Gezi, Civitas, yaşam biçimleri, korku, faşizmin tetiklemesi
Fotoğraf: Envato
Totalitarizmin, faşizmin ana semptomlarından biri yaşam biçimlerine saldırıdır.
2013 Erdoğan. Siyasal ömrünü olmasa da siyasal meşruiyetini bitirdiği tarih biraz daha öncedir. 2012 eğitim reformu, olayların somutlaştığı en önemli evredir. Erdoğan ve AKP’nin totaliter, faşist yanı artık açıkça semptomlarını göstermiştir. Gezi yaşam biçimlerine saldırıya karşı bunun yansısı ve sonucudur. Gezi, Almanların 1933’te yapamadığını Anadolu insanının 2013’te başarmasıdır.
Yarım yamalak yapılan karşı devrim mevcut yapı içinde olamayacağından AKP’nin kendi milisleri dışında meşruiyetini de kaybettiği tarih 2012 yılıdır. 2012’de mevcut sistem içinde şeriata geçmeye kalktılar. Bu mümkün değildir.
Cesareti de eksiktir. Karşı da olsa devrimci değil korkakçadır. Mevcut yapı içinde mevcut yapının amaçlarını yok sayarak ama araçlarını en güçlü şekilde kullanarak karşı devrim olmaz. Bu kolayca gözükebilir ama korkakçadır, korkuyla devrim olmaz.
Gelenekçilik olur. Para pulculuk olur. Yolsuzluk olur.Rantiyecilik olur. Karşı da olsa bir tek devrim olmaz her halde. Faşizm olur. Devrim cesaret ister, karşı devrim de cesaret ister. Mevcut yapıda cumhurbaşkanı olup başkan olmaya kalkmak da korkakçadır, gelenekçidir, konvensiyonalisttir, daha düz anlatımla uydurmacadır, beceremedikçe faşistleşir.
Uydumcudur. Bütün yerleşik değerleri yanına alacaksın, dini, imanı, geleneği, parayı, pazarı piyasayı, İsrail’i, Suudileri, polisi-orduyu, mahkeme başkanlarını yanına alacaksın… Buradan karşı devrim bile çıkmaz, çıksa çıksa faşizm çıkar.
Korkakça süreçlerden faşizm çıkar. Koktukça tümden yerleşik ideolojik kaynakları, Türkçülüğü İslamcılığı kalkan olarak kullanmak ister.
Koktuğu için korkutmaya, baskıya başvurur.
Cesareti yoktur. Medeni değildir. Civitas değildir.
Societastır. Miliscedir, pisçedir.
Yani soya sopa dine etnik milliyetçiliklere dayanır.
Yerleşik değerlere sığınarak her tür eleştiriden muaf olma arayışına girer, kendine “kutsal sığınak” oluşturmak ister. Kutsallar onun için sürekli kullanılır, bu kutsallar olmadan faşizm olmaz.
Sürekli sopa olmadan, milis olmadan olmaz. Güvensizdir. Halkından korkar. Halkın bir kısmı korkuyu kırmıştır, kutsal ve yerleşik olan ise fena halde korkmuştur.
Korktuğu için de kutsal sığınaklara, güvenlikçi politikalara, Osmanlı ocaklarına, ss’lere olan ihtiyacı, kendine bağlı polis-asker-mit-milis güçlerine ihtiyacı, kendine bağlı mahkemelere olan ihtiyacı her geçen gün artmaktadır.
Koktukça reis-Führer ihtiyacı artmaktadır.
Gezi iktidarın korkusunu açığa çıkarmıştır, faşizmi tetiklemiştir.
Faşizm budur. Kendi sesinden başka her ses ürkünç hale gelir. En yakınındakileri bile yemeğe başlar. Gülen, Arınç, Gül, Yalçıntaş, Davutoğlu… daha nicesini yer.
Korku giderek içselleşir.
Sarayda takip izleme birimleri oluşturulur. Saray ordusu- saray milisleri oluşturulur.
Gezi olayları iktidarsızlığı korkuyu deşifre etmiştir, faşist arayış artık doruk noktasındadır.
Gezi… Öncesi yok. Taşıyıcısı yok. Taşıyıcısı olmayan halkın bir sosyal duygu patlaması çok sağlıklı bir şekilde sonlandırılmıştır. Sağlıklı şekilde sonlandığı için failleri, halk cezalandırılamamıştır.
Gezi’nin failleri taşıyıcısı olmayan civitastır, iktidarda yarattığı korku, her geçen gün daha da katlanmaktadır.
Taşıyıcısız olduğu için sonlanmıştır. Taşıyıcısız sonlandığı için sivildir. Sivil olduğu için, civitasa ait olduğu için de cezalandırılacak kimse bulunamamıştır.
Cezasızlık ağır bir durumdur. Bastırılamamıştır. Büyük bir potansiyel olarak, sivil bir potansiyel olarak hep durmaktadır.
Tehdit ve tehlike geçmemiştir. Gezi’de taşıyıcısız şekilde halkın bir kısmı sokağa çıkmıştır, korku duvarlarını yıkmıştır.
Korkmayan halkın cezalandırması gerekmektedir.
Paradoks buradadır.
Faşizm halkını cezalandırmaya kalktığı için, sivil hareketlerden korktuğu için kendi sonunu hazırlayan süreci daha da hızlandırmaktadır
Kamplaşma daha ağır bir şekilde devam etmektedir.
İktidar halkı kamplaştırdıkça yönetebilme kapasitesini kaybetmektedir.
Faşizme karşı medeniyet hep öndedir. Taşıyıcısız halk devrim yapamamıştır ama iktidarın iktidarsızlığını ortaya çıkarmıştır, iktidardakini fena halde korkutmuş, ürkütmüştür.
Gezi devrim potansiyelini pratikte somutlaştırmış, taşıyıcısı çıkıncaya kadar bir umut olarak beklemektedir.
Bastırılması için faşizmden başka yol yoktur, paradoks buradadır.
Devrimler yakındır.
- Köy Enstitüsü farkı, şehre ve geleneğe uymazlığı: Hümanist, yararcı, bütüncül köy rehberi 19 Nisan 2024 04:47
- 31 Mart Yerel Seçimleri: AKP'nin dinci eğitimine karşı bilgi ve özgürleşme talebi 05 Nisan 2024 04:47
- İmtiyaz/kapitülasyon, rantiye veya mütaşerik otoriterlik: Peker, Ağar, Erdoğan, Altınok, Kurum, İmamoğlu… 29 Mart 2024 04:46
- Fütüvvet teşkilatı: Meslek lisesi değil dinci fedailik ocağı 22 Mart 2024 04:57
- AKP ve MEB mesleki eğitimin sırrını çözdü: Fütüvvetnameler ve baş ahilik dönemi 15 Mart 2024 04:43
- Patriyarka ve öğrenci açlığı sorunu: Niteliksiz okullar, meteliksiz veliler, kadınlar, çocuklar 08 Mart 2024 05:05
- Türkiye'de felaketlerin faktörlerinden öte aktörleri kimler? 01 Mart 2024 04:46
- Felaketler çağı ve Türkiye'nin felaketler dönemi 23 Şubat 2024 04:46
- Depremde Hatay’da ölüm sayısı ne kadar? Hatay’a, Adıyaman’a, Malatya’ya resmen ayrımcılık mı yapılıyor? 16 Şubat 2024 04:39
- Afetin, nemacılığın, timokrasinin ‘utp-usta öğreticilik’ hali: 890.920 09 Şubat 2024 04:53
- Deprem ve ülke yönetimi: Mütaşerik yönetimin ağır sonuçları 02 Şubat 2024 04:48
- "Karakter eğitimi" nedir: MEB, Bakan Tekin 1.3 milyon işçi çocuğu unuttu, "Çocukları bari tatilde çalıştırmayın" 26 Ocak 2024 04:45