12 Mayıs 2016 00:12

Sınıf atlama hevesi

Sınıf atlama hevesi

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Şimdi herkes sınıf atlama telaşında. Bir biriyle ölesiye rekabet, büyüklü küçüklü oyunlar, riya, acımasızlık ama mutlaka gizlilik, sınıf atlamanın vazgeçilmezlerinden. Hız kesen bir ekonomide atlayacak pozisyonlar daraldıkça daha da şiddeti artan bir hırs. Aristokrasinin iktidarda olduğu çağlarda sınıf atlamak tabu sayılırdı. Burjuva toplumlarında ise sınıf atlamak başarının nişanı, övgünün sebebi sayılır hale geldi.
Fransa Cumhuriyetinin sıradan bir askeriyken darbe yaparak kendi eliyle imparatorluk tacı giyen Napoléon, sınıf atlama hırsı konusunda ders alınacak bir örnektir. Kızıl ile Kara’da Stendhal bu hırsı mükemmel tarif eder:
“Başının üstündeki kayalardan uçmuş olan bir atmaca ara sıra gözüküyor ve gökte geniş daireler çiziyordu. Julien Sorel’in gözleri bu yırtıcı kuşu, iradesine bağlı olmayan, içinden gelen bir hareketle izliyordu. Onun sakin ve güçlü hareketlerine hayran hayran bakıyor; onun gücüne, onun yalnızlığına gıpta ediyordu. Napoléon’un yazgısı böyle olmuştu, acaba bir gün kendi yazgısı da böyle olacak mıydı?”
Napoléon’un hırsı Britanya hariç bütün kıta Avrupası’nı fethetti. Hatta kendinden önce İsveç kralı XII. Karl’ın ve kendinden sonra Hitler’in yapamadığını yaparak Moskova’ya girdi. Moskova’nın işgali Napoléon’un kariyerinin doruk noktası ve çöküşünün başlangıcı oldu. Rusya’dan perişan halde geri çekilirken yıllarca yan yana gelemeyen Avrupa devletleri kendisine karşı birleşmişti. Habsburgların baş diplomatı Metternich kendisine barış önerdiğinde Napoléon yenilginin kesinliğine rağmen reddetti. Napoléon’a göre Avrupa’daki bütün hükümdarlar barış için istedikleri kadar toprak pazarlığında bulunabilirler ve yine de tahtta kalabilirlerdi. Çünkü, bu hükümdarlar asil hanedanların mirasçıları olarak iktidar olmuşlardı. Damarlarında asil mavi kan akmayan Napoléon ise iktidarını askeri güç ve fetih üzerine kurmuştu. O yüzden barış karşılığında toprak vermesi Napoléon’un iktidardan düşmesi demekti. Kısacası savaş Napoléon için iktidara gelmenin ve iktidarı elde tutmanın yegane yoluydu.
Ne var ki, Napoléon’u iktidara taşıyan strateji onun dünya siyasetinde kaybetmesine ve böylece iktidardan düşmesine yol açtı. Çünkü Fransa’daki iktidar stratejisi dünya hegemonyası stratejisiyle uyuşmuyordu. Britanya bir önceki yüzyılda Fransa’yı Yedi Yıl Savaşlarında yenmiş ve denizlerin hakimi olmuştu. Sömürge ticaretini elinde tutan Britanya üretimde de üstünlük sahibiydi. Britanya’yı denizde yenemeyen Napoléon ekonomik ambargoyla yenebileceğini hesap etti. Ancak kapitalizmin yasası imparatorun yasasından üstündü. Napoléon’un bizzat kendisi ambargoyu delen bazı malların ticaretine göz yummak zorunda kaldı. Çünkü bu mallar yalnız Britanya’da üretiliyordu. Dahası Britanya’nın üretimine hammadde ve tahıl satan Rus aristokrasisi için bu ambargo kabul edilemezdi ve bu yüzden Çar, Napoléon’a verdiği ambargoya katılma sözünü tutamazdı.
Britanya’ya karşı Napoléon’un stratejisi sadece askeri stratejiye dayandığından kaybetmeye mahkumdu. Bu stratejiyi yakından inceleyen Prusyalı asker Carl von Clausewitz, “savaş siyasetin başka araçlarla devamıdır” derken esas olanın askeri zafer değil siyasi hedefler olduğunu vurgulamaktaydı. Askeri zafer Napoléon’u iktidarda tuttu ama Britanya’yı dünya tahtından deviremedi. Askeri gücü Rusya’da tükendiğinde iktidardan da düştü.
Bugün Stendhal’in deyişiyle “ihtiraslı bir ruhun kendi icat ettiğini sandığı” bir düşünceyle  büyük güç olma hevesine kapılanlar, Napoléon’a benzeyen bir yanılgı içindeler. Bölgemizdeki rejimler sınırları dışında ve içinde uyguladıkları şiddetle ayakta kalabileceklerini sanıyorlar. Oysa iktidarda kalabilmek için uyguladıkları strateji bölgesel hakimiyete yetmiyor. Bölgesel politikalarda iflas ise iktidarların gücünü bir anda sıfırlayabilir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...