31 Mayıs 2016 01:00

Birleşmiş Milletler ve savaş hukuku ihlalleri

Birleşmiş Milletler ve savaş hukuku ihlalleri

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Mayıs başında Hill Otel’de düzenlenen Marksizm Günlerinde, Necmiye Alpay ve Hakan Tahmaz’ın “Barış Açısını Savunmak/Çözüm Sürecinde Ne Oldu?” başlıklı Metis Yayınları tarafından yayımlanan derlemesini satın alma olanağım oldu.
Abdullah Öcalan’ın “Demokratik Kurtuluş ve Özgür Yaşamı İnşa” başlığı altında toplanan İmralı Notları / Mezapotamya yayınları, Kasım 2015 Neuss/ ile birlikte okunduğunda, barış sürecinin çöküşünü kavramakta çok yararlı bir kaynak.
Çözüm sürecini sonlandıran 2 olay, Alpay ve Tahmaz’ın kronolojisine baktığımızda, 20 Temmuz 2015’te Suruç’ta Kobanê’ye yardım götüren Sosyalist Gençlikten 33 kişinin cihatist bir canlı bombanın kendini patlatması ve bunun hemen ardından 22 Temmuz’da Ceylanpınar’da iki polis memurunun öldürülmesi ve hemen 2 gün sonra ülke genelinde hava destekli operasyonun başlatılması oldu.
HDP’nin çağrısından sonra ve KCK’nin 10 Ağustos’ta  tekrar ateşkes sağlanabileceğini açıklamasına karşın, bir gün sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Silahlar susana değil, silahlar bırakılıp gömülene kadar, sınırlar içinde tek bir terörist kalmayana kadar”, savaşın devam edeceğini söyledi.
Bu açıklama, “Sri Lanka Modeli”nin benimsendiğini gösteriyor./ Sri Lanka modeli için bk. Ahmet Akif Mücek, “Sri Lanka’da Barış Süreci Nasıl Gelişti, Neden Yürütülemedi?”, Belge Yayınları 2016/
Büyük medya, sadece iktidarı destekleyenler değil, görece muhalif olanlar da, Ermeni ve Kürt sorunu gündeme gelince tek ses oluyorlar.
Buna örnek olarak Hürriyet’in 20 Nisan 2016 tarihli manşetini gösterebiliriz: “PKK’YI YENDİK / Cumhurbaşkanı Erdoğan terörle mücadele konusunda çok önemli açıklamalar yaptı ve PKK terör örgütünün iflas ettiğini, çöktüğünü söyledi.”
26 Mayıs tarihli başlık ise, doğrudan silahlı kuvvetlerin savaş bülteninin tekrarından ibaret. “YOLUN SONU / Çatışmalarda harabeye dönen Nusaybin’in Çağ Caddesi’nde 6’sı kadın 25 PKK’li teröristin güvenlik güçlerine teslim olma anı böyle görüntülendi”.
Aynı gün Ertuğrul Özkök’ün köşesinin başlığı da, Doksanların, Ragıp Duran’ın deyimi ile “apoletli basının”, ya da batıdaki deyişle embadded pres/güdümlü basının tarzını hatırlatıyor. “KİRLİ ADAM ÇEK ELİNİ TÜRK’ÜN DE KÜRT’ÜN DE YAKASINDAN ARTIK!”
Gazetenin 25 Mayıs tarihli Avrupa baskısının kapağında da Suriye’yi andıran yıkık bir sokakta yüzü koyun yatan gençlerin resimleri yer alıyor.
Gerek 25 ve gerekse 26 Mayıs tarihli resimlere baktığınızda, gençlerin kılıklarının hiç de PKK gerillası kılığı olmadığını, blucin, tişört ve yazlık gömlekli daha 18’inde 19’unda gençler olduğunu görüyorsunuz.
Belli ki, Gezi gençlerinin bir çeşit Kürdistan versiyonu bunlar. Ölçüsüz bir devlet şiddeti ile yüz yüze kalmışlar. Sadece kendileri değil, ailelerinin yaşadığı yaşam alanları bile yerle yeksan olmuş.
Sivil alana yönelik bu ölçüsüz şiddet kullanımını ancak Filistin’de İsrail ordusunun uyguladığı ölçüsüz şiddetle karşılaştırabilirsiniz.
Gençlik öfkelidir, isyancıdır. Şu anda Fransız Gezi direnişi ikinci ayını dolduruyor. Elbette bir polis şiddeti var göstericilere, ama bir imha siyaseti izlenmiyor.
Hürriyet servis edilen bu resimleri kullanırken, gazetecilik yapmıyor ne yazık ki. Hiçbir şeyi sorgulamıyor. Verilen malzemeyi aynen kullanıyor, savaş propagandasına alet oluyor.
Ama askeriyenin bu servisini de bir “ilerleme” sayabiliriz.
Hiç olmazsa öldürmüyorlar, teslim alıyorlar!
Bunu da elbette iyi kalplerinden dolayı, devletin “baba şefkatinden” dolayı yapmıyorlar.
Cizre dosyası nihayet BM’yi harekete geçirdiği için yapıyorlar.
Cizre’de korkunç bir kıyım, basının gözü önünde yapıldı. 100 insan teslim alınmadı, bütün arabuluculuk girişimlerine karşın.
BM’nin soruşturma yapması, hiç olmazsa, Nusaybin’deki gençlerin sağ kalmasını sağladı. Eğer Medya gerçek gazetecilik misyonunu üstlense, belki Cizre’deki gençler ve sivil siyasetçiler de sağ kalacaktı.
2. Cenevre Konvansiyonu, iç savaşları ve gerilla savaşlarını bile, savaş hukukuna uydurmaya çalışan bir uluslararası belgedir. Ve tarihin garip tecellisi bu metnin ilk çalışması 1969 yılında İstanbul’da yeni açılmış olan AKM binasında toplanan Kızılay/Kızılhaç 100. yıl toplantısı sırasında yapılmıştır.
T.C. Devleti gelecek açısından bir an önce, insanlığa karşı işlenen ve işlenecek olan suçları engellemek bakımından bir an önce 2. Cenevre Savaş Konvansiyonunu yasal olarak kabul etmeli ve bunu açıklamalıdır. Ve bu kuralları benimsediğini PKK de açıklamalıdır.
Kaldı ki, Sur’dan Yüksekova’ya, Cizre’den Midyat’a devletin ölçüsüz şiddeti ile yüz yüze kalan bu gençler, PKK’li ve gerilla bile değildir.
“Terörizm”, Gülen Cemaati’nden, Rojava’sına, Kürdistan İşçi Partisinden HDP’ye, Türkiye solundan Kürt soluna hoşlanmadığınız herkesi içine dolduracağınız bir torba değildir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...