10 Haziran 2016 01:00

'Kanı bozuk'lardan mısınız?

'Kanı bozuk'lardan mısınız?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Cumhurbaşkanı Erdoğan dün ABD’ye gitmeden önce yaptığı açıklamada bir kez daha Almanya’yı “yanlış karar”dan dönmeye çağırırken, açık bir şekilde Almanya’daki Türkiye kökenli göçmenleri baskı için kullanacaklarının mesajını verdi.
Denilebilir ki; bir süredir Almanya’da Türkiye ya da Türk kökenli olmanın hiç de kolay olmadığı günlerden geçiyoruz. Bir taraftan yıllardır süren ayrımcı politikalar, ırkçı saldırlar; diğer taraftan Türkiye’den “sütü bozuk”, “kanı bozuk” diye yapılan hakaretler, aşağılanmalar...
Alman ve Türk egemen güçleri arasındaki çıkar dalaşından Almanya’da yaşayan biz Türkiye kökenli göçmenler adeta presleniyoruz.
Alman komşumuz, iş arkadaşımız Türkiye rejimin yaptıklarından, Türkiye rejimi de Almanya’nın yaptıklarından bizleri sorumlu tutuyor.
Eski klişe “Türkiye’de Alamancı, Almanya’da yabancı”nın siyasallaşmış versiyonuyla karşı karşıyayız.

Bu nedenle Erdoğan ve Adalet Bakanı Bozdağ’ın Federal Parlamento’da bulunan 11 Türkiye kökenli milletvekilini, Ermeni soykırımına “Evet” dedikleri için “kan testi yapılmalı” diye aşağılaması, sadece milletvekillerini hedef alan bir yaklaşımdan ibaret değildir. Aslında Almanya’da yaşayan bütün Türkiye kökenlilere aynı mesaj veriliyor. Sonuçta, 11 milletvekil bugün Almanya’da yaşayan Türkiye kökenli göçmenlerin ortalama siyasal yansımasından başka bir şey değildir.

Çünkü, bugün Almanya’da bulunan 3 milyon Türkiye kökenlinin 1 milyonu tıpkı milletvekiller gibi sadece Alman vatandaşı. Türkiye ile hiçbir resmi vatandaşlık bağı yok. Keza, yüzbinlerce Türkiye kökenli Alman vatandaşı olsun olmasın, Erdoğan ve partisi gibi düşünmüyor. Olaylara, gelişmelere yaşadıkları Almanya’dan bakarak değerlendiriyor, ona göre tutum alıyorlar. Özellikle ikinci, üçüncü kuşak.
Nitekim, milletvekilleri Erdoğan’ın penceresinden değil, Almanya’da üyesi oldukları partinin politikalarına ve kararlarına göre hareket ediyorlar.
Milletvekillerinin oylamadaki tutumu bugüne kadar sürekli tekrarlanan bir ezberi bozduğu için Erdoğan ve bakanları bu denli öfkeyle saldırıyor.
Siyasal gelişmelere hep etnik ve dini pencereden baktıkları için, meclise giren her Türkiye kökenli siyasetçiden “Türkiye’nin elçisi” olmasını beklediler.

Üç yıl önce yapılan genel seçimlerde değişik partilerden 11 milletvekilinin meclise girmesi “Almanya’daki Türklerin zaferi” diye sunulmuştu. Bu vekillerin mecliste “Türk’ün sesi” olacağından dem vurulmuştu.
Hele ki, “başdüşman” ilan edilen Cem Özdemir, 1994’de Federal Parlamento’ya giren ilk Türkiye kökenli olunca, yere göğe sığdırılamamış, “Türklerin medarı iftiharı” ilan edilmişti. Halbuki ortada değişen bir Cem Özdemir yok, o gün neyse bugün de öyle.
Olaylara sadece “etnik” ve “dini” köken üzerinden bakanlar, bıktırıcı bir nakarat gibi Türkiye kökenli vekillerin öncelikli işinin Türkiye’nin çıkarlarını savunmak olduğunu tekrarlayıp durdular yıllarca.

Türkiye kökenli göçmen emekçilere de bu misyonu biçtiler. “Damarlarında Türk kanı” taşıyanların her durumda, düşünme gereği duymadan Türkiye egemenlerinin ortaya attığı politikaların militanı olmasını istediler.
Bu anlayışla, Almanya’da yaşayan Türkiye kökenli göçmenlere Alman devletine karşı kullanılacak bir baskı gücü olarak gördüler ve bu temelde sürekli örgütlenmelerde bulundular. Lobi örgütleri kurdular, gösteriler düzenlediler. Devasa bütçesi olan Yurt Dışı Türkleri ve Akraba Toplulukları Dairesi’ni (YTB) bunun için var.

Almanya’da ekonomik, sosyal siyasal sorunlar karşısında tamamen sessiz kalan, Neonazilere karşı sokağa çıkmayı akıllarının ucundan geçirmeyen bu çevreler mesele “Türkler” ve “Türkiye” olunca bayrağı alıp Almanya sokaklarına indiler. Türkiyeli göçmen işçi ve emekçilerden Türkiye devleti ve onu yöneten partilerin çıkarlarını savunan bir “diaspora” yaratmaya çalıştılar. Tıpkı diğer milletlerin diasporaları gibi mesele Türkiye ve Türkler olunca aradaki bütün görüş ayrılıklarının bir yana bırakılmasını istediler.
Ama olmadı. Olması da mümkün değildi.
Yarım yüzyıldır Almanya’da yaşayan, nesiller veren Türkiye kökenli göçmen işçilerden, emekçilerden, gençlerden bir diaspora yaratmak sadece bir hayaldir. Bu hayali gerçekleştiremedikleri için öfkeliler ve bu öfkelerini bugün Türkiye kökenli Alman milletvekillerine kusuyorlar.

Gelişmeler, Almanya’da yaşayan Türkiye kökenli göçmenlerin Ankara-Berlin hattındaki gerilime malzeme yapılmak istendiğini gösteriyor. Açıktır ki, bu Türkiye kökenlilere yapılabilecek en büyük kötülük olacaktır. Buna karşı şimdiden doğru tutum almak önemli. 1961’de Almanya’ya başlayan göç süreci acısıyla, tatlısıyla önemli bir aşamaya ulaşmış, kalıcı hale gelmiştir. Bugün Türkiye kökenli göçmenlerin yaşadıkları, çalıştıkları, çocuklarının geleceğini planladıkları ülke Türkiye değil Almanya’dır. Yapılacak tek şey, her iki ülkenin egemenlerinin bölme politikalarına karşı Alman ve Türkiyeli işçiler, emekçiler ve gençler arasında önyargıları kırıp, birlikte yaşamı güçlendirmektir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...