20 Haziran 2016 00:54

Kürtlere karşı Erdoğan-Esad ittifakı mı?

Kürtlere karşı Erdoğan-Esad ittifakı mı?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

İddia ilk olarak Cezayir’de yayımlanan el Vatan gazetesi tarafından 10 Nisan’da gündeme getirildi. İddiaya göre, 17 Mart’ta Rojava’nın Rimelan kentinde Rojava-Kuzey Suriye Demokratik Federasyonu’nun ilanından sonra bu ilandan rahatsız olan Türkiye ve Suriye’den istihbarat yetkilileri Cezayir’in arabuluculuğunda bir araya geldi. Bu gelişmeyi “Türkiye, Cezayir’e yalvardı” başlığıyla veren bazı Arap haber siteleri, bu görüşmelerin Türkiye’nin talebi üzerine yapıldığı bilgisini verdi. Yine bu görüşmelerin İran’ın gözetiminde yapıldığına dair haberler de yapılıyor. 

Bu iddialar bugüne kadar ne Türkiye, ne de Suriye-İran tarafından yalanlanmış değil. Aksine böylesi görüşmelerin yapıldığına, yapılabileceğine dair çeşitli açıklamalar var. Mesela AKP’li Mehmet Metiner, Suriye’nin bölünmesine karşı Türkiye ve Şam yönetiminin ortak politikalar geliştirebileceğine dikkat çekiyor. Yine Suriye’nin eski Ankara Büyükelçisi Nidal Kabalan, BBC Türkçe’ye verdiği röportajda “iki ülke arasındaki dolaylı görüşmelerin kendisini şaşırtmayacağını” söylüyor. Ama zaten Erdoğan rejiminin bu dolaylı görüşmeler için Perinçek’in neo-faşist Vatan Partisi’nin Ergenekoncu paşa eskilerine böyle bir rol verdiğine dair ciddi işaretler de var. Siyasi hayatı boyunca birilerinin kuyruğuna takılan Perinçek, istikbal arayışını bugün “hayatının en mutlu dönemi” olarak tanımladığı Erdoğan diktasının kuyruğuna takılarak sürdürüyor. Bu dolaylı görüşmeler konusunda Mayıs ayında Vatan Partisi’nden eski Genelkurmay Daire Başkanı Korgeneral İsmail Hakkı Pekin’in başkanlığında Suriye’ye giden heyet dikkat çekiyor.

Demek ki, Türkiye ve Suriye-İran arasındaki görüşmeler çoktan bir iddia olmanın ötesine geçmiş durumda. Ve elbette bu görüşmelerin başlaması, Perinçek gibi çanak yalayıcıların marifeti değil. Arka planında başka gelişmeler var. Öncelikle Mart ayı başlarında Davutoğlu’nun İran’a yaptığı ziyareti hatırlatmak gerekiyor. Burada yapılan görüşmelerde “Farklı görüşlere sahip olsak da tarihimizi ve coğrafyamızı değiştiremeyiz” vurgusu eşliğinde Türkiye ve İran’ın Bölgesel konularda “bazı ortak perspektifler geliştirmesinin önemi”ne dikkat çekiliyordu. Aynı dönemin dikkat çeken bir diğer gelişmesi de Suriye konusunda Rusya ve İran arasında görüş farklılıklarının ortaya çıkması ve İran’ın, ABD ile Rusya’nın öncülük ettiği “ateşkes”e karşı çıkmasıydı. 

Şu açıktır: Suriye’nin kuzeyinde Kürtlerin (PYD) öncülüğünde demokratik bir federasyon ilanı Türkiye, Suriye ve İran’ı rahatsız etmektedir. Zaten bu rejimler Rojava-Kuzey Suriye Demokratik Federasyonu’nun ilanından sonra çeşitli açıklamalarla bu rahatsızlıklarını ortaya koydular. Çünkü federasyon ilanı, öncelikle Erdoğan rejiminin ülke içinde Kürt sorununda dayattığı “statüsüz çözüm”ün önünde sonunda çökmesi demektir. Çünkü bu ilan, Suriye’de Esad rejiminin eskisi gibi devam etmesi koşullarını ortadan kaldırmakta, bu rejime demokratik dönüşümü dayatmaktadır. Çünkü bu gelişmelerin aynı zamanda Kürdistan’ın İran parçasına etkileri olması kaçınılmazdır. Ve bu nedenlerle söz konusu taraflar arasında bu girişimi engellemeye yönelik görüşmeler başlatılmış olması şaşırtıcı değildir.

Peki, Kürtlere karşı ittifak arayışının sınırları ve olası sonuçları üzerine neler söylenebilir?

Önce şu soruya yanıt verelim: Bu ittifak arayışı en çok kimi memnun eder? Elbette ABD’yi.

Neden mi? Çünkü bu girişimler bugün Bölgesel kamplaşmanın yarattığı denge durumunu kullanan Kürtleri, ABD’ye daha fazla mahkûm etmekten başka bir işe yaramayacaktır. Oysa Kürtler, çeşitli zamanlarda ve alanlarda ABD, Rusya ve Suriye ve İran rejimi ile ortak hareket etmiş olsalar da bugüne kadar üçüncü çizgi olarak tanımladıkları kendi demokratik duruşlarını korumayı bildiler.

Ya Rusya?

PYD’yi/Rojava Kürtlerini ilk tanıyan ülke olan Rusya’nın, ABD’nin Kürtlerin “sahadaki tek ortağı” haline geleceği bir gidişata razı olmayacağı şimdiden öngörülebilir bir durumdur. Dolayısıyla İran’ın Türkiye ile geleneksel Kürt düşmanı ittifakı canlandırmaya çalışmaya devam etmesi halinde önümüzdeki süreçte bu konuda da Rusya ile arasındaki makas açılmaya devam edebilir.

Ve Esad rejimi, bu girişimlerle Kürtlere karşı elini güçlendirebileceği hesabını yapıyor olabilir. Ancak Suriye’nin geleceği konusunda Kürtlerle diyalogun kapısını kapatmak, herkesten önce Esad rejimini dinci terör örgütleriyle mücadeleden çok farklı ve daha zor bir sürece sürükleyecek-ki rejimin bunun altından ne kadar kalkabileceği oldukça tartışmalıdır.

Sonuç olarak, başarı şansı bulunmasa da bu tür girişimler Bölge’de emperyalistlerin elini güçlendirmekte ve halkların demokratik-barışçıl bir temelde birlikte yaşama arayışlarını çıkmaza sürüklemektedir. Öyleyse bugün Erdoğan rejiminin ülkedeki savaşla iç içe geçen Rojava’ya müdahale politikasına karşı açıktan tutum almak; Bölge gericiliklerinin girişimleri karşısında Kürtlerin ve ezilen Bölge halklarının demokratik mücadele ve arayışlarını destekleyip dayanışmayı büyütmek dünden daha fazla önem kazanmıştır.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...