29 Haziran 2016 00:50

Tıp ve din: Hastane mescitleri

Tıp ve din: Hastane mescitleri

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Bilim, din kavşağında önemli turnusollerden birisi de hastane mescitleridir. İbadet öncesi  “abdest” yani hijyen şartı getiren bir din olarak anlatır İslam'ı, devletin zorunlu din dersi kitapları. Ve bilim kanıta dayalı önermelerde bulunur hayata dair.

Peki, mevzubahis hastanelerdeki mescitler olunca devletin derinlerinin ve hükümetlerin “bir dediğini iki etmeyen üniversitelerimiz” ve cümle eğitim hastanelerinin eğitim kadroları ne söyler, ne eyler? Ya Diyanet? Şaşırmayın sonuç bildiğiniz üzere...

Söz konusu turistler olunca “turistik camilerde” kokmayan halılar” ve kullanılıp atılan yer örtüleri bahsinde önlem arayışı ve uygulamalarına rastlıyoruz ama hastane mescitlerinde hastane enfeksiyonlarını önlemek adına hiçbir çabaya rastlamıyoruz. Burada ne yazık ki bilim ve din kurumlarının tercih edilmiş kayıtsızlığı buluşuyor.

Hastane mescitlerinin gerek sayısı gerek büyüklüğü son yıllarda giderek artmaya başladı. Ne yazık ki sonu ölümcül olabilen hastanene enfeksiyonlarının yayılmasında bu mescitlerin olası rollerini dile getirebilen ne bir diyanet kurumu var ne de kanıtlarıyla çalışmalara döken ve çözüm yolları ile birlikte uyaran bilim insanları! Üstelik bırakalım hastane mescitlerini bizzat hastane koridorlarında toplu namaz kılındığına dair görüntüler, haberler hiç de eksik olmuyor.

Ülkemizin enfeksiyon hastalıkları akademik yayın külliyatında ne yazık ki hastane mescitleri yer almıyor. Üstelik üniversitelerin türban yasağı günlerinde laiklik konusunda cepheleşmeyi dayatan, “mangalda kül bırakmayan” akademik ve dönemin yönetici kadrolarının bilimsel yayınları arasında dahi ‘hastane enfeksiyonları ve hastane mescitleri’ başlığına rastlamak mümkün değil.

Oysa hastane enfeksiyonları bahsi tıbbın üstesinden gelmekte en çok zorlandığı, sosyal güvenlik kurumlarına tedavi maliyeti oldukça yüksek, nadir olmayarak ölümle sonuçlanabilen ciddi bir sorun yumağıdır. Görülme sıklığı gelişmiş ülkelerde yüzde 9, diğer ülkelerde yüzde 25’e kadar ulaşabiliyor. Sağlık istatistiklerinin özel sigorta şirketlerinin kar zarar hassasiyeti nedeniyle görece iyi tutulduğu ABD’de “her yıl yaklaşık 30.000 ölüm ve yıllık 5-10 milyar dolar maliyet artışından” bahsedilmektedir. Üstelik bu hastaların hastaneye yatış süreleri 5-10 gün artabilmektedir.

Bilim ancak özgür sorular sorabilen insanların varlığı ile gelişip hayatı kolaylaştırabilir. Bulaşıcı bir hastalık nedeniyle hastanede yatan veya o hastanın refakatçısı olan insanların hastane içine inşa edilmiş mescitlerde veya haberlere konu olan hastane koridorlarında namaz kılma faaliyetleri hastane enfeksiyonlarının en ciddi bulaşma yollarından bir tanesi olabilir mi sorusunu sorabilen özgür bilim insanlarına ihtiyaç var ülkemizde.

Neredeyse her on yatan hastadan birisinde görülen antibiyotiklere dirençli hastane enfeksiyonlarının varlığı biliniyorken, hastanelerde toplu namaz ve ortak halıda kılınmış namazların olası rolünü bilimsel olarak tespit edebilecek, hatırlatabilecek bilim insanlarına ihtiyaç var. Tıp bilimi elbette insanların inanç ve ibadetlerinin içeriğine karışmaz. Ancak onların fark etmedikleri sağlığa dair riskleri tespit etmek ve varsa başka insanlara zarar verme potansiyellerini bertaraf edebilecek çözüm önerilerini sunmak, görevleri arasındadır. Bu bir inanç karşıtlığı değildir.

Tüm bunları neden mi yazdım? Adli Tıp Uzmanı, TİHV Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı da tutuklandı. O kendi alanında  özgür sorular sorabilen, yanıtlarını raporlarına işleyerek insanlığın yararına sunan bir bilim insanı ve insan hakları aktivistiydi. Evet, bu yazıyı Şebnem Hocayı düşünerek yazdım. Demek isterim ki bu hali ile hastane mescitleri sağlıklı yaşam hakkını ihlal ediyor. İnananları uyarmak ise bilimin tarafsızlığının gereği.

 Sağlıcakla kalın.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...