06 Temmuz 2016 00:54

Kan kokusunda çalışmak ya da paranın tiranlığı

Kan kokusunda çalışmak ya da paranın tiranlığı

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Marx’ın gençlik dönemi ürünü olan ‘1844 Elyazmaları’, kapitalizmin insanları nasıl “iş”in egemenliğine soktuğunu edebi atıflarla da destekleyerek çok çarpıcı bir biçimde anlatır. ‘Yabancılaşma teorisi’ açısından temel bir alt yapı oluşturan bu metin, paranın tüm insanı değerleri içinde eriten özelliklerini yer yer çok yalın ifadelerle, yer yer de yaratıcı soyutlamalarla önümüze koyar.

Marx için yabancılaşmanın temel nedeni paranın tiranlaşmasıdır. İnsanı kölesi haline getiren para, tüm toplumsal ilişkileri de nesneleştirir, şeyleştirir.

Marx, 1844 Elyazmaları’nın ‘Burjuva toplumda paranın erkliği’ başlığını taşıyan bölümünde Goethe’nin Faust’undan şu alıntıyı yapar:

“Hay kör şeytan! Ellerinin de ayaklarının da 

Kafanın da kıçının da senin oldukları açık;

Ama sevine sevine zevkine vardığın tüm bu şeyler

Bu yüzden daha mı az benim?

Eğer altı damızlık altın parasını verirsem,

Onların güçleri benim güçlerim olmaz mı?

Hızla gidenim ve zengin bir beyim ben,

Sanki yirmi dört ayağım varmış gibi.”
Marx, Shakespeare’den alıntılarla devam eder: 

“Şu azıcık altın, akı kara, güzeli çirkin, haklıyı haksız, soyluyu soysuz, genci yaşlı, yiğidi alçak kılmaya yeter...

“Bu sarı köle

Dinler kurar, sonra yıkar; ileçliyi kutsar;

Cüzzamlıyı taptırır; hırsızı alıp

Üne, özgüye boğar, yan yana oturtur senatörlerle...”

Marx, Shakespeare’nin paranın iki temel özelliğini vurguladığını belirterek şöyle devam eder:

“1/ Görünür tanrısallık, tüm insani ve doğal niteliklerin kendi karşıtlarına dönüşümü, şeylerin karışıklık ve evrensel bozulmasıdır o; olanaksızları bağdaştırır.

2/ Evrensel kibar orospu, insanların ve halkların pezevengidir.”

Bayramın ilk gününde Evrensel’in manşetinden verdiğimiz ‘THY, kan kokusu geçmeden çalışmaya ve gülmeye zorladı’ başlıklı haber, Marks’ın 1844 Elyazmalarında aça aça anlattığı ilişkileri ve Kapital’de en ince ayrıntılarına kadar deşifre ettiği kapitalizmin özelliklerini çok çarpıcı bir biçimde gösteriyor..

Arkadaşımız Sinem Uğurlu’nun haberinde, 28 Haziran gecesi gerçekleşen, 45 kişinin yaşamını yitirdiği 230’u aşkın kişinin de yaralandığı saldırının ardından, sabaha karşı THY tarafından çalışanlarına gönderilen mesajla, “Herhangi bir görev değişikliği tebliğ edilmeyen ekiplerimizin planlı görevlerini gerçekleştirmek üzere zamanında görev başı yapmaları gerekmektedir” talimatı verildiği belirtiliyor. Bir THY kabin memuru sabah saatlerinde uçuş için gittiği havalimanındaki atmosferi şu sözlerle anlatıyor: “Gittiğimde her yer yıkılmış, camlar kırılmıştı. Savaş alanı gibiydi. Kan kokusu vardı havada. O kokunun ve bu atmosferin içinden geçerek uçuşa gittik.”

Arkadaşımızın konuyla ilgili görüşüne başvurduğu İşyeri Hekimi Uzman Doktor Gökmen Özceylan, bu tip büyük çaplı ölümlü olaylardan sonra çalışanların en az 15 gün dinlendirilmesi gerektiğini ifade ederek, “Böyle bir travmanın içinde, uçuş güvenliğini sağlamaları mümkün değil” diyor. 

Bir yandan bu tür saldırılarda yaşamını yitirenler tüm insani özelliklerinden soyutlanarak birer istatistiğe indirgenirken ve o istatistik de bir noktadan sonra artık kaç basamaklı sayı olduğuna bağlı olarak görünür olurken, diğer yandan da paranın tiranlığı üzerine kurulu sistem, kan deryası ortasında da, adeta ölülerimizin üzerine basa basa azami kârı sağlamak için yoluna devam ediyor. 

İnsanın, emekçinin paranın kölesi kılındığı bu sistemin cenderesinden kurtulacağı bayramlar dileğiyle.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...