15 Temmuz 2016 01:00

Bu kez sıra İtalya'da mı?

Bu kez sıra İtalya'da mı?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Avrupa Birliği’nin Brexit kararı ardından hasar tespit çalışmalarını yaptığı ve yeni yol haritası belirlemeye çalıştığı bir dönemde bu kez yeni bir kriz kapıya dayanmış görünüyor. İtalya ekonomisi avro krizinin başlarından itibaren problemli ekonomiler arasında yer alıyordu. Brexit sürecinin tetiklediği belirsizlik dalgasında bankacılık sisteminin kırılgan yapısı nedeniyle ilk büyük darbeyi göğüsleyen ülke olacak gibi görünüyor.
Bugün İtalyan bankacılık sisteminde sorunlu kredilerin toplamı 360 milyar avroyu buluyor. Bu miktar toplam kredilerin yüzde 17 gibi yüksek bölümüne ve ülke GSYH’sinin yaklaşık yüzde 25’ine denk geliyor. Dahası, ekonomideki durgunluğa bu yıl içerisinde anayasal referanduma gidecek olan ülkedeki siyasi çalkantılar, AB karşıtı siyasi eğilimlerin güç kazanması ve Brexit kararının AB nezdinde yarattığı belirsizlikler de eklenince ekonomideki kan kaybı duracak gibi görünmüyor. Yılbaşından bu yana ülkenin büyük bankalarının yüzde 50’nin üzerinde değer kaybetmesi geleceğe dönük karamsar beklentileri büyük ölçüde yansıtıyor.
Morgan Stanley tarafından yapılan değerlendirmede ülkenin iki büyük bankası BancoPopulare ve Banca Monte deiPaschidi Siena’nın bu ay içerisinde yapılacak stres testlerinden geçmesinin neredeyse imkansız olduğu belirtiliyor. Bu sayının yükselmesi hiç şaşırtıcı olmayacak.
Krize nasıl müdahale edilebileceğine gelince. Kısa vadede krizin büyümesinin önüne geçilmesi amacıyla İtalyan hükümetinin bankalara 45 milyar aktarması gerektiği tahmin ediliyor. Ne var ki, bunun nasıl gerçekleştirileceği de büyük bir soru işareti. ABD benzeri bir kurtarma (bailout) operasyonu AB tarafından getirilen sınırlamalar dolayısıyla mümkün gözükmüyor. AB regülasyonları gereğince ABD’de olduğu gibi kamu kaynaklarının bankalara aktarılması “ahlaki tehlikeyi” arttıracağı gerekçesiyle engelleniyor. Bankaların karşılaşacağı zararın sokaktaki vatandaş yerine ilk olarak yatırımcılar tarafından göğüslenmesi gerektiği (bail in) yönünde bir prensip ön plana çıkarıyor. Bu durum hiç kuşkusuz ABD’deki örneğe oranla daha adil bir seçenek oluşturuyor. Kamu kaynaklarının dev finans tekellerine aktarılarak zararın kamusallaştırılmasının kısmen de olsa önüne geçiyor. Ne var ki, İtalya örneğinde durum biraz daha karmaşık. Bloomberg tarafından yapılan tahmine göre İtalyan bankalarının borçlarının yüzde 45’i finans tekelleri, büyük yatırımcılara değil tasarruflarını banka tahvillerine yönlendiren sıradan vatandaşlara ait bulunuyor. Bu durum, ABD’dekinin aksine halk genelinde banka kurtarma operasyonlarına dönük beklentinin daha güçlü yer tutmasına yol açıyor.
IMF raporuna göre ülkenin 2020 ortalarına göre toparlanması oldukça zor görünüyor. Avrupa’nın üçüncü büyük ekonomisinin böylesi uzun bir durgunluk tehdidiyle karşı karşıya bulunması yabana atılır bir durum değil. Avrupa’nın geneli için toparlanmanın çok zorlu geçeceğinin ve büyük siyasi dalgalanmaların yaşanabileceğinin en önemli göstergesi.
Büyüyen ekonomik krizin İtalya genelinde yükselen AB’ye dönük ayrılıkçı eğilimleri daha da güçlendireceğine şüphe yok. Dahası, İtalyan bankalarının yaşadığı bu krizin Fransız ve Alman bankaları başta olmak üzere diğer Avrupa bankalarını etkilememesi de mümkün değil. Kısacası, Avrupa krizinde filmin vurucu sahnesini henüz görmedik gibi duruyor. Anlaşılan, önümüzdeki döneme AB’nin varlığını koruma çabası damgasını vuracak. Birlik ya daha sıkı bir entegrasyona yönelecek ya da parçalanma eğilimi hız kazanacak.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...