07 Temmuz 2016 00:53

Suriyeli mültecilere vatandaşlık vermek

Suriyeli mültecilere vatandaşlık vermek

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Cumhurbaşkanı Erdoğan son açıklaması ile yine ortalığı karıştırdı. Suriyeli mültecileri T.C. vatandaşlığına alacaklarını söyledi.

Kamuoyundaki yaygın yorum, Erdoğan’ın Başkanlık yolunda yapacağı ilk baskın seçimde Suriyelilerin oyunu almak istediği şeklinde oldu. Buna rağmen AKP’li seçmenin dahi böyle bir adıma itirazı olabileceği düşüncesi ile yandaş medya konuyu okuyucularına benimsetebilmek için taklalar atmaya başladı. Hatta, bunlardan biri böylece bir süre sonra Suriye topraklarından bir bölümünün Türkiye topraklarına dahil edileceği üzerine idi.

Avrupa’da mültecilere ve mültecilerin vatandaşlığa kabulüne sıcak bakmayan kesim genellikle ırkçı, aşırı sağcı çevrelerdir. 

Bizde de ilk tepki MHP’den geldi. MHP böyle bir konunun tartışılmasını dahi abes buldu.

Ulusalcı ve sosyal demokrat çevreler ise AKP’nin üç milyon daha oyu artacak diye olumsuz görüşüne destek bulmaya çalıştı.

İşin bir de tabii yasal yönü var. Vatandaşlığın nasıl kazanılacağı belli. T.C. vatandaşı ana babadan doğmak, evlenme yolu ya da Bakanlar Kurulu kararıyla. Suriyelilerin vatandaşlığa alınması bu durumda esas olarak Bakanlar Kurulu kararı ile olacak. Tabii, bu arada Erdoğan’ın nasıl Bakanlar Kurulu adına konuştuğu sorulabilir ama bilindiği üzere o Anayasayı yok sayarak kendini başkan ve bakanlar kurulu başkanı ilan etmiş durumda. Bu nedenle, Bakanlar Kurulu adına konuşabiliyor. Bakanlar Kurulunun politikalarını tek başına belirleyebiliyor.

Şimdiye kadar Bakanlar Kurulu kararı ile vatandaşlığa alınma çok nadir uygulanan bir yöntem. Sayıya vursanız, senede üçü beşi geçmez. Bazı futbolcular, atletler falan bu şekilde vatandaşlığa alınmış. 1989’daki Bulgaristan’dan göç edenlerin kitlesel vatandaşlığa alınması bir istisna. O olayda “soydaş”lık  durumu var. Milyonlarca Suriyelinin kitlesel olarak vatandaşlığa Bakanlar Kurulu kararı ile alınması  olacaksa bir ilk olacak.

Bir de önemli başka bir konu var. Vatandaş yapılmak istenen kişilerin vatandaş olma talebi olması lazım. Türkiye’de mülteci olarak bulunan Suriyelilerin büyük çoğunluğu Türkiye’de kalmak değil, Almanya ve İsveç gibi ülkelere gitmek istiyor. AB ile üç milyar avro karşılığı bu kitlelerin Avrupa’ya gönderilmemesi anlaşması bu büyük göçü engellemek için değil miydi?

Erdoğan’ın gerek AB ile yaptığı anlaşma, gerekse mevzuatı değiştirmemekte direnmesi iyi niyetli olmadığının kanıtı. Yani, mültecilik sorununa insani saiklerle yaklaşmıyor. Öyle olsa, önce mevzuatı değiştirir. Yukarıda özellikle Suriyeliler için “Göçmen” sıfatını kullanmadım. Hukuken ve sosyolojik olarak göçmenlik ile mültecilik farklı kavramlar. Bizim mevzuatımızda Türkiye’nin doğusundan mülteci kabul edilmiyor. Dolayısıyla doğudan gelenler; Afganlar, Iraklılar, Suriyeliler vb. uluslararası hukuka göre mülteci oldukları halde, T.C. mevzuatına göre mülteci kabul edilmiyor. Bu nedenle, mültecilerin yasal haklarından da yararlanamıyor. Geri gönderiliyorlar. Ya da, batılı bir ülke bu kişileri kabul ederse, oraya gönderiliyorlar.  Şimdiye kadar Türkiye’ye sığınmış ve geriye ölüme gönderilmiş pek çok sığınma vakası var.

Erdoğan ve AKP, gerçekten insani duygularla bazı adımlar atmak istiyorsa, önce mültecilikle ilgili mevzuatını değiştirmeli. Ve, Suriyelilere öncelikle mültecilik hakkı tanımalı.

Tabii, mültecilik hukukunun en önemli konularından biri de, mülteci durumundaki kişi ve kişilerin istediği ülkeye iltica edebilme hakkıdır. Suriyeli mülteciler Almanya ve İsveç’e gitmek istiyorsa, oralara gidebilmelidir.

Şimdi, belki şöyle itirazlar da gelebilecektir. Zengin ve “huzurlu” ülkelere yoksul ve baskıların yoğun olduğu ülkelerden büyük bir göç dalgası var, bu nasıl durdurulacak? Bunu durdurmanın tek yolu emperyalist politikalardan vazgeçmektir. Petrol ve yerel zenginlikler için savaşlar çıkarmamak, diktatörleri desteklememektir. Göç alan ülkelerin işçi ve emekçilerinin bir kısmı işimizi, aşımızı bölüşeceğiz kaygısıyla göçmenlere karşı düşmanlık güdeceklerine, dünyanın yoksul ülkelerinin yağmalanmasına, sömürülmesine karşı kendi patronlarına mücadelelerini yönelttiklerinde işlerini ve aşlarını kaybetmezler.

Suriyeliler AKP ve Erdoğan’a oy verecek diye onların mültecilik haklarını kazanmalarına, istedikleri yere gitme haklarını kullanmalarına, istedikleri ülkeye yerleşip oranın vatandaşı olma taleplerine karşı çıkamayız. Unutulmamalıdır ki, mülteciler yerleştikleri ülkelerde, kısa süre sonra oranın işçi sınıfına dahil olurlar ve oradaki işçi sınıfı mücadelesinde yerlerini alırlar. Onların varlığı işçi sınıfının ekmeğini küçültmez, gücüne güç katar. 

İnsanlık, savaştan, zulümden, açlıktan kaçan insanları istismar etmek değil; onlara yardım etmeyi, onları bağrına basmayı gerektirir. Esasen, sınırsız bir dünya hayal ediyorsak, hiç kimseye sen sınırımızın öte yanından geldin ve geldiğin yere git diyemeyiz. İşçi sınıfı ve devrimciler mültecilere enternasyonalist bir tutumla yaklaştığında, hiçbir burjuva siyaset de onları istismar edemez.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...