04 Haziran 2016 01:00

Zürriyetçilerin Anayasa sevdası karşısında Anayasacılar

Zürriyetçilerin Anayasa sevdası karşısında Anayasacılar

Fotoğraf: Envato

Paylaş

1961 Anayasası’nın taslağını oluşturan Ord. Prof. Dr. Sıddık Sami Onar başkanlığındaki bilim heyetine yöneltilen haklı bir itiraz vardı. O da şu idi, anayasa bir ulusun sosyal, felsefi, iktisadi vs. hedef ve ilkelerinin teknik normla ifadesi ya da görüntüsü olduğuna göre, teknik normun altyapısının doldurulmasında hukukçular dışında çok geniş bir kadronun yer alması gerekirdi. Nitekim Anayasa Mahkemesinin geçmiş dönem başkanının hukukçu olmamış olması, siyasi mülâahazalar hariç, teknik bir sorun oluşturmamıştır. Benzer şekilde, mahkemenin üyeleri arasında da iktisatçı, sosyolog ya da felsefecinin bulunması doğrudur, doğaldır, hatta gereklidir. Aslında anayasa tartışmalarında hukukçu bulunacaksa, bunlar tercihen hukuk felsefesi ya da hukuk sosyolojisi alanında yetkili kişiler olmalıdır. İlkeler saptandıktan sonradır ki, pozitif hukukçu altyapının kodifikasyon işini yapabilir. Türkiye’de her şey gibi burada da bir gariplik sürüp gitmektedir; daha anayasa tasarısının şekillendirilmesinde demokrasiyi ıskalamak!
Anayasa yapılması gündeme getirildiği ve gündemde tutulduğu günden itibaren siyasete ve ülkede her şeye egemen olmaya çalışan güç anayasa hazırlama ifadesini dilinden düşürmemekle beraber, fiilen anayasa ilkelerini, hatta detay uygulama maddelerini düzenler nitelikli uygulamayı zorlamaktadır. İster AKP’nin ister cumhurbaşkanının oyları ayrı ayrı dikkate alsın, ikisi de bir anayasa yapılması için kesinlikle yeterli değildir. Çünkü anayasa bir toplumsal uzlaşma havuzu oluşturma metni olduğundan, böyle bir havuz toplumun yüzde 50 ya da biraz üstünde de olsa ufak bir çoğunluğu ile oluşturulamaz. Kurucu Meclis fikrini benimsemeyerek var olan meclislerin de nitelikli çoğunluk ile anayasa yapacağını kabul eden hoca gurubunun bu gidişi şöyle bir oturup tefekkür etseler de, o beyanları ile kimlere ne kapılar açtıklarını vicdanlarına yedirseler, bakalım nasıl hazmedecekler!
“Zürriyetimizi artıracağız!” Bu kavram nüfus artışını da aşan, ulus olgusuna yakışmayan, toplumu bölmeye matuf, ırksal nesilden oluşan toplum üretmeyi çağrıştırmaktadır. Böyle bir toplumsal yapılanma “efradını cami, ağyarını mani” bir yapıdır. Bu toplum kendinden farklıları dışlayıcıdır, kavgacıdır ve uluslararası arenada yerini teknoloji ve bilimle değil, hakkından fazlasını çatışmacı ve hırçınlığı ile almaya yeltenme eğilimindedir. Ne var ki, eğitim ve aydınlanmaya önem vermeyip, bu hırçın ve uzlaşmaz yapısı ile uluslararası arenada yer kapmaya yeltenen yapı, bilim ve aydınlık karşısında sırtüstü yere yapışarak felakete sürükleniş görüntüsü sergilemektedir. Bu yapı, kısa sürede taraftar toplayabilir, özellikle de dar ve miyop görüşlü halk tabanını kandırarak kendi kısıtlı siyasi dönemini abat etmeye çalışırken, bilinçli olarak halkını uzun dönemde felakete atmayı göze alacak kadar kindar ve hesapsız bir dokudur. Toplumun yarısını dışlayan bu yapı anayasa yapmaya nedense pek iştahlı!
Bu ahval ve şerait altında toplanan anayasa yapma ya da bu konuda öneri geliştirme çabası içindeki samimi dostlar keşke bu çabaları ile egemene nasıl hizmet ettiklerinin idraki içinde olsalardı! Dostların kesinlikle egemenle aynı fikirde olmadığı, hatta görüşlerinin egemeninkinin yakınından dahi geçmediği çok açık, ama böylesi toplantıların önemi, neyin konuşulduğundan çok, bu alanda konuşma yapılıyor görüntüsü verilmesidir. Oysa Türkiye’yi karartmaya çalışan gurubun fiili durumunda anayasa yapmak hiçbir faninin tasavvur dahi edemeyeceği şekilde, demokrasi benzetmesi tramvay misali, egemenin üzerinde ilerleyeceği ve ülkeyi felakete taşıyacağı taşlarının döşenmesinden başka bir şey değildir. Tam da istenen budur!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...