10 Haziran 2016 01:00

Daha geniş bir demokrasi cephesi yaratılabilir mi?

Daha geniş bir demokrasi cephesi yaratılabilir mi?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

İnanması zor ama 7 Haziran seçimlerinin üzerinden sadece bir yıl geçti. O bir yıl içinde yaşananlara bakınca insana sanki on yıl gibi geliyor. Seçim akşamı umut vardı, uçurumun dibinden döndük hissiyatı hakimdi gidişattan endişeli seçmenlerde. Ortaya çıkan koalisyon tablosu AKP yönetimini kara kara düşünmeye sevk ederken, o güne değin her an ekranlarda olan Erdoğan birkaç günlüğüne de olsa inzivaya çekilmişti. Ekran başında azar yemekten yılmış milyonlar da bir nebze rahata ermişti.
Evet, AKP’nin kaybı büyüktü ama karşısındaki bloğun birlikte hareket edebilmesinin güçlükleri de ortadaydı. MHP’nin seçimin hemen ardından HDP’nin dışarıdan dahi desteğini reddederek koalisyona kapıları kapatan açıklamasıyla başlayan, meclis başkanı seçimiyle netleşen tutumu AKP’nin başkanlık yolunda yürüyüşü için geniş olanaklar sunan yeni bir sürecin başlangıcını da işaret ediyordu. Seçimleri “millet istikrarı değil, kaosu seçti” diye yorumlamıştı AKP’nin anayasa profesörü vekili. Kaos kısa sürede meclis koridorlarından halkın gündelik yaşamına uzandı.
20 Temmuz sabahında sadece yeni bir güne uyanmadık, yeni bir dönemin de başlangıcını yaşadık. Suruç katliamını Ceylanpınar’da polislere dönük saldırı izledi. İki gün gibi kısa bir süre içinde ülke siyaseti 90’lardan kalma fabrika ayarına geri dönmüştü. Bundan on gün sonra Erdoğan çözüm sürecini buzdolabına kaldırdığını açıkladı. Hemen ardından KCK’nin özyönetim ilanı geldi. Karşılıklı hamlelerle ülke hızla bir şiddet sarmalına sürüklenirken Cizre, Nusaybin, Silopi, Sur gibi ilçelerde taş taş üstünde kalmadı. Yüzlerce insan yaşamını yitirdi, binlercesi yerinden yurdundan edildi. Ankara’dan, Vezneciler’e gözü kör bir terör dalgası memleketin geneline hakim oldu. İnsanlar değil taleplerini dile getirmek, hakkını aramak için sokağa çıkmaya, sınava girmek için okula gitmeye dahi çekinir hale geldi.
Her patlamadan sonra sivil siyaset daha etkisizleşti, AKP’nin sesi gürleşti. Barışın, demokrasinin adını dahi telaffuz etmek zorlaştı. MHP’ye “ben neden varım?” sorusunu sorduracak cinsten milliyetçi bir diskurla donanan AKP savaşın yarattığı zeminde büyük zıplama gerçekleştirdi ve Kasım seçimlerinden güçlenerek çıktı. Savaşın getirdiği kutuplaşmayı ve derinleşen nefreti arkasına alarak akademide ve medyada muhalif isimlere ve kurumlara dönük tasfiye operasyonlarına hız verdi. Hatta hızını alamadı kendi içinde dahi lideri yeterince kavrayamadığı ya da ayak uydurmadığı düşünülen isimleri bir bir ayıkladı.
Ülke hızla tek adam devletine doğru sürüklenirken, bugün karşısında elle tutulur bir muhalefet dahi bulamaz hale geldi. 1 Kasım seçimleri öncesi AKP dışındaki partiler seçim çalışmalarını yapmakta zorlanmış, miting düzenleyememişti. Son olarak Vezneciler saldırısı sonrasında da gördüğümüz gibi ana muhalefet partisi lideri polis cenazesine dahi katılamayacak şekilde kamusal alanın dışına itildi. Böylece önce medya sonra da meydanlar iktidarın tekeline alındı.
7 Haziran’dan bugüne baktığımızda ülkedeki emek ve demokrasi güçlerinin büyük mevzi yitirdiğine şüphe yok. Mevcut siyasi pratik ve ezberlere sarılarak bu çıkmazdan kurtulmak da pek mümkün görünmüyor. Bu açıdan geçtiğimiz günlerde Rıza Türmen tarafından dile getirilen demokrasi cephesi önerisinin üzerinde önemle durmak gerekiyor. Türmen STK’lar, meslek odaları, sendikalar ve diğer kitle örgütlerinin dahil edildiği bir kurultay toplanması ve buradan çıkan asgari program çerçevesinde ortak bir mücadele platformu oluşturulmasını öneriyor. Böylesi bir öneri ilk değil kuşkusuz. Aynı arayışın bir parçası olarak geçmişte de siyasi partiler, cepheler, bloklar oluşturdu.  Bu pratiğin diğerlerinden ayrışması ancak kutuplaşmış bir siyasi konjonktürde taraftarı olmayanlara seslenebilme yeteneğini büyük ölçüde yitirmiş siyasi partileri merkeze oturtmayan, kitle tabanından bağımsız her birinin eşit bileşenler olarak dahil edildiği bir yapı ortaya konulması ile mümkün olabilir.  AKP hegemonyası altında ezilen, dışlanan yığınları ortak bir şemsiye altında buluşturabilecek içtenlikli bir girişimin ilk hamlesi daha önce bu konuda yaşanan başarısızlıkları sorgulayarak yola çıkmak olacaktır. Zira aynı yanlışları tekrarlayarak kaybedecek vaktimiz yok.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa