23 Mayıs 2016 00:53

Bu ateş sizi de yakar!

Bu ateş sizi de yakar!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

İki haftadır medyada AKP’nin genel başkanı kim olacak lotosu oynanıyordu. Üstelik bu oyunu daha heyecanlı yapmak için, sanki Erdoğan 2014’teki temayül (eğilim) yoklamasında yüzde 1 oy alan Davutoğlu’yu başbakan yapmamış gibi, gene AKP’de bir temayül (eğilim) yoklaması da yapıldı. Nihayet dün AKP kongresi yapıldı ve Binali Yıldırım yeni genel başkan seçildi. Ve oyun bitti. Çünkü yeni genel başkan ve başbakan kim olursa olsun gerçek değişmeyecekti. Partinin ve hükümetin başına geçen kişi, sarayın memuru olmanın ötesinde bir role sahip olmayacaktı. Artık kayıtsız koşulsuz olarak partinin ve iktidarın tek sahibi ‘Reis’ti! Yapılan kongre bunun ilanından baka bir şey değildi. Zaten Erdoğan, daha 2014’te artık rejimin fiili olarak değiştiğini söylemişti. Dün tek adam diktatörlüğüne dayalı yerli ve milli bir rejimin inşası yönünde bir adım daha atıldı.
Elbette atılan başka adımlar da vardı.

Dokunulmazlıklar uzunca bir süredir Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın gündemindeydi. Meclis geçen hafta anayasaya aykırı bir anayasal düzenlemeyi onaylayarak dokunulmazlıkları kaldırdı. Aslında yapılan sadece dokunulmazlıkların kaldırılması değil, meclisin fiilen askıya alınmasıydı. Ve bu oylamada ‘evet’ diyen bütün vekiller bundan sonra kendilerini saf dışı bırakacak bir süreci desteklemiş oldular. Erdoğan’ın tek adam iktidarını onaylamış oldular. Evet, başta Erdoğan’a ‘gerizekalı’ diyen ve kendini ileri zekâlı sanan ana muhalefet lideri Kılıçdaroğlu olmak üzere!

MHP ve Bahçeli’ye diyecek sözümüz yok! Nasıl ‘Başbuğ’ları 12 Eylül faşist cuntası döneminde “fikrimiz iktidarda” dediyse, bugün savaş politikaları üzerinden inşa edilen yeni dikta rejimine teslim olmuş durumdalar. “Fiili, hukuki nasıl bir destek istiyorlarsa hazırız” diyor, parti içindeki muhaliflerin elinden kurtulmak için Erdoğan’ın ocağına düşen Bahçeli.
Ya Kılıçdaroğlu?

Ne kadar büyük bir siyasetçi olduğunu dokunulmazlıklar meselesinden önce de görmüştük aslında. İktidarın Kürt kentlerinde aylarca sokağa çıkma yasakları ilan ettiği ve kentlerin tanklarla toplarla bombalandığı bir zamanda ne yaptı Kılıçdaroğlu? ‘Bu sorun savaşla, insanların evlerini başlarına yıkarak çözülmez. Gelin yeniden müzakere masasına dönelim’ mi dedi. Tabii ki hayır! Kılıçdaroğlu, “hükümet ‘çözüm süreci’nde Kürt hareketinin temsilcileriyle neden görüştü” diyerek dava açtı. Demek ki hükümet Kürt kentlerini tankla topla yıkarak doğru yapıyordu. Sonra dokunulmazlıklar gündeme geldi. “Anayasaya aykırı olduğu halde ‘evet’ diyeceğiz” dedi. Partisi içinden bu gidişatın hayırlı olmadığını görerek itiraz seslerini yükseltenleri de dinlemedi. Ve 20 civarında CHP’li vekilin desteğiyle dokunulmazlıklar kaldırıldı.

Elbette oyunu Erdoğan’ın çizdiği sınırlar içinde oynamanın bedeli Kılıçdaroğlu için ağır olacak. Şimdi partisi çalkalanıyor, liderliği tartışılıyor. Karşı çıkmak yerine teslim olmayı tercih ettiği savaş ve gericilik bataklığı onu yavaş yavaş kendine çekiyor…

Daha önce de söyledik. Ülke savaş ve gericilik üzerinden adım adım bir dikta rejimine doğru sürükleniyor. AKP ve MHP içindeki operasyonlar, CHP içindeki çalkantılar, dokunulmazlıkların kaldırılması ve meclisin askıya alınması, bunların hepsi bu sürecin inşası yönünde atılmış adımlar olmaktan öte bir anlam taşımıyor-ki bu süreç, AKP’nin tek başına iktidar olma çoğunluğunu kaybettiği 7 Haziran seçimlerinden bu yana devam ediyor/ettiriliyor.

Ancak bu süreç ne sadece Kürt kentlerindeki kuşatma ve savaşın devam etmesidir, ne de sadece HDP’li vekillerin meclisten atılmasıdır.

Bu süreç, anayasasında demokrasi ve laiklik adına en ufak bir hak kırıntısının bile kalmayacağı bir düzenin inşasına doğru gitmektedir. Ve bu düzen basını, düşünce ve örgütlenme özgürlüğünü ayaklar altına almakta; İşçiye köleliği, kamu emekçisine güvencesizliği, kadına kocaya biat etmeyi ve gençliğe bilim yerine hurafeyi dayatmaktadır.
Özgür Ülke gazetesi, 1994’te Tansu Çiller’in özel savaş çeteleri tarafından bombalandığında “Bu ateş sizi de yakar” manşetiyle çıkmıştı. Ülkede yaşayan halklar o günden bugüne 20 yılı aşkın bir süredir o dönemde yürütülen özel savaş politikalarının bedelini ödüyor.

Dikta rejiminin inşası için ülkeyi ateş topuna çevirenleri destekleyenler başta olmak üzere kimse bu ateşin kendisine dokunmayacağını düşünmesin! Bu ateş, bu ülkenin halklarını, her milliyetten ve inançtan işçi-emekçileri kuşatmış durumdadır. Ya demokrasi, barış ve insanca yaşam için birleşip bu ateşi el birliğiyle söndüreceğiz, ya da ateşin adım adım bizi sarmasına seyirci kalacağız.

Ve şunu da unutmayalım: Evet, Hitler bütün dünya halklarına büyük acılar yaşatan bir diktatördü ama herkesten önce kendisi için ölümü göze alanları felakete sürükledi!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...