30 Haziran 2016 00:58

Dış politika ve güvenlik

Dış politika ve güvenlik

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Rusya başkanı Putin ve cumhurbaşkanı Erdoğan arasındaki telefon görüşmesinin olumlu geçtiğine dair müjdeler verilirken Türkiye kamuoyu bir önceki gece Atatürk Havalimanı’nda gerçekleşen terör saldırısına odaklanmıştı. Suriye politikasında resmen iflas açıklanmasıyla güvenliğimize haciz gelmesi aynı anda gerçekleşti. 

Güvenliğin nasıl sağlanamadığı tam da şimdi ayrıntılı tartışılması gereken bir konudur. Bu saldırının engellenebilmesi mümkün müydü? IŞİD’in Türkiye içinde uyuyan hücrelerinin olduğu artık sağır sultanın bildiği bir olgu. Önceki başbakan hepsinin yerlerinin bilindiğini ama eyleme geçmeden bu teröristleri tutuklamamanın mümkün olmadığını açıklamıştı. Peki bu saldırıyı gerçekleştirenler istihbarat tarafından izleniyor muydu? Yoksa istihbarat radarından kaçmayı becermişler miydi? Kaçtılarsa bunu nasıl becerdiler?

Türkiye’deki mevcut rejim derhal yayın yasağı ve sosyal medya yasağı getirerek bu ve benzeri soruların tartışılmasını engellemeye yöneliyor. Böylece idarenin bir hatası varsa, politikada bir yanlış varsa bunun konuşulmasının önüne geçiliyor. Derhal bir halkla ilişkiler kampanyası devreye sokuluyor. Ne var ki hiçbir halkla ilişkiler stratejisi güvenliğimizi sağlamaya yetmez. 

Havuz medyasında deniyor ki: Türkiye’nin Rusya ve İsrail’le yakınlaşmasına karşı bir saldırı olabilirmiş. Öyle mi? Madem maliyeti terör olarak çıkıyor neden yakınlaşıyoruz o halde? Haydi dostlarımız çoğalsın hamlelerini destekleyelim. Peki başta neden bu devletlerle düşman olmuştuk ki? Bir bilen var mı dostlar? Havuza bakarsan hep aynı sığlıkta: Türkiye’nin büyümesini hazmedemeyen üst akıllar. Kim yahu bu üst akıl bir deyiverin de bilelim? Resmi müttefikimiz ABD mi, AB mi, NATO mu? Yoksa Rusya mı, Çin mi? Yoksa hepsi birden mi? Böyle cin gibi bir şey üst akıl; varlığına dair kanıt istersen kafirsin. Peki şimdi eski düşmanlarla dost olmaya karar verdiğimize göre biz de mi üst akılla barıştık? 

Dahası var. Yıllardır radikal cihatçıların ülkede nasıl örgütlendikleri, rahatça Suriye’ye girip çıktıkları, kamplar kurdukları yazıldı, çizildi. Fatih’te IŞİD bayrağıyla yürüyüşler, İstanbul Üniversitesi’nde öğrencilere saldıran ve ellerinde IŞİD bayrakları sallayan bir grubun Beyazıd meydanında polis tarafından koruma çemberine alınması, Sultanahmet saldırısından sonra olay yerine karanfil bırakmak isteyenlere herkesin gözü önünde saldıran kalabalık... Daha nicesini saymak mümkün. Bu olaylarda güvenlik ve istihbarat birimlerinin uygulamaları ne olmuştur? Savcılar bizim okuduğumuz haberleri okuduğunda ne yapmıştır? TBMM bu olayları incelemiş midir, raporlamış mıdır? Hükümet acaba Allah’tan rahmet dilemekten başka bir politika geliştirmeyi düşünmekte midir? Yoksa bunlar da iş kazaları gibi razı gelinmesi gereken alın yazısı mıdır?

Suriye politikasının Türkiye’nin güvenliğini tehdit edeceği baştan aşikardı. 11 Mayıs 2013’te Hatay Reyhanlı’da 51 yurttaşın hayatını yitirdiği terör saldırısı bunun en ağır kanıtı oldu. Türkiye’nin güvenliğini ancak bölgede nüfuz alanlarını genişleterek sağlayabileceğini iddia eden yayılmacı politikanın ülkeyi lüzumsuz ve yüksek riskli bir maceranın içine sürüklediği yazıldı, çizildi, söylendi. Elbette bu eleştiriler havuz zadeganı tarafından hainlik suçlamalarıyla karşılandı. Yetmedi güvenlik politikasını irdeleyen gazeteciler hapse atıldı, yargılandı, herkesin gözü önünde suikast girişimine maruz kaldı – hem de adliye binası önünde! 

Şimdi Atatürk havalimanı saldırısından sonra dönüp Reyhanlı’yı tekrar ele alalım: Yayılmacı siyaset yeni rejimin kurulabilmesi için gerekli güç yoğunlaşmasının vazgeçilmez bir aracıydı. Bu rejimin ihtiyaçları Türkiye halklarının güvenlik çıkarıymış gibi sunuldu havuz medyasında. Ancak güvenliğin başlıca unsuru aslında ülkedeki çatışmasızlık ortamının sürdürülmesiydi. Türkiye’nin dış politikası güvenliğine hizmet edeceğine, güvenlik dış politikanın hizmetine girdi. Suriye politikası Türkiye’nin güvenliğini arttırmadı, aksine ortadan kaldırdı. Bunun sorumluluğu da ortada duruyor.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...