14 Temmuz 2016 01:00

İktidarın manevra alanı ve bazı eğilimler

İktidarın manevra alanı ve bazı eğilimler

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Burjuva iktidarlarının kitleleri yedeklemek üzere kesintisiz bir manipülasyon faaliyeti yürüttükleri; iktidarlarının sürdürülmesinde kendi gerçek durumları üzerine yanıltılmış ve aldatılmış yığınların desteğinin önemli bir dayanak oluşturduğu, olgusal gerçekliklerden biridir. Sermaye iktidarının kurumsal gücü, ona sadece baskı uygulama olanağı sağlamaz, genel ekonomi politikaların belirlenmesi ve uygulanmasında söz sahibi olmasını da sağlar. Burjuva politikasının kapitalist ekonomiyle bağlı oluşunun bir sonucudur bu.
Burjuva iktidarı, kitlelerle ilişkilerinde böylece “havuç-sopa” politikası uygulama olanağı bulur. Zorunlu durumlarda tavizler verilir ve yanısıra Erdoğan yönetimindeki hükümetler döneminde oldukça net şekilde gözlemlendiği üzere belirli bir kesime (yandaş kişilerle sınırlı kalmayan bir kitle), kaynağı artıdeğer sömürüsü olan ranttan yukarıdan aşağıya azalan oranlı pay vererek ekonomi aracıyla da yedeklenmesini kolaylaştırır.
Erdoğan’ın “kolektif kimliği”yle tanımlı iktidar (devlet ve hükümeti), “batmış ekonomiyle alacağı yol kalmadı” değerlendirmelerini etkisiz kılacak birçok aracı bir arada kullanmakta “mahir olduğunu” göstererek  politik baskıyı yoğunlaştırmanın yanısıra, yığınsal yedeklemeye yarayan ekonomik yöntemleri de etkili tarzda uyguluyor. Sadece üst sermaye gruplarını memnun edecek uygulamalara girişmiyor; sadece onlara “Yeni müjdeli paket”ler sunmuyor; sadece vergisiz rant vurgunu olanağı sağlamıyor; daha geniş bir kesimi de çeşitli kırıntılarla besleyip yedeklemeye çalışıyor. “Altı milyon aileye ayda altıyüz lira para aktarılıyor”; “rant dağıtımı üst bürokrasiyle sınırlı değil”; “özel militarist güçler paralı asker ve polisten oluşuyor” türünden haber-yorumlar  ciddiye alınır türdendir.
Kaynağı nereden bulduğu sorusu yerinde ve ciddi olmakla birlikte, ülke ekonomisinin son on yıllardaki taşıyıcı kolanlarından biri olan inşaat sektörünün tüm ülke sathında yarattığı yüksek getirili rantın merkezileşmesini ve iktidarın “Siyasal İslam”ın karapara ekonomisiyle edindiği desteği gözetmeyen bir değerlendirme doğru olmayacaktır. Ekonomi henüz bir kriz durumu yaşamıyor. Yeni yasalarla ülkeye kaynağı belirsiz ve yüksek kar-rant sağlayacak parasermaye akışı teşvik edildi. İç ve uluslararası sermaye yararına çalışma ve iş koşulları işçi ve emekçilerin aleyhine yeniden düzenlendi. Grev, gösteri, direnişlerin ülke düzeyindeki seyri henüz ürkütücü olmaktan uzaktır, vb.
Buna dini ideolojinin etkisindeki kesimlerin “ruhunu okşayan” istismarcı politikanın etkisi etkileniyor. Toplu “trans” kampanyasıyla çizilen bir “Ulu ve güçlü önder” profilinin kişiye tapıncı geliştirecek şekilde belirli bir kesimi (hiç te küçümsenir bir kitle değil) derleyip-toparlayıp yedeğe aldığı somut bir olgudur.
Bütün bunların, AKP’nin devletleşmesi ya da devletin AKP’leşmesi; burjuva bürokratik merkezi aygıtın Erdoğan yönetiminde militarist kurumlarla sözde sivil üst bürokrasi tekelinin sermaye tekeline belirli bir uygunluk içinde, ve asıl niteliği sömürülen ve ezilen sınıf ve kesimlere karşı ‘birliği’nin güç kazanması koşullarında proletarya ve emekçi kitleleri için koşulları daha da ağırlaştırdığı bir gerçektir.
Koşullar ağırlaşmıştır ve ‘hali-vakti yerinde’ orta-üst kesimler içinde ülkeden kaçış yönünde bir eğilim dahi ortaya çıkmaya başlamıştır. İşçi-emekçi hareketinin geri düzeyi ve parçalı durumu, mücadele olanakları ve gerekliliği üzerine kuşku uyandırıcı anlayışları beslemekte, “bu koşullarda mücadele edilemez”(!) türünden umut kırıklığına ve mücadeleden kaçış eğilimlerine güç vermektedir. Buna ragmen kitlelerin ileri kesimlerinde mücadelenin ilerletilmesi istem ve tutumu önemli bir veridir.
Kitleler, bu uygulamaların yanısıra sahip oldukları, ve çoğunca eski zamanlardan kalma ve bir bakıma gelenekselleşmiş düşünceleriyle inançları üzerinden yol alırlar. Düşüncelerindeki değişim sosyal-iktisadi yaşamlarındaki değişimle bağlı bir seyir izler. Yaşam ve çalışma koşullarının kötülüğü ya da kötüleşmesi, sosyal-ekonomik durumlarının yoksullaşma, işsizlik ve gereksinmelerini temin edememeleri şeklinde sarsılması, kendilerine gösterilen ve söylenenler ile kendi durumları arasındaki benzemezliği ve hatta uçurumu görmelerinde etkili olur. Burjuva parti fraksiyonlarının oluşturduğu alternatiflerin çözüm olmadığını gördükleri ve kavradıkları oranda kendi bağımsız-ve devrimci yönelimlerini gerçekleştirmeye koyulurlar. Sömürü ve baskıya karşı, ve üretim araçlarının özel kapitalist mülkiyetinden kaynaklanan sorunların ortadan kaldırılmasıyla sağlanabilir insani özgürlük, eşitlik ve sömürüsüz bir yaşam düşüncesiyle birleşmeleri, esas olarak ancak bu durumda mümkün olur. Süreç ilerleme, geriye düşme, darbe yeme ve başarı elde etme şeklinde sancılı olarak işler ve sonuçta işçi sınıfı ve emekçilerin burjuva iktidarı ve sermaye hakimiyetinden kopuşu ve ona karşı kararlıca mücadeleyle kendi iktidarlarını kurmaya evrilir.
Ülkemizdeki gelişmeler bunun tüm unsurlarının çok çarpıcı bir biçimde birarada ve çatışmalı seyrine işaret ediyor. (Devam edecek)

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...