04 Temmuz 2016 00:53

IŞİD’çi nesiller nasıl yetişiyor?

IŞİD’çi nesiller nasıl yetişiyor?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Terörün dili, dini, milliyeti yok…

Bunların gerçek İslam’la alakası yok…

Son Atatürk Havalimanı saldırısında olduğu gibi IŞİD katliamlarından sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan ve hükümet yetkililerinden en çok duyduğumuz sözler bunlar değil mi?

Bu sözleri söyleyenlerin uyguladıkları politikaları bilmeyenler için yapılan açıklamalar teröre karşı verilen evrensel mesajlar olarak görünebilir.

Ama işin aslı öyle değil. 

Türkiye’de 2014’te yapılan bir kamuoyu araştırmasında (MetroPOLL Stratejik ve Sosyal Araştırmalar Merkezi) IŞİD’i terör örgütü olarak görmeyenler yüzde 11,3 idi. Yine 2016 başlarında, yani IŞİD’in Türkiye’ye yönelik bombalı saldırılarının gerçekleştiği dönemde yapılan bir araştırmada  (Global Politika ve Strateji Merkezi) ankete katılanların yüzde 9,3’ü IŞİD’i terör örgütü olarak görmediğini ve yüzde 5’i de IŞİD’in yaptıklarını desteklediklerini söylüyor. 

Eldeki veriler elbette sadece kamuoyu araştırmaları değil. Ankara’daki 10 Ekim katliamından üç gün sonra Konya’da oynanan Türkiye-İzlanda maçında, katliamda yaşamını yitirenler için yapılan saygı duruşunda yaşananlar hala hafızlardadır. Taraftarlar tekbir getirip katliamda yaşamını yitirenleri yuhalamıştı.

Yani mesele Erdoğan rejiminin Suriye ve Rojava’ya müdahale politikasına bağlı olarak IŞİD’i desteklemesinin çok ötesindedir. Dolayısıyla IŞİD’i siyaseten desteklemekten vazgeçmesiyle bitebilecek bir mesele de değildir.

Mesele yaptığı bunca katliama rağmen Türkiye’de her on kişiden birinin IŞİD’i terör örgütü olarak görmemesi ve hatta her yirmi kişiden birinin IŞİD’in bu barbarlığını desteklemesidir. Diyarbakır, Suruç ve Ankara saldırılarını gerçekleştirenler Adıyaman-Antep bağlantılı Türk-Kürt IŞİD’çilerdi.

Mesele bu ülkede egemenlerin uyguladığı politikalarla IŞİD’çi yeni nesillerin yetiştirilmesi, IŞİD’in destek gördüğü/göreceği bir toplumsal zihniyetin var edilmesidir.

23 yıl önce Sivas’ta Alevileri ve aydınları yakan gerici güruhun en önünde kim vardı?  IŞİD’in ataları diyebileceğimiz bu güruhu sözde yatıştırmak için konuşma yapan belediye başkanı Temel Karamollaoğlu!

Bu ülkenin cumhurbaşkanı o dönem Karamollaoğlu ile aynı partide-Refah Partisi- siyaset yapıyordu. Sonra Sivas katliamı davası gibi bir insanlık suçuyla ilgili mahkemenin zamanaşımı kararı için ne dedi, dönemin Başbakanı olan Erdoğan?

“Milletimiz için, ülkemiz için hayırlı olsun!”

Bu ülkede “din uzmanı” yetiştirmek için kurulduğu söylenen İmam-Hatip okullarına gidenlerin sayısı 13 yılda 60 binden bir buçuk milyona çıktı.

Bırakın devletin kendi din anlayışını empoze ettiği zorunlu din derslerinin kaldırılmasını, Kur’an’dan peygamberin hayatına kadar “seçmeli” adı altında yeni din dersleri dayatıldı.

Yetmedi, eğitimin fen-sosyal-edebiyat gibi hiçbir branşıyla alakası olmadığı halde TEOG ve üniversite sınavlarında din soruları sorulmaya başlandı-ki verilen bütün din dersleri fiilen zorunlu hale gelsin.

Sonra iktidar partisinden seçilen Meclis Başkanı İsmail Kahraman, yeni anayasadan laikliğin kaldırılması gerektiğini söyledi.

Ve yine milli eğitim bu sene öğretmenlere seminer döneminde Aleviliğe “bozuk zihniyet” diyen, kız ve erkek öğrencilerin ayrı okullarda okutulmasını savunan “Türkiye’de Maarif Davası” isimli kitabı zorunlu eğitim kitabı haline getirdi.

Okul öncesi eğitimin kaldırılıp yerine camii-Kur’an kurslarının dayatılması ve on binlerce kaçak Kur’an kursu mu dersiniz, yine Ensar gibi dinci vakıf ve cemaatlerin binlerce kaçak yurdu mu dersiniz, müftülere evlendirme yetkisinin verilmesi mi dersiniz, nereye, hangi toplumsal alana dönüp bakarsanız bakın hep aynı zihniyetin örgütlendiğini göreceksiniz.

Diyarbakır Sur’da 6 ayı aşkın bir süre devam eden kuşatma ve yıkımın ardından devletin ilk icraatı ne oldu dersiniz? 270 Kur’an kursunda 5 bin çocuğa din eğitimi vermek!

Şunu da ekleyelim; bizim için mesele şu ya da bu toplumsal kesimini inancı değildir. İktidarın, din ve inanç meselesini kendi egemenlik ilişkilerine hizmet edecek biçimde siyasallaştırıp örgütlemesi ve bu politikanın yarattığı sonuçlardır.

Çünkü IŞİD de, “IŞİD’in gerçek İslam’la alakası yok” diyenler de dünden bugüne aynı politikanın; dinin siyasallaştırılmasının sonuçları olarak ortaya çıkmışlardır.

Dolayısıyla IŞİD’e karşı mücadele, dini siyasal mücadelenin bir alanı-konusu yapıp toplumsal yaşamın her alanında bize kendi din anlayışına göre yaşamayı dayatan ve karşımıza dinci örgütlenmeleri çıkaran iktidarın zihniyetle mücadeleden bağımsız ele alınamaz. Çünkü ancak böylesi bir mücadele anlayışı ile IŞİD gibi barbar örgütlerin yaşam alanı bulamayacağı, her milliyet ve inançtan halk güçlerinin barış ve eşitlik içinde kardeşçe yaşayacağı laik-demokratik bir gelecek kurulabilir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...