24 Haziran 2016 00:47

Skor değil ekol önemli

Skor değil ekol önemli

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Çek Cumhuriyeti galibiyetinin yarattığı ikinci tur umudu yirmi dört saatin ardından son bulunca yaşanan hayal kırıklıkları yine enteresan yorumlara neden oldu... Kuzey İrlanda’yı sadece 1-0 yenen Almanya’ya kızanlar mı istersiniz, yedek ağırlıklı kadroyla çıktığı maçta İrlanda Cumhuriyeti’ne 1-0 yenilen İtalya’ya beddua edenler mi istersiniz?
Futbola skor odaklı bakmaktan kurtulamadıkça kim bilir daha ne komikliklere tanık olacağız?
Hırvatistan ve İspanya yenilgilerinden sonra milli takıma yönelik olarak dile getirilen “Koşmuyorlar”, “Mücadele etmiyorlar”, “Ruhsuzlar” gibi cahilce eleştiriler, Çek Cumhuriyeti karşısında alınan 2-0 galibiyetle birlikte yerini “aslanlar, kaplanlar” türünden övgülere bıraktı.
Oysa milli takım her karşılaşmada aynı şekilde oynadı. O maçta da Çek Cumhuriyeti’nin atakları Türkiye’ye göre çok daha organize ve çoktu. Kaleci Volkan’ın kurtarışlarının yanı sıra Çeklerin özellikle hücum bölgesindeki beceri eksikliği milli takımın bu karşılaşmadan gol yemeden ayrılmasını sağlayan temel faktörlerdi.
Sonuçta, Çek Cumhuriyeti teknik kapasitesi sınırlı ve Türkiye’nin bireysel girişimlerle de alt edebileceği seviyede bir takım. Bu gerçeği görmezden gelerek içi boş böbürlenmelere savrulmanın gereği yok.
Biraz da Fatih Terim’in sahaya ilk iki maçtakinden değişik bir kadro sürmesi nedeniyle ortaya konan oyun farklıymış gibi algılandı. Aslında bu algının temel sebebi maçın 2-0’lık skoruydu. Aynı oyunla maç 0-0 bitmiş olsa hiç şüphesiz “Koşmuyorlar”, “Mücadele etmiyorlar” türünden zırvalar duyacaktık yine. Geleceğe dair umutlanabilmek için skordan çok daha başka şeylere bakmak gerektiğini öğrenebilecek miyiz acaba?
Bilim/bilgi dışı eleştirilerle milli takımı yerin dibine sokan, alınan bir galibiyetle ise her şeyin bir anda değiştiğine, bütün sorunların aşıldığına inanan skor budalası futbol alimleriyle(!) dolu bir ülkeyiz.
Cehalete, çelişkilere, tutarsızlıklara ve komikliklere puan verseler şampiyonluğu hiç kimselere bırakmazdık. Bir numaralı teknik sorumlumuzun tavır ve konuşmaları da bu tabloyla gayet güzel örtüşüyor.
Saha kenarında türlü jest, mimik ve höykürmeler aracılığıyla oyuncularına “Sert oynayın” ve “Bırak kendini yere” şeklinde mesaj veren teknik direktör de görmüş oldu Avrupa Futbol Şampiyonası. Komik olduğu kadar utanılası bir durum...
Hakemlerin kendilerinin aleyhine olan hatalı ofsayt kararları karşısında ortalığı velveleye veren ama hemen ardından kendilerinin ofsayttan attığı gol karşısında kılını bile kıpırdatmayan “hak ve adalet savaşçısı” bir teknik direktörden söz ediyoruz. Attıkları gibi ofsayt bir golle sahadan yenik ayrılsalar basın toplantısında neler konuşacağını tahmin etmek hiç de zor değil. Aleyhlerine verilen hatalı kararlar sonrasında saha kenarında öfkeden çıldıran, işlerine gelen hatalı kararlar karşısında ise sus pus olup bunu afiyetle sindiren bir efsane!.
Özetlersek... Milli takımın Hırvatistan ve İspanya karşısında mücadele etmediğini, koşmadığını iddia etmek ne kadar saçmaysa, Çek Cumhuriyeti karşısında çok daha mücadeleci bir oyun sergileyip rakibin tozunu attığını iddia etmek de o kadar saçma. “Avrupa Şampiyonası’nda oynama ve kendisini gösterme fırsatı bulmuş bir oyuncu niye koşmasın, niye mücadele etmesin” sorgulamasını dahi yapmaktan aciz kişiler koşmama, mücadele etmeme şeklindeki görüntünün rakiplerin gücünden kaynaklandığını elbette göremezler/bilemezler...
Türkiye ve Portekiz turnuvanın, benzer tarzda en ilkel futbol oynayan iki takımı. Türkiye, kerameti kendinden menkul yıldız oyuncularından kahramanlık beklentisi üzerine kurulu ilkel futbol anlayışıyla ite kaka yol almaya çalışan bir takım görüntüsünden hiçbir zaman kurtulamadı. Portekiz de aynı anlayışa sahip ancak Türkiye’den farkı, kadrosunda bireysel yetenek anlamında çok daha etkili ve skor yaratabilecek düzeyde oyuncuların bulunması. Ama bu özellik, günümüzde dayanışmanın ve kolektivizmin ön plana çıktığı oyunda Portekiz’i ayrıcalıklı kılmaya yetmiyor. Avusturya, Macaristan ve İzlanda ile aynı grupta yer alan güneylilerin üç beraberlikle adını ikinci tura yazdırabilmesi bu durumu açıklıyor.
Milli takım bu kafayla giderse en fazla Portekiz seviyesine çıkabilir ki, o da mevcut yetenek kapasitesiyle zaten pek mümkün görünmüyor...  
Oysa ekol oluştururken kendimize örnek alabileceğimiz pek çok ülke var. Ama tabii öncelikle bir ekol isteyip istemediğimize karar verilmeli...

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...