor. Biz de polisimize yardıma geldik.” 

Peki, Boğaziçi köprüsünde bir askerin boğazının kesilerek öldürülmesi haberi sizlere kimleri hatırlattı?

Askeri darbe girişiminin bastırılmasından sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşuyor.  Kalabalık, IŞİD’in infazlarını izlemeye toplanmışçasına bir ağızdan haykırıyor: İdam isteriz!...İdam isteriz!…Sonra demokrasi kahramanımız “demokratik ülkelerde her talebin konuşulması haktır. Bunlar parlamento çatısı altında değerlendirilir” diyerek kitleyi daha da coşturuyor. Arından “işte ordu, işte komutan”, “ya allah bismillah allahuekber” sesleri yükseliyor.

Evet, askeri darbe girişimi yenilgiye uğratıldı. Ama bu görüntülere bakınca demokrasinin kazandığını kim söyleyebilir? 

Darbe girişiminde bulunan askerlerin Fetullah Gülen ile ilişkileri ya da kaçının Fetullahçı olup olmadığı bizim tartışma konumuz değil. Ancak şu kesindir: Darbe girişiminde bulunanları FETÖ’cü ilan eden Erdoğan, bu girişimi devlet içindeki muhaliflerini temizlemek için bir fırsata dönüştürdü. Darbe girişimi bastırılır bastırılmaz aralarında HSYK, Yargıtay ve Danıştay üyelerinin de bulunduğu binlerce yargı mensubu hakkında yapılan soruşturmalar ve alınan gözaltı kararları da bunu açıkça göstermektedir.  

Yani ‘askeri darbe’nin yenilgiye uğratılmasından sonra yaratılan hava ‘sivil darbe’ ile tek adam diktatörlüğüne dayalı bir rejim kurmayı amaçlayanları hedeflerine bir adım daha yakınlaştırmış oldu.

Ve bu ilk de değil. AKP-Erdoğan iktidarı bugüne kadar “demokrasi” adına hangi adımı attığını söylediyse hep kendi iktidarını sağlamlaştırdı. Ülkeyi demokrasiden bir adım daha uzaklaştırdı.

Ergenekon operasyonları sadece iktidar mücadelesinde ordunun AKP-Erdoğan önünde engel olmaktan çıkartılmasına yönelikti. ‘Bin operasyon’, JİTEM, yargısız infazlar, faili meçhuller konusunda Ergenekoncu askerlerle ilgili yüzlerce iddia vardı. Bu konuda tek bir yargılama yapılmadı. Karanlıkların aydınlanması engellendi. Dahası iktidar savaşın yeniden tırmandırılması sürecinde Ergenekoncularla kol kola girdi.

2010 referandumunda “darbe anayasası ile hesaplaşacağız” dediler. Yüzde 10 seçim barajının korunması başta olmak üzere darbe anayasasının iktidarın çıkarlarına hizmet eden bütün maddelerini koruma altına aldılar.

“Çözüm süreci”nde sürecin yasal güvenceye alınması ve barışın yolunun açılması talebine MİT Yasasını çıkararak yanıt verdiler. Sürecin kendisi değil, Erdoğan ve MİT güvenceye alındı. Sonra bilindiği gibi masa devrilerek ülke yeniden savaş ve çatışmaların içine çekildi.

Ve 11 yıl boyunca iktidarı birlikte paylaştığı Gülencilere karşı yapılan operasyonlar...

Bu süreç boyunca “paralel devletle mücadele” adı altında polisten yargıya, eğitimden medyaya her alanda kadrolaşma ile kol kola yürütülen bir tasfiye süreci işletildi/işletiliyor.

Gelinen yer ortadadır.  Ne askeri darbe girişimleri engellenebilmiş, ne de darbe anayasası yerine demokratik bir anayasa yapılmıştır. 

Yani 14 yıllık AKP-Erdoğan iktidarı boyunca az gittik-uz gittik ama demokratikleşme yolunda bir arpa boyu yol bile gidemedik. Gele gele bir ‘sivil darbe’ üzerine inşa edilen tek adam diktatörlüğüne vardık.

En başa dönersek, AKP-Erdoğan 14 yıldır “demokrasi” diye diye kendi rejimini inşa etmekle kalmadı. Demokrasiyi “küfür”, laikleri “düşman” olarak gören; silahıyla polisin yardımına koşup boğazını kestiği askere “cezasını veren” ciddi bir kitle tabanı da oluşturdular.  Tıpkı rejimi demokratikleştirme iddiasıyla yola çıktıkları Suriye’de IŞİD’i, Nusra’yı, Ahrar’uş Şam’ı yaratmaları gibi...

Sonuç olarak, askeri darbe girişimi yenilgiye uğratılmış olsa da son birkaç günde yaşananlar bize daha ciddi bir tehditle yüz yüze olduğumuzu ve ülkenin bir yol ayrımına geldiğini göstermektedir: Ya kendisi gibi olmayan herkesi düşman olarak görüp yok etmeye yönelen dizginlerinden kopartılmış gericiliğe teslim olacağız, ya da her milliyet ve inançtan halk güçleri olarak barış içinde yaşayabileceğimiz laik-demokratik bir düzenin kurulması mücadelesinde birleşeceğiz! 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa